Son aylarda, Baraka Kültür Merkezi’nin sahiplendiği/ürettiği fikirlerin ve verdiği mücadelenin neden bir siyasal parti çerçevesinde örgütlenmediği sorusunu pek çok kişiden duymaya başladık.
***
Bu soruya cevap vermeden önce şunu belirtmekte yarar var. Bu soru, genelleştirecek olursak, 2 farklı biçimde soruluyor. Bir tanesi, gerçekten samimi bir biçimde sorulan ve ülkedeki siyasal partilerden ciddi beklentileri kalmamış insanlardan gelen bir soru bu. Bu niyetle soranlar, alternatif bir politikayı/kültürü/ekonomiyi (yani kısacası alternatif bir hayatı) öneren ve bu önerdiği şeyin gerçekleşmesi için de tutarlı ve kararlı bir şekilde mücadele eden Baraka Kültür Merkezi’nin neden alternatif bir siyasal bir parti ile bu çalışmalarını çok daha ileri bir boyuta taşımadığı düşüncesi ile soruyorlar. İkinci grupta olan insanlar ise, Baraka aktivistleri ve Baraka dostları ile girdikleri fikirsel tartışmalarda tıkandıklarında (veya ta en başından tartışmaya girmeye cüret etmediklerinde) bu soruyu ortaya atıp tartışmayı saptırmaya çalışanlardan oluşuyor. O yüzden bu yazının muhatabı, elbette birinci grupta olanlardır.
***
Soruyu cevaplamaya başlarken, en önce belirtilmesi gereken şey, hem bu yazıyı yazanın hem de diğer tüm Baraka aktivistlerinin, siyasal partinin siyasal mücadeledeki yerini ve önemini bildikleridir. Yani, halkın tamamını kapsayacak bir politik bir mücadele vermek için, örneğin “Bağımsız Kıbrıs”a ulaşabilmek için, siyasal bir partinin gerekliliği (ve hatta kaçınılmazlığı) ortadadır. Fakat, yaptığı işin hakkını vermek isteyen insansanız eğer, yani verdiğiniz mücadeleyi kararlı ve tutarlı bir biçimde ve etkili olacak şekilde vermek istiyorsanız, o işi yapmadan ve o mücadeleyi vermeden önce, o işin ve mücadelenin yapılması için gerekli olan şartlara/araçlara/donanıma sahip olmalısınızdır. Ne demek istediğimi anlatabilmek için, bir benzetmeye başvuracağım.
***
Siyaseti bir araç trafiğine benzetebiliriz (benzetmeyi kolaylaştırmak açısından bu trafiği karayolları ile sınırlı tutalım ve deniz ve hava ulaşımını görmezden gelelim). O trafikte en hızlı şekilde yol almanın ve varılacak yere en çabuk varmanın yolu da eğer bir arabaya sahip olmaksa, arabaya sahip olmayı da siyasal parti kurmak olarak düşünebiliriz (yaya olmayı, bisiklet sürmeyi veya toplu taşıma kullanmayı olumsuz göstermek değil elbette burdaki amaç; sadece, bir benzetme yaptığımız için, bunları görmezden geliyoruz). Bugün Kıbrıslı Türk siyasal partilerinden kendini “solcu” olarak tanımlayanlara bakarsak, bu benzetme ışığında, ortaya şöyle bir manzara çıkar. Bir yanda, benzinini AKP’nin doldurduğu, motoruna ve lastiklerine bakımını sermayenin/patronların yaptığı arabalar, yani partiler vardır. Bu partiler, Kıbrıslı Türk halkını olsa olsa arabanın cam sileceği veya arabanın kapılarının kolu olarak görmektedirler. Diğer yanda ise, AKP’den ve sermayeden uzak duran, ama buna rağmen trafiğe çıkacak arabayı kendi başına trafiğe çıkmaya uygun hale getirmeye yetecek donanımı olmayan araçlar vardır. Bu araçlar, tüm iyi niyetleri ile trafiğe çıkarlar, ama arabaları külüstürdür ve arabalarının motoru da sürekli tekler. Benzini AKP’nin doldurmasına izin vermezler ama tek başlarına dolduracak kadar örgütlenmemiş ve çeşitli araçlara da sahip olmamışlardır.
***
Biz, eğer bu trafiğe samimi bir şekilde çıkmaktan söz ediyorsak, her şeyden önce yolda kalmayacağımızdan ve arabanın teklemeyeceğinden emin olmak zorundayız; ve eğer biz, bu trafiğe kendi halkımızla birlikte çıkmaktan söz ediyorsak, her şeyden önce bu arabanın hareket etmesinde AKP ve onun işbirlikçileri ile Kıbrıs’ın kuzeyindeki sermayenin/patronların hiçbir katkısı olmaması gerektiğini bilmek zorundayız. Bu yüzden “ne zaman parti kuracaksınız” sorusuna kesin bir cevap vermek mümkün değil. Bunun yerine, hem kendi imkanları ile hareket edecek hem de etkili olacak bir aracımızın olacağı güne varmak için, son gücümüzle çalışıyor, üretiyor ve mücadele ediyoruz; ve biliyoruz ki, bu hazırlık sürecinin hızlanması, ancak halkın bu mücadeleye dahil olmasıyla sağlanacaktır. Kısacası, en baştaki sorunun, yani ne zaman parti kuracaksınız sorusunun cevabı kesin değil; ama o gün geldiğinde, trafikte daha önce hiç alışık olmadığınız bir araç göreceğiniz kesin.
Bu makale 1 Mart 2013 tarihinde Afrika gazetesininde yayınlanmıştır.
Celal Özkızan
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.