Her zaman olduğu gibi ülkemiz de eylül ayının gelmesi ile birlikte eğitimdeki sıkıntılar gündem olmaya başladı. Ancak bu sene ki sıkıntılar pandemi süreci ile birlikte farklı bir boyutta tartışılmaya başlandı. Pandemi dönemi eğitim alanında yaşanan sıkıntılara değinmeden önce bir önceki dönemi nasıl bitirdiğimizi kısaca hatırlayalım.
Ülkemizde ilk covid-19 vakaları görünmeye başlar başlamaz bulaşın en çok olacağı yerler arasında olan okullar 10 Mart tarihinde kapandı. Ardına halktan gelen baskıların sonucu olarak hükümet bilim kurulunun tavsiyelerini göz ardı edemedi ve sokağa çıkma yasağı kararı ile birlikte ülkeye gelen bütün uçuşlar durduruldu. Tüm bunların sonucu olarak da iki aylık bir süreçte ülkedeki korona vakasının sıfırlanması başarıldı. Ancakbu kapanmanın uzun sürmeyeceği ve ekonomik olarak devam edemeyceği herkesin bildiği aşikar bir gerçekti. Bunun için açılım sürecinde, olası ikinci dalgaya hazır olabilmek için bazı hazırlıklar yapılması gerekirdi. Tabii ki yazımızın konusu olan eğitimde de bu hazırlıklar hiç bir şekilde malasef yapılmadı.
Mart itibariyle okulların kapandığı günden okulların açılması söylenen eylül ayına kadar geçen altı aylık süreçte malasef Eğitm Bakanlığı tarafından hiçbir hazırlıkyapılmadı. Ciddi bir planlama yapılmadan verilen hizmet içi eğitimler ve hazırlanan ama alınan kararlar ile uyulması mümkün olmayan Pandemi Sürecinde Okullarda Alınacak Önlemler Klavuzundan başka…Eğitim Bakanlığının bu sürece hazır olmadığı, geçen altı aylık süreçte rutin yaptıkları iş dışında ne okulların ne de öğretmenlerin hazırlanması için hiçbişey yapmamasından belliydi. Okulların açılmasına az bir süre kala bile bakanlık gün içinde üç farklı karar alıyordu. Bunun yanında online eğitimlere başlaması beklenen devletokullarının bir çoğunda internet yoktu. Bir çok okul iseeğitim bakanlığın portalına bağlı değildi. Tabi hal böyleyken bile son dakikaya kadar ciddi bir ses çıkarmayan eğitim sendikaların durumunu da bakanlığın durumundan farklı görmüyorum. Okulların açılacağı son güne kadar derdini anlatmaktan ve tepki görmekten çekinen sendika, arada durarak malasef süreci yönetemedi. Öğretmenlerden aldığı baskılar sonucunda kararlar üreten sendikalar en başından beri sürecin sürükleyicisi olmalıydı ve aynı zamanda yapacağı hamleler ile bakanlığın vurdumduymaz rahat tavrına son vermeliydi.
Vakaların artmaya devam etmesiyle endişelenen ailelerin çocukları okula göndermemesi ve bilim kurulunun ısrarcı tavrından sonra okullarda yüz yüze eğitim 1 Ekim tarihine kadar ertelendi. Ancak online eğitim hale daha öğretmenlerin kendi yaratmaya çalıştıkları olanaklar ile bir şekilde sürdürülmeye devam ediyor. Çünkü online eğitim için yukarda bahsettiğim sıkıntılar hale daha güncelliğini koruyor. Bu sıkıntıların yanında eğitimde hali hazırda olan fırsat eşitsizliği bu süreçte daha da artmaya başladı. Bir çok çocuk online eğitimi devam ettirecek olanaklara sahip değil. Bir çok çocuğumuzun bilgisayarı, tableti ya da akıllı telefonu bulunmuyor. Hali hazırda bir çok çocuk bu süreçten faydalanamadığı gibi ev ekonomisine yaz tatilinde katkıda bulunmak için çalıştıkları yerlerde işlemeye devam ediyor. Bunun yanında kısmen daha iyi olanaklara sahip çocuklarımız da günün dört, beş saatini bilgisayar başında geçiriyor. Bunun çocuklarımızın gelişimi için de ne kadar doğru olduğu da ayrı bir tartışma konusu olarak duruyor.
Bir de bunun yanında pandemi dönemi “home office” diye adlandırılan çalışma tarzı ilk etapta iletişim şirketlerinin müşteri temsilciklerinde başlamıştı. Bununla birlikte esnek çalışma saatlerinde evlerinde çalıştırılan emekçiler her an online çalışır duruma gelmişti. Gelinen süreçte sürecin benzerini özellikle özel okullarda görmeye başladık. Zaten hali hazırda başka atölyeler, çalışma grubu gibi etkinliklerle özel okullardaki öğretmenlerin ders saatleri yasal sınırın üstündeyken pandemi süreci ile birlikte öğretmenden mesai sonrası da online eğitime girmesi istenmeye başlandı. Bu da özel okulda çalışan öğretmenlerin hem özel hayatına müdahale edilmesine hem de daha fazla çalıştırılarak emek sömürüsüne sebep oluyor. Özel okullarda sendikallaşma olmaması, mevcut sendikaların da özel okullarda yaşanan sıkıntılara gözlerini kapaması okul sahiplerinin yani eğitimcilerin değil de tüccarların pandemiyi bir fırsata çevirmesini sağlıyor.
1 Ekim tarihine kadar ertelenen yüz yüze eğitim ile ilgili Eğitim Bakanlığı tarafından hale daha herhangi bir hazırlık yapılmadı. Okulların kapanması ile birlikte sendikalardan okulların nasıl açılması ile ilgili bir mücadele planı hala görülmedi. Bu da demektir ki bugünden bakılınca 1 Ekimde de okullar ya açılmayacak ya da aynı riskler ile açılmaya çalışılacak. Bunun için Eğitim Bakanlığının öğretmenler sendikaları ile birlikte tartışarak bir yol haritası çıkarması gerekiyor. Ve kalan 2 haftadan az bir süre içinde vakalara rağmen okulların ne şartlarda açılabileceği en ince detayı ile planlanmalıdır. Bunun yanında tüm bu planlamalar özel okulları ve devlet okullarını birlikte düşünerek planlanmalıdır. Hem çocukların eğitim hakkını hem de emek veren öğretmenlerin özlük haklarına zarar vermeden bu süreç tamamlanmalıdır. Ancak en önemlisi ve en gereklisi olan sağlık hakkını öncelik koyarak bu süreç tekrardan özelde eğitim genelde de pandemi ile mücadele alanında ilmek ilmek örülmelidir.
Onur Bütüner
Baraka Aktivisti