Bağımsızlık Yolu Partisi Kurucu Üyesi Celal Özkızan, bir kez daha servet vergisi vurgusu yaptı.
Açıklama şöyle:
kktc Merkez Bankası’nın en güncel “üç aylık bülten”ine göre, 2020 Eylül sonu itibariyle bankalardaki toplam mevduat miktarı 40 Milyar, 120 Milyon, 400 Bin küsur Türk Lirası. Hesabında 100 Bin Türk Lirası veya daha fazla miktarda para bulunduran (veya 100 Bin Türk Lirası veya daha fazlasına denk gelecek miktarda döviz bulunduran) mevduat hesaplarının toplam miktarının, tüm mevduat hesaplarındaki toplama oranı ise yüzde 82.82. Yani, 100 bin TL ve üstü miktarda banka hesabına sahip kişilerin bankalardaki paralarının toplamı, ülkedeki herkesin bankalardaki toplam parasının neredeyse yüzde 83’ü.
Bu “100 bin TL üzeri hesaplara” sahip kişilerin sayısının kaç olduğuna dair verileri Merkez Bankası açıklamıyor olsa da, bu veriler bize ülkedeki parasal varlığın çok küçük bir azınlığın elinde toplandığına dair ciddi bir fikir veriyor. Önemli bir “metodolojik not” düşelim; bahsi geçen veri, “bankada 100 bin TL ve üzeri miktarda parası bulunanlardan” söz etmiyor, “100 bin TL ve üzeri miktara sahip mevduat hesaplarına sahip kişilerden” söz ediyor. Yani sizin eğer biri 60 binlik, biri 70 binlik, biri 80 binlik, biri 90 binlik dört hesabınız varsa, bunların toplamı 300 bini bulmasına rağmen, yukarıda dile getirilen yüzde 83’lük kategoriye dahil olmuyorsunuz, çünkü hiçbir hesabınızda 100 bin veya üzeri miktarda para yok.
Bu arada, çok önemli not; 2019 Eylül’ünden 2020 Eylül’üne kadar geçen 1 yıllık sürede, bankalardaki toplam mevduat miktarı yaklaşık 10 milyar Türk Lirası artmış. Bu 10 milyarlık artışın, görünen o ki neredeyse tamamı, “100 bin TL ve üzeri” hesaplarda toplanmış, diğer kategoriler üç aşağı beş yukarı sabit kalmış. Kapitalist ekonomik kriz” dediğimiz şeyin “tersten Robin Hood’luk” (regressive income distribution) olduğunu aklımızda bulundurduğumuzda, bu bilgi hiç de şaşırtıcı değil. Servet vergisi talebi, böyle bir ortamda çok daha büyük bir anlam kazanıyor; zira ülkede büyüyen pastadan sadece çok küçük bir kesim faydalanıp geri kalan kesimler ya yerinde sayarken (ya da geriye giderken), pastadan açık ara farkla en çok payı kapan kesimlere servet vergisi uygulayarak adaleti sağlamak çok önemlidir. Bunun yerine, “herkes elini taşın altına koysun” ya da “iç borçlanma yoluyla kaynak yaratalım” türü “toplu halde bedel ödeyelim” tarzı yaklaşımlar, son 1 yılda yaratılan adaletsizliği cilalamaktan öteye gitmeyecektir.