Felsefe bölümünde öğretim üyesi olan Silier’in önemli felsefi konuları öğrencilerinin ilgisini çekecek şekilde popüler kültürden de yararlanarak kaleme aldığı bir inceleme kitabı, Özgürlük Yanılsaması. Kitapta, kapitalizmin bize özgürlük olarak sunduğu şeyin özgürlük olup olmadığını oldukça sade bir dille sorgulayan yazar, güncel yaşamımıza bakarak felsefi bir derinlik yakalamamızı sağlamak için özgün bir anlatım geliştirmiş. Bir çırpıda okunacak kadar akıcı bu ince kitapçık, okumayı bitirdikten sonra kişisel yaşamınıza, iş hayatınıza, çevrenize farklı bakmanıza neden olabilir.
Giriş bölümüyle beraber üç bölümden oluşan kitabın ikinci bölümü Rousseau, üçüncü bölümü ise Marx başlığını taşıyor. Öğrencilerinin genel olarak felsefe tarihine ilgisiz olup yalnızca Zizek, Foucault, Derrida gibi son moda felsefecileri takip etmelerine karşılık nasıl olur da onlara Rousseau’yu, Marx’ı anlatabilirim diye yola çıkan yazar U2 şarkısından Ece Temelkuran kitabına, Tracey Chapman’dan Küçük Kara Balık hikâyesine kadar çok geniş bir yelpazeden örnekler vererek o derin felsefi öğretileri itina ve gayretle sadeleştiriyor. “Basit olan zordur” denir ya hani, Silier’in çalışması da o hesap.
“İnsan özgür doğar, oysa her yerde zincire vurulmuştur” diyen Rousseau’nun öğretisi üzerine olan ikinci bölüm insan doğasının iyi mi kötü mü olduğu sorusunun cevabını aramakla başlar. Rousseau’nun insan doğasının tarihsel ve toplumsal olarak değişebileceği tezinin önemli bir kuramsal katkı sağladığının hakkını veren yazar, insanın uygarlaştıkça özgürlüğünü kaybettiği savını bu bölümde enine boyuna inceler. İkinci bölümle ilgili bir diğer önemli anekdot ise, bireyin özgürleşmesinden bahseden Rousseau’nun yalnızca erkekleri kastediyor oluşuna dikkat çekilmesidir. Kadınların mutluluğunun özgürlükten geçmediğini, kadının erkeği memnun etmesi, ona yararlı olması ve itaat etmesi gerektiğini savunan Rousseau’yu yazar haklı bir şekilde eleştirir. Rousseau’nun erkeği toplumsal önyargılardan kurtarmak için bunca çaba harcarken mevcut toplumsal önyargıları kadın için mutlaklaştırmasını tam bir kara mizah olarak değerlendirir.
Marx’ın insan özgürleşmesi ile ilgili tezinin masaya yatırıldığı üçüncü bölüm, Rousseau ile Marx’ın konuyla ilgili bir karşılaştırmasını da içermektedir. Marx’ın insan doğasının koşullara göre değişebileceği teziyle Rousseau’nun tezi arasındaki benzerlikler ele alınırken filozofların arzunun yozlaştırıcı olup olmadığı konusundaki tezlerinin birbirine tezat oluşturması dikkat çekicidir. Rousseau’nun insanın arzuları ve bağımlılıkları arttıkça özgürlükten uzaklaştığı savıyla Marx’ın insanın ihtiyaçların artması ve insancıllaşmasıyla özgürleşmenin mümkün olacağı savının mukayesesi kitapta özenle yapılır.
Kapitalizmde bize özgürlük olarak sunulanın aslında özgürlük olmadığının eleştirisi Rousseau ve Marx aracılığıyla ortaya konurken yazar bizi bu konuda kısa ve keyifli bir felsefe tarihi yolculuğuna da çıkarır. Sistem tarafından sürekli şekilde empoze edilen kapitalizmin alternatifsiz olduğu mesajını tarihsel ve felsefi kanıtlarla çürütülmeye çalışılırken kitabın sonunda başka bir dünyanın mümkün olduğunu okuyucunun kulağına fısıldanır.
Yıldız Silier’in Yordam Kitap’tan çıkan üçlemesinin ilk kitabı olan Özgürlük Yanılsaması’nı okuyup sevenlere şimdiden, serinin ikinci kitabı, mutlu olma saplantımızın kaynağı ve bu saplantının verdiği tatminsizliği işlendiği Oburluk Çağı ile serinin geçtiğimiz aylarda çıkan son kitabı Kökler, Çarklar ve Bulutlar’ı okuması tavsiye edilir.
Cansu N. Nazlı
Bağımsızlık Yolu Üyesi