Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası açıklama yayınlayarak, “Hükümetin başı AKP’nin TC Elçiliğidir.” dedi.
Aşılamada yaşananlar, zenginlerin servet vergisini duyunca gösterdikleri reaksiyon, Doğu Perinçek ile bağlantılar, özel jet skandalları, pandemi hastanesi süreçleri, atamaların devamı, emekçilerin haklarına saldırılar, emekçilerden kesilenlerin diğer emekçilere değil de patronların cebine atılması, karantina meseleleri, casino, kumarhanelere ayrıcalıklar, üniversite patronları için gerekirse devlet kasasının nasıl kullanılabileceği, pandemi olsa bile TRT’nin emir büyük yerden olunca nasıl pandemi dışı sayılabileceği….
ÖRTÜ KALKMIŞTIR
Dünyamızı saran Covid-19 salgını kamusal eğitim ve sağlıkta olması gerekenleri ve olmayanları gözler önüne serdiği gibi halkın nasıl keskin sınırlarla tabakalaştığını da gözler önüne sermiştir. Bir yanda milyonlarca dolar-servet sahibi asilzadeler diğer yanda ekmek derdinde olan kölelerin varlığının, hala daha insanlığın en temel sorunu olduğunu ispatlamıştır.
Kurdurulan UBP-DP-YDP bu temel ritüelin üzerine kurdurulmuştur. Atılan her adım, yapılan her hamle köle olarak kabul edilen, emeğinden başka satacak fazla bir şeyi olmayanların statülerini betonlaştırmak üzerine şekillenmektedir.
Mart 2020’de yüz yüze eğitime ara verilmesinden itibaren okulların sağlıklı ve güvenli açılmasının öneminin büyük olduğunu, eğitim hakkının kullanılmasının toplum sağlığı ve güvenliği ile birlikte yürütülmesine ihtiyaç duyulduğunu sürekli vurguladık. Bu süreçte hükümet edenler kaçak uçaklarla, karantinasız girişlerle, 3-5 şirketin, kumarhanelerin, casinoların, zenginlerin beklentilerine göre hareket etmiştir. Eğitim heba edildiği gibi toplum sağlığı da hiçe sayılarak genç ölümleri saymaya başladığımız noktaya getirmiştir.
Salgının en uç noktaya geldiği, ölümlerin sayılmaya başlandığı bir dönemde en çok ihtiyaç duyulanın bilimsel verilerden taviz vermeden, bilimsel kararlarla istikrarlı, güven veren tedbirler alınmasıydı. Bu dönemde geliri, serveti en çok olanlardan işini-aşını kaybedenlerle dayanışacak, toplumun dayanma katsayısını artıracak hükümet karalarına ihtiyaç duyulmaktaydı.
Atanmış hükümetimiz aldığı her kararda, yayınladığı her pakette sadece 3-5 tane zengini, şirketi, bankayı, patronu… korumayı tercih etmiştir. Yaşayan ölüler pozisyonuna soktuğu güvencesiz çalışanlarla dayanışmak için servet sahiplerinden alacağı gerçek vergileri almak yerine diğer emekçilerden keserek direk özel sektör emekçilerine katkı yapmadan, para babalarına, şirket, holding sahiplerine katkı yapmıştır. Bu arada sömürü düzeninin devamını engelleyen, patronların kazançlarını durduran Sağlık Üst Kurulu Kararları da fazlasıyla canlarını sıkmaktaydı.
Bu dönemde ekonomiyi destekleme gücü olanlara dokunmayan, hatta halkın paralarını şirketlere, rejime koltuk değnekliği yapanlara peşkeş çekmeye devam eden anlayış sürdürülmüştür. Bu dönemde birçok kesim gelirini kaybetmemiştir. Bankalar, GSM operatörleri, bazı ithalatçılar vs köşeyi dönmeye devam etmiştir. Güneye çalışmaya gidemeyen insanlar varken ithal şirketlere, alt yapısı olmayan pandemi hastanesi yaptırılmıştır. Zengin özel hastanelere el konulacağına bunlara devletin kaynakları aktarılmıştır…
Atanmış olan hükümet yeni üçlü kararnameleri, ataşeleri atamaya devam etmektedir. Harcamalar, örtülü ödenekler kaldırılmamıştır. Patronların beyan ettikleri vergiler dahi istenmemiştir. Parti yardımları devam etmektedir. Bazı kesimlere teşvikler, peşkeşler, partizanca istihdamlar, danışmanlar atanmaya devam etmektedir.
Hükümetin başı AKP’nin TC Elçiliğidir. Kıbrıs sorunu dahil her meselenin altında elçiliğin, patronların imzası vardır. Hükümet, oluşturulan bu sermaye-yandaş rejiminin atanmış ayağıdır sadece.
Küçücük ölçekli bir ülkede, yetişmiş bunca insanımız akıl ve bilim ışığında karaları niye alamıyor? Sağlık Üst Kurulunun korka korka almış olduğu kararlar patronlar ve hükümetten niye bu kadar tepki alıyor? Hükümet Sağlık Üst Kurulu kararlarını neden günlerce planyadan geçirmek zorunda kalıyor? Niye bu kurul ortadan kaldırılmak isteniyor
Aşılamada yaşananlar, zenginlerin servet vergisini duyunca gösterdikleri reaksiyon, Doğu Perinçek ile bağlantılar, özel jet skandalları, pandemi hastanesi süreçleri, atamaların devamı, emekçilerin haklarına saldırılar, emekçilerden kesilenlerin diğer emekçilere değil de patronların cebine atılması, karantina meseleleri, casino, kumarhanelere ayrıcalıklar, üniversite patronları için gerekirse devlet kasasının nasıl kullanılabileceği, pandemi olsa bile TRT’nin emir büyük yerden olunca nasıl pandemi dışı sayılabileceği…. Kokuşmuş düzenin devamı için gerekirse partili olmana bile bakmam diyen zihniyetin ne kadar toplumu düşünmediği, sadece patronların hükümeti olunduğu, Sağlık Bakanının görevden alınması ile net ortaya konulmuştur.
Mesele Sağlık Bakanının görevden alınması meselesi değildir, mesele toplumun başına çöreklenmiş patronlar, şirketler, yandaşlar siyasetinin geldiği noktanın boyutudur.
Halkımız, bu kanser tüm vücudu sarmadan bir organını kaybedecek bile olsa kurtulmayı başarmalıdır.
Kalkmış olan örtünün altındaki pislikler hükümetin derhal tümden istifasını gerektirmektedir.