Mağusa Kent ve Ekoloji Platformu, Slow Food Salamis, Çevre Platformu , Mağusa İnsiyatifi ve İskele Çevre İnsiyatif’i bugün Mağusa-İskele-Yeniboğaziçi Emirnamesi ile ilgili bir açıklama yaptı.
Emirnamenin imar planı hazırlanıncaya kadar kaçınılmaz olduğunu belirten örgütler, emirnameye karşı çıkanlara hitaben söz konusu çevrelerin doğayı koruyamadıkları gibi ekonomik olarak da çöküşe neden olacakları belirtildi. Girne’de yaşananlardan sonuç çıkarmayanların Mağusa, İskele ve Yeniboğaziçi’ni oyun alanına çevirmek istediğine vurgu yapan ve söz konusu çevrelerin kentsel rantı artırmak için hükümetlere baskı yapmasının kabul edilemez olduğunu belirten açıklamada, “Zümresel değil toplumsal kaygılar ile hareket eden bizler imar planı hazırlanıncaya kadar, plan kararlarını ipotek altına almamak ve sürecin sağlıklı yürütülebilmesi için, yürürlüğe giren emirnamenin amaçları sulandırılmadan uygulanması gerektiğini düşünüyoruz.” denildi.
Yapılan açıklamanın tam metni şöyle:
“Bilindiği üzere kontrollü ve düzenli bir gelişmeyi sağlayacak ‘‘İmar Planı’’ hayata geçinceye kadar bu bölgede yaşanmakta olan hızlı, aşırı ve çarpık yapılaşmayı önlemek amacıyla 10 Aralık 2018’de Mağusa-İskele-Yeniboğaziçi Emirnamesi yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bilindiği gibi emirnameler sağlıksız büyümeyi kontrol altına alarak sağlıklı planlama koşullarının oluşmasını amaçlar. Bu çerçevede bölge için bir imar planı hazırlanıncaya kadar geçici bir süre emirnamenin yürürlükte olması kaçınılmaz olmuştur.
Buna karşın, bu ülkenin dağını taşını sömürerek sözde ‘‘ekonomik kalkınma’’ adı altında ülkemizi yaşanamaz bir hale getiren kimi çıkar grupları ve bazı rant çevreleri akıllara zarar bir şekilde kendi arzuları doğrultusunda biçim değiştiren emirnameye karşı çıkmaktadırlar. Üstelik bunu yaparken de halkla dalga geçercesine “doğayı korumak” için emirnameye karşı çıktıklarını dile getirmektedirler. Vize aşamasında olan başvuruları bile hak sahibi yapan ve yalnızca 1 yıl süreyle yürürlükte kalacak olan emirnameye bile tahammül edemeyenler doğayı ve geleceği düşünerek hareket ediyor olamaz.
Bu noktadan sonra geriye dönüş yoktur ve emirnameye karşı çıkmak aslında planlamaya karşı çıkmak anlamına gelmektedir. Planlama makamının ve bağlı bulunduğu siyasi iradenin yürürlüğe giren emirnamede attığı geri adımlar ve verilen büyük tavizlerin inşaat sermayesinin iştahını gidermediğini gözlemliyoruz. Hem insana yararlı hem de doğaya duyarlı olan sürdürülebilir gelişme, dünyanın bilinçli ve akılcı gelişmiş hiçbir yerinde bu şekildeki bir yapılaşmaya dayalı değildir. Bölgenin geleceği için,tarım arazilerini ve sahil ekosisteminin bütünlüğünü tehdit eden değişikliklerin imar planı sürecinde geri kazanılması için gerekli mücadeleyi vermekten çekinmeyeceğiz.
Hiçbir sınır tanımadan yapılaşmanın önünü açmak ekonomik akılla da bağdaşan bir durum değildir. Yüksek binalar yaparak konutları yabancılara satarak ülkeye nüfus taşımak bu ülkenin geleceği olamaz. Dahası nüfus artışı,tüketimin artmasına, dışa bağımlılığa, demografik yapının bozulmasına, çevrenin kirlenmesine, belediye hizmetlerinin zora girmesine, tarım alanlarının küçülmesine hayvancılığın bitmesine, doğal hayatın yok olmasına yol açmaktadır. İşte, gerçek ekonomik çöküş de bunlarla birlikte gelmektedir ve şu günlerde yaşadığımız durum da tam olarak budur.
Büyümenin hangi sınırdan sonra çevresel felaketlere yol açacağı kesin değildir ve çevresel bozulma çoğu zaman geri döndürülemez niteliktedir. Hal böyle iken, Girne örneği de tüm çirkinliğiyle karşımızda dururken ve dahası her yağmurlardan sonra felaketler yaşarken kentlerimizi kendi oyun alanı zannedenlerin yapılan yanlışlardan hiçbir şekilde ders almadığını göstermektedir. Hiçbir sürdürülebilirliği olmayan bir yaklaşımla inşaat sektörü ve buna bağlı çıkar gruplarının yapay bir gayri menkul krizi yaratarak kentsel rantı artırmak için hükümetlere baskı yapması kesinlikle kabul edilemez.
Zümresel değil toplumsal kaygılar ile hareket eden bizler imar planı hazırlanıncaya kadar, plan kararlarını ipotek altına almamak ve sürecin sağlıklı yürütülebilmesi için, yürürlüğe giren emirnamenin amaçları sulandırılmadan uygulanması gerektiğini düşünüyoruz. Bizler; tüm bu gerçeklerden hareketle koruyarak gelişen, üreterek büyüyen, kentsel ve kırsal özelliklerini sürdüren, doğayla barışık ve yenilikçi, insanların yaşamaktan ve iş yapmaktan mutlu oldukları Mağusa-İskele-Yeniboğaziçi için emirnameyi destekliyor ve imar planı sürecine sahip çıkıyoruz.
Emirname yürürlüğe girdi, artık imar planı zamanı diyerek mücadelemizi bu alanda sürdüreceğiz. Yapılması gereken emirnameyi tartışmak yerine çıkar gruplarının dayatmalarına boyun eğmeden konunun uzmanı plancılar ve bilirkişilerin görüşleri doğrultusunda ilgili tüm kesimleri de sürece dahil ederek hızlı bir şekilde imar planının öngörülen sürenin de öncesinde çıkarılmasını sağlamaktır.”