Din İşleri Dairesi Değişiklik Yasa Tasarısı bugün Meclis Genel Kurulu’na taşınırken, Baraka Kültür Merkezi, Toplumcu Demokrasi Partisi, Kıbrıs Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, KTOEÖS ve Bağımsızlık Yolu’ndan oluşan örgütler Meclis önünde yaptıkları açıklamalar ile yasayı protesto etti.
Örgütler, söz konusu yasanın Kuran kurslarını yasallaştırıp dinsel istismarı iyiden artıracağını, ülkede birçok kamu kurumu yatırıma ihtiyaç duyarken Din İşleri Dairesi’nin bünyesindeki “kamu görevlilerini” 300 kişiye çıkaracağını, Türkiye’den gelen din görevlilerinin ülkemizde kamu görevlisi (devlet memuru) olmalarını sağlayarak hem anayasaya aykırı olduğunu hem de bu ülkenin kültürüne, inançlarına ve geleneklerine hakaret niteliği taşıdığını vurguladı.
Meclis önünde bir araya gelen örgütlerin açıklamaları şöyle;
Mustafa Batak (Baraka Kültür Merkezi):
“Hükümetin halk düşmanı, doğa düşmanı, yalnızca kendi dar çevrelerine ve büyük sermayeye çıkar sağlamaya yönelik icraatları bitmek tükenmek bilmiyor. Halkımız haklı olarak bunlara tepkili ve kamuoyu bunlarla meşgulken, işbirlikçi hükümet, sessiz sedasız bir yasa geçirmeye çalışıyor: Din İşleri Dairesi Yasası. Öncelikle şunu belirtmek fayda var ki laik bir devlet, her dine, her inanca eşit mesafede durmalı, din ve vicdan hürriyetine saygı duymalıdır. Halkımızın geleneklerinde ve kültüründe yer alan; birbirine hoşgörülü, gösterişe dayanmayan, kendine has din ve ibadet anlayışına, dayatma politikalarla müdahale edilmemelidir. Geleceğimiz olan çocuklarımız, küçük yaşta dini baskılarla değil bilim, sanat, kültür ve sporla büyütülmelidir. ANCAK
Yurt dışından gelen din görevlileri, Din İşleri Dairesi’nin maaşlı bir memuruna dönüştürülmektedir. Yani Türkiye’den gelen din görevlileri, ülkemizde devlet memuru gibi çalışacak ve Daire bütçesinden aylık alacaktır. Anayasaya göre “Devletin genel yönetim ilkelerine göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asıl ve sürekli görevler, kamu görevlileri eliyle yürütülür.” Dolayısıyla hem Anayasa’ya aykırı bir Yasa yapılmakta hem de ülkemizde yaşayan yerli veya göçmen fark etmeksizin burayı yurt edinmiş insanlarımıza ve kültürümüze uymayan, dışarıdan ithal din anlayışı dayatılmaktadır.
– Kuran kursları yasal hale getirilmekte, herhangi bir yaş sınırı konulmaksızın küçük yaştaki çocukların, pedagojik olarak yaşlarına uygun olmayan, her türlü istismara açık bu gibi kurslara gönderilmesinin yasal olarak önü açılmaktadır. Oysa 18 yaş altındaki çocukları için bu tür kurslar düzenlenmesi yasak olmalı. Çünkü bir kez yasal hale geldi mi, yasada ne yazarsa yazsın denetlenmeyeceği aşikardır ve istismara açıktır.
-Mevcut Yasada, Dairenin görevleri arasında sayılan “İslam dinini taassup, gerici, istismarcı ve siyasi faaliyetler dışında tutmak” ifadesinin çıkarılması da Yasayı yapanların veya onlara bu Yasayı yaptıranların niyetini ortaya koymaktadır. Laik bir devletin bir dine böyle bir ayrıcalık tanıması baştan doğru değildir. Ve kabul edilemezdir.
– Halkın günlük hayatını doğrudan etkileyen ve yetersizliklerden dolayı kabusa çeviren sağlık, eğitim, sosyal hizmetler, çalışma yaşamı, kadına şiddetin önlenmesi ve sığınma evi gibi pek çok konuda kamu kaynağı ayrılmazken Din İşleri Dairesi, hem personel hem de görev ve yetki alanı olarak genişletiliyor. Dairenin kadro sayısı 67′den 343′e çıkarılırken yeni müşavirliklerin önünü açan Başkan Yardımcılıkları da ekleniyor.
-Tüm bunlar, halkımızın yaşama biçimini beğenmeyen ve din kültürünü yetersiz bularak bizlere dayatılan muhafazakârlaştırma, Sünni İslamlaştırma ve gericileştirme politikalarının bir yasada vücut bulmuş halidir. Koordinasyon Ofisi ile yapılması planlanıp gençlerin direnişi ile durdurulan politikalar, farklı bir yöntemle Din İşleri Dairesi eliyle yapılmak istenmektedir.
Geleceğimizi önemli ölçüde etkileyecek olan böylesi bir Yasa, kamuoyunda hiç tartışılmadan, Meclis komitesinde muhalefete uğramadan oybirliğiyle komiteden geçmiştir. Bugün Meclis’te görüşülmesi planlanmaktadır.
Bu nedenle burada toplanan bizler, bu yasaya karşı çıkmak, ülkemize ve halkımıza yıllardır farklı şekillerde dayatılan ve şimdi yasal zemine getirilmek istenen muhafazakarlaştırma politikalarını reddetmek için.”
Asım İdris (TDP Genel Sekreteri) : Kamuda köklü bir reforma ihtiyaç duyulduğunu ancak bu ihtiyaç dururken sadece Din İşleri Dairesi’nin ele alınmasının TDP’yi rahatsız ettiğini, Meclise sevk edilen Yasa Tasarısı’nda da TDP’yi rahatsız eden pek çok madde bulunduğunu söyledi.
İdris, “(Yasa Önerisi) Gençliğin dönüştürülmesi çabalarının farklı bir varyasyonudur diye düşünüyoruz” dedi.
Mevcut Yasada bulunan “İslam dinini, Atatürk devrimi ve ilkeleri ışığında, taassup, gerici, istismarcı ve siyasi faaliyetler dışında tutmak” ifadelerinin yasadan çıkarılmasının da kabul edilemez olduğunu kaydeden İdris, Öneriler arasında Din İşleri Dairesi’nde, yazılı ve görsel programlar yapma yetkisi, Din İşleri Dairesi’nin etkinlik alanının genişletilmesi ve kadroların “çok yüksek seviyelere” çıkarılmasının bulunduğunu belirtti.
İdris, “(Din İşleri Dairesi) Bir Bakanlık seviyesine getiriliyor” dedi.
Öneriler arasında, Din İşleri Dairesi’nin, Eğitim Bakanlığı’na Kuran Kursları düzenleme talebinde bulunması, bu talep yerine getirilmediği taktirde Din İşleri Dairesi’nin talepte bulunduğunu şeyi ifa edebilme yetkisinin bulunduğunu da kaydeden İdris, “Eğitim bakanlığını Kuran Kursları gibi çok önemli bir konuda bertaraf ediyor” dedi.
Tuncer Özbahadır (Pir Sultan Abdal Kültür Derneği):
Kıbrıs Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Eş Başkanı Tuncer Özbahadır ise, Anayasa’ya göre, Devlet’in farklı dinlere eşit mesafede olması gerektiğinin belirtildiğini, din derslerinin Sünni İslam’ın dayatılması için kullanıldığını savundu.
Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman) tarafından hazırlanan, “okullarda öğrencilere veya velilere bir tercih hakkı sunmadan sünni mezhebine yönelik zorunlu din eğitimi verildiğinin yer aldığı rapora” işaret eden Özbahadır, bu raporda, Anayasa’ya göre Devlet’in tüm dinlere eşit mesafede olması gerektiğinin belirtildiğini kaydetti.
Özbahadır,”Yasa (önerileri) AKP’nin dayatmasıdır” dedi.
Aziz Selengin (KTOEÖS):
KTOEÖS Genel Sekreteri Aziz Selengin de, bazı önerilerin Anayasa ve Milli Eğitim Yasası ile ciddi bir çelişkisi bulunduğunu, Milli Eğitim Yasası’nda eğitimde laikliğin esas olduğunun ifade edildiğini, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda üzerine düşen görevi yapmadığını, Hala Sultan İlahiyat Koleji’nde gerekli denetimlerde bulunmadığını iddia etti.
Önerilerin, dini eğitimlerin Din İşleri Dairesi tarafından düzenlenmesini getireceğini ileri süren Selengin, “Şu andaki yasa (önerisi) anayasaya aykırıdır” dedi.
Mustafa Keleşzade: (Bağımsızlık Yolu)
Ülkemizde neredeyse her gün bir iş kazası yaşanmaktadır, oysa binlerce işyerlerindeki çalışma koşullarını denetlemek için devlet yalnızca 9 müfettiş istihdam etmiş vaziyettedir.
Ülkemizde kadına yönelik şiddet ciddi boyutlardadır, oysa devlet eliyle yürütülen tek bir kadın sığınma evi yoktur, devlet bunun için bütçe ayırmamaktadır. Durum böyleyken Din İşleri Dairesi’nin kadrosu 4 katına çıkarılıyor. Bu kabul edilemezdir.
Ayrıca mevcut yasadan dini istismar ve gericilik karşıtı ibarelerin çıkarılma sebebi rastlantı değildir. Bu yasa doğrudan doğruya bunların zeminini oluşturacak bir yasadır.
Kıbrıslı Türk halkı laik yönetim anlayışının temellerini özümsemiş bir halktır. Bu yasa anayasanın laik anlayışıyla da çelişmektedir.
Söz konusu yasa geleceğimize bir saldırıdır. Meclis’teki tüm vekillere çağrımız, bunları düşünerek yasanın geçmesine engel olmalaradır. Bizler, bu doğrultuda mücadele vermeye devam edeceğiz.