Ankara Değil Lefkoşa.org olarak, mücadele tarihimizdeki onurlu kişi ve olayları hatırlatmak ve genç devrimcilerle buluşturmanın, yalnızca tarih bilgisi olarak değil, bugün devraldığımız mücadelenin geçmişle bağı, hangi yollardan geçilerek bugüne gelindiğini göstermesi ve yarın için dersler çıkarılabilmesi anlamında önemli olduğu düşüncesindeyiz. İşte bu amaçla, Argasdi Dergisi’nin 26. sayısında Zekiye Şentürkler tarafından kaleme alınan yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.
Mücadele Arkadaşları
11 Nisan 1965: sendikacı yazar Derviş Ali Kavazoğlu, yoldaşı Kostas Mişaulis ile bir pusuda öldürüldü.
“Kavazoğlu görüşlerini parti dışına taşımaktan her zaman kaçındı. parti disiplinine ve mekanizmasındaki “Demokratik Merkeziyetçilik” (azınlığın çoğunluk kararına uyması) prensibine sımsıkı bağlı kaldı. bununla birlikte, parti yetkili kurullarında ve toplantılarında görüşlerini ortaya koymaktan ve yakın arkadaşlarına içini dökmekten kaçınmazdı. partisinin Enosis politikasını Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilan edilmesinden sonra da sürdürmesinden tedirgin oldu…” (1)
Ada emperyalistlerin oyuncağı olmasın diye mücadeleden hiç vazgeçmemişlerdi. Ta ki bundan tam 47 sene önce, 11 Nisan 1965 tarihinde Lefkoşa’da yapılan bir toplantı sonrası Larnaka’ya doğru yol alırken Denktaş’ın da kurucularından olduğu Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) otomatik silahlarının kurşunları onları öldürene dek.
Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis. ikisi de sosyalistti, ikisi de sendikacıydı, ikisi de tek bir amaç için mücadele ediyorlardı; Kıbrıslı Elen ve Kıbrıslı Türklerin ortak vatan idealini gerçek kılabilmek. fotoğrafta da görüldüğü gibi, halkların kardeşliğini savunan, adanın emperyalist çıkarlar doğrultusunda bölünmemesi için işbirlikçilere karşı çıkan bu iki arkadaş el ele öldüler.
Derviş Ali Kavazoğlu, 4 Nisan 1924’te Piperisterona’da doğdu. İlkokul eğitimine burada başlayan Kavazoğlu, babasının vefatından sonra, 5 yaşındayken Kaymaklı’ya taşındı. Kavazoğlu çocukları sevmesine rağmen, hayatı hep tehlikede olduğu için hiç evlenmemişti. Şiir okumayı çok seven devrimci maddi koşulların yetersizliğinden eğitimini tamamlamadan iş hayatına atılmak zorunda kaldı ve Kıbrıslı Elen bir dülgerin yanında çırak olarak işe başladı. Mesleğe hakim olduktan sonra Asmaaltı’nda kendi dükkanını açtı. Ancak o dönemde Necati Özkan’a ait olan dükkanlar kundaklandığından Kavazoğlu’nun dükkanı da kundaklananlar arasında yer aldı. Bu olaydan sonra tekrar çırak olarak iş hayatına dönmek zorunda kaldı.
Derviş Ali Kavazoğlu, AKEL’in (Emekçi Halkın İlerici Partisi) merkez komitesi üyesi bir sendikacıydı. Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Elenlerin dostluğu ve işbirliği için gerek siyasal, gerekse sendikal alanda çalışmalarını yürüten Kavazoğlu, sık sık yayımladığı bildiriler ve diğer yayın faaliyetleriyle, Kıbrıslı Türk liderliğinin adayı bölme politikasını eleştirmekteydi.
İnisiyatif alarak Ayhan Hikmet ve Ahmet Muzaffer Gürkan ile Cumhuriyet gazetesi ve Kıbrıs Türk Halk Partisi’nin kuruluşundan önce fikir alışverişinde bulundu ve toplantılar düzenledi. derviş Ali Kavazoğlu milliyetçiliğe ve şovenizme karşı, Taksim’e karşı, emperyalizme ve Kıbrıs aleyhine olan komplocu planlarına karşı Kıbrıslı Elenlerin ve Kıbrıslı Türklerin ortak mücadele vermesi gerekliliği hakkındaki tezlerini Kıbrıslı Türk halkıyla paylaşmaya devam etti. Yoğun olarak sürdürmüş olduğu bu çalışmalar, şüphesiz Marksist ideoloji temelinde, Kıbrıslı Türk solunu örgütleme çalışmalarıydı. Bu da onun örgütçü karakterini ön plana çıkarmaktaydı.
Aynı zamanda bir sosyalist olarak Derviş Ali Kavazoğlu, kendilerine ters düşen şeylere nasıl karşı çıkılması gerektiğini de öğretti pek çoğuna. Kavazoğlu, AKEL’in Enosis politikalarını savunmadığı ve bu konudaki rahatsızlığını sürekli belirtmekteydi.
Vanezos isimli bir Kıbrıslı Elen, kitabında Kavazoğlu’nu şöyle anlatmaktadır: “O dönemde yaratılan atmosfer ve Kvazoğlu’nun uğruna mücadele verdiği Kıbrıslı Türk toplumunun haklarını görmezden gelen, self – determinasyon / Enosis politikasını benimseyen AKEL’in tutumu, Kıbrıs’ın ikiye bölünmesine hiç olmadığı kadar yakın olduğunun hissedilmeye başlanmasına neden olmuştu. Kavazoğlu kişisel sohbetlerimizde, Yunanistan ile Kıbrıslı Rumların her şeyi “Enosis”e doğru sürüklediklerini, diğer taraftan da Türkiye ve Kıbrıs Türk idaresinin arzuladığı “Taksim”i, daha da yakına getirdiklerinin altını özellikle üstüne basarak vurguluyordu…” (Kavazoğlu ve Mişaulis anmasında okunan bildiriden bir alıntı, 2008, Londra).
Fakat TMT’li faşistler yasadığı bölücü planlarının önünde engel olan ve kendilerini rahatsız eden bu sesi terörize etmek ve susturmak istediler. Böylece, “Türk’ten Türk’e” politikalarını yürürlüğe koyarak PEO üyesi Kıbrıslı Türklere baskı uygulamaya başladılar. 1 Mayıs 1958’te gerçekleştirilen yürüyüşle birlikte başlatılmış olan “Solcu Türkleri Temizleme Harekatı” kapsamında birçok sendikacı sokaklarda öldürüldü. Kavazoğlu, TMT’nin ve EOKA’nın tehditleri üzerine 1958senesinde “ben mücadele adamıyım” diyerek partikisinin politikasına rağmen göç etmeyi reddetti. Toplumda oluşturulan sol ideoloji tabusu ve AKEL üyesi kimliğinden ötürü, faaliyetlerini adanın birçok yerinde gizlenerek pratiğe dökmek ve yaşamını sürdürmek zorunda kaldı. Tabii ki bu tehditler, dayatmalar ve zorluklar onu yıldırmadı. 1963 -64 döneminde başlayan ani çatışma sonucu iki toplumlu ilişkilerin bozulmaması uğruna gizlenmekten vazgeçti. Şovenistlerin ve emperyalistlerin karşısında direnmeye açıkça devam etti.
Onlar bugün hayatta olmasalar da bu mücadelenin takipçileri olarak bizler, yılmadan bu yolda yürümeye devam edeceğiz. tehditlere, baskılara emperyalizme karşı direneceğiz; “Milliyetçiliğe ve şovenizme hayır!” diye haykıracağız.
(1) İbrahim Aziz, Perde Aralığında, Peri Lihnon Afas Yayınları, 2011, Sayfa 23.
Zekiye Şentürkler – Argasdi 26. Sayı