Son on yıldır uyguladığı gerici ve neoliberal politikalarla Türkiye halklarını canından bezdiren AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir gençlik yetiştirmek niyetinde olduğunu tahmin etmek zor değil… Zaten bunu kendisi de defalarca, çeşitli vesilelerle dile getirdi: “ben cemaatçi bir gençlik istiyorum” dedi, “dini bütün bir gençlik” dedi, “ateist mi yetiştirecektik!” diye çıkıştığı bile oldu… Kendilerini bizen ayrı görmeyen, anamız gibi bizi sarıp sarmalayanların bu niyetleri, elbette bizim ülkemiz için de geçerli. Ekonomisinden kültürüne, eğitiminden doğal kaynaklarına kadar her şeyiyle işgal altında tuttukları bu topraklardaki gençlik çok kıymetli onlar için! Büyük sözü dinleyen, iyi ahlaklı (taciz, tecavüz, devletin parasını çalma gibi önemsiz ahlaksızlıklar bu kavrama dahil değil), itaatkar gençler yetişirmek misyonunu bizim ülkemizde de yürütmekteler. Kuran kursları, imam hatip okulları, zorunlu din dersleri gibi yöntemlerle suni bir şekilde sünni isalamlaştırma politikaları hepimizin malumu… Ama tüm bunlar, inanış ve yaşayış biçimi Türkiye halklarından farklı olan Kıbrıslı Türk halkında yeterli etkiyi yaratabilmiş değil. Bu nedenle başka kanallardan da gençliğe ulaşılmalı ve hedeflenildiği gibi cemaatçi, dini bütün, AKP zihniyetinde gençler yaratılmalı… Yaratılmalı ki gün gelip bağımsızlık talebi yükseltildiğinde, elçilik kapısına dayanıldığında, “e hade artık ayşeciğim” denildiğinde TC egemenleri fazla zahmete girmesin; gençler birbirine kırdırılabilsin…
İşte tam da bu amaçla yine bir anlaşma dayatıldı, bu kez “kendi evinin efendisi” olmak isteyenlere. Bu cinsiyetci ve eril söyleme katılmamakla birlikte bunu şiar edinenlere böylesi anlaşmalar imzalatılması da hayli manidar aslında. 12 Mart 2014 tarihinde TC Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ile kktc Başbakan Yardımcısı, Ekonomi, Turizm, Kültür ve Spor Bakanı Serdar Denktaş, “TC ile kktc Arasında Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon Ofisinin Kurulması ve Faaliyetlerine İlişikin Anlaşma”ya imza koydular. Daha sonra da CTP başkanlığındaki Bakanlar Kurulu, bu anlaşmayı onaylayarak yürürlüğe koymaya çalıştı. “Çalıştı” diyorum çünkü, Anayasa’yı değiştirmekle yatıp Anayasa’yı değiştirmekle kalkan CTP, daha mevcut Anayasa’dan haberdar değilmiş meğer… Ya da emir büyük yerden olunca, bu kadar kutsadıkları hukuğu bile siyasete kurban etmek çok basitmiş kendileri için…
Anayasa’nın 90. maddesine göre, yabancı devletlerle yapılacak anlaşmaların yürürlüğe girebilmesi için Meclis’in yasa yaparak o anlaşmayı onaylaması gerekmektedir. Sadece süresi bir yıldan az olan ve ekonomik, ticari ve teknik ilişkileri düzenleyen anlaşmalar Meclis onayı gerektirmeden, sadece Meclis’e bilgi verilerek yürürlüğe konabilir. Oysa bahsedilen anlaşmanın süresi beş yıldır. Ayrıca ekonomik, ticari veya teknik bir konuyu değil, bir devletin en önemli politikalarından biri olan gençlik ve spor politikalarının belirlenmesi gibi toplumu yakından ilgilendiren bir konuyu düzenlemektedir. Sözü geçen anlaşma ile kktc’nin spor politikalarını belirleme ve uygulama yetkisi neredeyse tamamen TC’nin burada kurulacak olan ofisine devredilmektedir. Dolayısıyla hükümetin yaptığı gibi, bu anlaşmayı Meclis’in onayına sunmadan yürürlüğe koymaya çalışmak Anayasa’ya açıkça aykırıdır.
Çocuklarımızı, AKP zihniyetine teslim eden bu anlaşmanın içeriğinde, ülkemizde, TC’nin Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı bir ofis kurulması ve genel olarak gençlik ve spor politikalarının bu ofis eliyle yürütülmesi yer almakta. Anlaşmaya göre TC, ofis aracılığıyla ülkemizde gençlik kampları ve merkezleri kurabilecek ve işletebilecek. Gençlere yönelik eğitim, kültür ve spor faaliyetlerinin yapılmasına katılabilecek. kktc makamları, TC’nin ofisi ile müzakere etmeden spor politikalarını ve projelerini belirleyemeyecek. Ofisin elemanlarına bilgi sağlayacak, onların kktc’deki çalışmalarını engellemeyecek. Bir nevi gençlik ve spor elçiliği gibi çalışacak olan ofisin personeli Türkiye’den atanacak ve bina, elektrik, su, ısınma, personelin ve ailelerinin barınması gibi ihitiyaçları kktc tarafından karşılanacak, ikametgah vb. izinleri, mali muafiyetler, diplomatik muafiyetler, malzemeler için gümrük muafiyeti gibi ayrıcalıklar tanınacak.
Toplum olarak çok kıymet verdiğimizi söylediğimiz, maddi manevi varlığımızı önlerine serip onlar için yaşıyoruz dediğimiz evlatlarımıza nasıl bir gelecek hazırladıklarını görmezden gelmek, ses çıkarmadan olup biteni izlemek, hem vicdanlarımızda hem de çocuklarımızın ilerideki yaşamında kapanmaz bir toplumsal yara açacaktır.
Birileri “ha tenis kursu ha Kuran kursu” derken, birileri “kendi evinin efendisi” olmaktan bahsedip geleceğimizi başka ellere teslim ederken, birileri “cemaatçi bir gençlik” diye bağırırken biz daha ne kadar susacağız!
Nazen Şansal – Baraka Kültür Merkezi Aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.