Sporun, özellikle de futbolun insanlar üzerindeki birleştirici gücünün hepimiz farkında olmalıyız. Onu, siyasetten kopuk olarak tanımlamamak gerekirken, insanlar üzerindeki etkisini düşünerek bazen en güçlü siyasi yapıdan bile daha etkili olabileceğini bilmeliyiz. Kıbrıs’ın yeniden birleşmesini isteyen bizlerin, sporun bu dönüştürücü gücünü kullanabilmesi lazım. Bu anlamda geçen gün gerçekleşen ve siyaseten de krize yol açan futbol maçı, ülkemiz adına çok önemli bir organizasyondu. Dünyaca ünlü eski futbolcu Didier Drogba’nın da Kıbrıs’a gelerek destek verdiği bu dostluk maçında, neredeyse yarım asırdan sonra bir Kıbrıslı Türk ile Kıbrıslı Elen futbol takımı karşılaştı. Mağusa Türk Gücü ile Nea Salamina takımlarının oynadığı maç, salt dostluk maçından öte bambaşka anlamlar da taşıyordu. Maça gelen Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Elen çocukların, birlikte gülen yüzlerle fotoğraf çektirmesi, birlikte güzel vakit geçirmeleri halkların kardeşliği ve gelecek adına çok umut vericiydi. Ancak bu kadar güzel ve anlamlı bir organizasyonu bile krize dönüştürme potansiyeline sahip bir siyasi yapı var ülkemizde.
Maçın ara bölgede değil de Kıbrıs Cumhuriyeti idaresindeki bölgede oynanacak olması, kktc Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, üzerinde kktc bayrağı olan resmi flamalı makam aracıyla güneye geçemeyecek olması nedeniyle krize dönüştü. Akıncı maçtan önce açıklama yaparak, maça gitmeyeceğini duyurdu. Akıncı kendince “doğru” olanı yaptı. Mevcut siyasi yapıda, o resmi makamda kim otursa büyük ihtimalle bunu yapardı. Eğer bu konuda Akıncı’yı eleştireceksek, Kıbrıs Cumhuriyeti yönetimini de flamalı makam aracının güneye geçmesine izin vermemesi noktasında eleştirmemiz gerekir. Çünkü bu da iyi niyetli bir tavır değil. Akıncı farklı davranıp maça gitseydi, bunun siyaseten doğru mu yoksa yanlış mı bir tercih olacağı ayrıca tartışılır. Burada halkları ilgilendiren ve aslında anormal olan şey yıllar sonra oynanan iki toplumlu bir maça cumhurbaşkanının bürokratik sebeplerden dolayı katılmayı reddetmesi ya da reddetmek zorunda kalmasıdır. İki halktan çocuklar sahada birlikte Drogba ile fotoğraf çekilip sarmaş dolaş eğlenirken, iki toplumdan sporcular yıllar sonra birlikte maç yaparken, toplumun lideri unvanına sahip kişinin, üstelik de masa başında “barış” için uğraşan birinin orada olamaması çok trajikomik. Bundan daha iyi bir barış fırsatı mı olur? Bundan alâ “güven yaratıcı önlem” mi olur? Kısacası Akıncı kendince “doğru” olanı yaptı ama sorun da zaten bu. Yani sorun “doğru” olanın bu olması. Sistemin doğruları ile halkların doğrularının uzaktan yakından ilgisi olmadığını her fırsatta görüyoruz.
Bu konuyu konuşup da BM’nin maçla ilgili tavrını da görmezden gelmek doğru olmaz. Maçın ara bölgede yani BM kontrolündeki bölgede oynanması talebi BM tarafından “güvenliği sağlayamayız” gerekçesiyle reddedilmiş. Kardeşim sizin işiniz ne bu adada? Güvenliği sağlamak bahanesiyle gelmediniz mi? Bu saçmalığı da tarihe not düşmek, kriz ortamında görünürlüğünü kaybetmemesi için dillendirmek gerekir. Çünkü bu, BM’nin ara bölgede yapılmasına engel olduğu iki halkı yakınlaştıracak ilk buluşma değildir. BM daha önce de ”tuvalet yok” ”güvenlik yok” gibi sudan gerekçelerle birçok iki toplumlu miting ve eyleme de engel olmuştur. Kim bilir, belki BM de kendince doğru olanı yapıyordur!,
Sonuç olarak; bu olay bir kez daha gösterdi ki bizler barış için bu ülkedeki “doğruları” değiştirmek zorundayız. Hep söylediğimiz gibi gerçek barış bayraklı masalardan, flamalı arabalardan değil; iki halkın birlikte spor yapması, konser vermesi, kitap yazması, yemek pişirmesi, sorunları için birlikte mücadele etmesi ile gelecek. Bunu bir kez daha net bir şekilde görmüş olduk.
Mehmet Adaman
Baraka Aktivisti