Bir zamanların başta narenciyesi ve önemli yeraltı su kaynakları olmak üzere tarımsal üretimiyle ünlü Omorfo’su, şimdi artık gençlerinin göç ettiği, iş bulma imkanlarının çok kısıtlı olduğu ve belirsiz bir gelecek dışında başka hiçbir şey sunmayan bir şehir konumuna gelmiş halde ne yazık ki. Bu röportaj dizimizde, 1974’ten sonra göz boyama amaçlı yapılan birkaç yatırım haricinde hiçbir gelişmişlik belirtisi göstermeyen, aksine günden güne boşalan ve siyasetçilerin aklına sadece seçim zamanları ya da Kıbrıs sorunu çerçevesinde gelen Omorfo’da, pek konuşulmayan, kamuoyunda çok nadir bir şekilde tartışılan bir şeyi gündemimize taşıyacağız : Omorfolu emekçilerin çalışma hayatlarını.
DPÖ’nün en son verilerine göre işsizliğin en yüksek oranda olduğu ilçe olan Omorfo’da yaşayan emekçilerin çalışma hayatlarının, geçim dertlerinin ve işlerindeki sıkıntılarının sesi olmaya çalışacağımız bu röportaj dizisindeki dördüncü röportajımız, inşaat sektöründe mimar olarak çalışan bir kadın emekçi…
“Sırf profesyonel görüneyim diye patron beni inşaata topuklu ayakkabılarnan gitmeye zorlar”
1 – Kaç yaşındasınız ve kaç yıldan beridir Omorfo’da yaşıyorsunuz ?
24 yaşındayım. Doğduğumdan beridir Omorfo’da yaşıyorum.
2 – Geliriniz ne kadardır ? Aldığınız maaş aylık harcamalarınıza yetiyor mu; yetmiyorsa, nasıl üstesinden geliyorsunuz ?
Aylık gelirim 1,980 TL’dir. Aylık kişisel harcamalarıma nerdeysa kılı kılına yetişir deyebilirim. Ailemnan yaşarım, kira ödemem. Bu maaşnan kendime ne ev ne da araba alabilirim. Omorfo’dan hergün Lefkoşa’ya işe gidebilmek için mecbur araba isterdim. Babam yardımcı oldu, kredi çektik aldı ufak bir araba. Onunnan gider gelirim her gün. Ayda en az 600-700 TL benzine gider. Geri galanı da öğlen yemeklerim, telefon faturam derken bişey galmadı zaten, elimde galanı da babama veririm arabanın taksidine yardımcı olsun diye.
3 – Emeğinizin hakkını aldığınızı düşünüyor musunuz ? Gelirinizle, daha güzel ve refah bir gelecek kurabileceğinize inanıyor musunuz ?
Emeğimin hakkını aldığımı düşünmem, bulunduğum pozisyonun dışında birçok işnan da uğraşırım şirkette, aslında benim görevim olmaması gereken ya da eğer yapacaksam ekstradan ödenmem gereken durumlar gibi. Şu anki gelirimnan refah bir gelecek kurabileceğime inanmam, dediğim gibi ayı zor deviririk. Nişanlıyım mesela ben, bu gelirnan nasıl aile kuracam ben da bilmem.
4 – Herhangi bir iş akdi yapıldı mı sizle ?
Çalıştığım şirketle 2 yıllık sözleşmem vardır.
5 – Mesai saatleriniz nelerdir ? Ek mesai ödeniyor musunuz ?
Mesai saatlerim sabah saat 8 akşam 5.30’dur. Cumartesileri da öğlene kadar işlerim, bazen uzar öğleden sonrayı bulur. Hafta ortası öğlen 1 saat aram olması gerek sözleşmeye göre. Lefkoşa’da bir inşaat şirketinde mimar olarak çalışırım. Projeleri hazırlarık, şantiyeye giderik, bunlar olması gereken görevlerimiz. Bunlara ek olarak, şirketin sahibi olduğu eğlence mekanlarının iç tasarımını ve açılış organizasyonlarını da bana verirler. Bu sefer hem normal ihalelerden gelen projeleri takip edeyim, hem patronun ek iş olarak açacağı mekanların tasarımını, inşaatını takip edebilmem için öğlen arasında da çalışırım. Öğlen arası oldu mu ofisten çıkarım mekanlara giderim, ordaki işlernan ilgilenirim. Bu mekanlar yemek servis edeceklerinden mutfakları da açıktır. Öğlen orda işleri takip ederken, yemek sipariş ederim ve bu yemeği kendi cebimden öderim. Bunların hiçbiri için da ek ödeme almam.
6 – Patronunuz ile ilişkiniz nasıldır ? Kendinizi baskı altında hissediyor musunuz, size insanca davranılıyor mu ?
Patronumnan aram iyidir, sever beni. Açıkcası ben da verdikleri işi yaparım, mecburum çünkü. Annem babam ayrıdır, babam Omorfo’da esnaftır, annemin sabit bir geliri yoktur. 3 kardeşim daha var, babam onlara da bakar. Kısacası, bana ne derlersa mecburum yapayım, yoksa ya evde oturacam işlemeycem ya da bir yerlerden tutup kendi ailemi kurmaya çalışacam; gerçi nasıl kuracam şu an biraz belirsiz. Bazen can sıkıcı durumların olduğu da olur tabii. Mesela şantiyeye gitmem gerektiğinde patronum ısrarnan benim işe geldiğim gibi topuklu ayakkabılarımnan gitmemi ister. Bir inşaatın, şantiyenin nasıl bir yer olduğunu bilirsiniz. İnşaatın içinde topuklu ayakkabılarnan işçilernan, mühendisnan konuşmaya giderim. Ülkedeki çalışma güvenliği bu noktada komik bir duruma gelir bence. İnşaat işçisinin çalışma güvenliği yok denecek durumdayken, beni da bu durumda inşaata sırf profesyonel görüneyim diye topuklu ayakkabılarnan gitmeye zorlayan da benim iş güvenliğimi sağlamaktan yoksun değil mi?
7 – İşyerindeki çalışma ortamı nasıldır ?
İş arkadaşlarımnan aram çok iyidir. İlk girdiğim günden iyi bir arkadaşlık ilişkimiz oldu. Şirket çok büyük değil çünkü. İş temposundan yorulduğumuz zamanlar çok olur ama patronnan aramızı iyi tutmak istediğimiz için herhangi bir zıtlaşmaya girmeyik. Yoruluruk ama devam ederik çalışmaya, bişey demeyik.
8– İşinizde yaşadığınız sıkıntılar, iş dışındaki hayatınızı ve ilişkilerinizi olumsuz anlamda etkiliyor mu ?
Etkiler tabii. Dediğim gibi nişanlıyım 6 aydır, düğün hazırlığı yapmamız lazım ama ben pek destek olamam. Hem işe gidip gelmekten, yoldan yorulurum hem da zaten arada yol olmasa gene yorucu geçer hafta ortası. Galır bize bir Pazar. Onda da ya ailemiznan vakit geçireceyik, ya bir birimizi göreceyik ya da arkadaşlarımıznan görüşeceyik. Spor deseniz o da yok. Nişanlımın geliri biraz daha iyidir. Yüksek ihtimalnan evleninca Lefkoşa’ya taşınacayık ama ben bunlara maddi manevi maalesef pek destek olamam, üzücü tabii.
9 – İşe ulaşımınızı nasıl sağlıyorsunuz ?
Günde en az 1 buçuk saat yolda geçer, şehir içi trafiğine göre da bu süre uzar. İşyerine ulaşımı dediğim gibi krediynan babamın aldığı arabaynan sağlarım, bunun için da ek ulaşım ücreti almam şirketten. Şirket küçük olduğu için toplu bir personel servisi da yoktur. Özellikle araba ve benzin giderleri benim için büyük bir külfettir. Onlar olmasa belki geleceğimi kurabilmek için bişeyler yapabilirdim.
10 – İşyerinizdeki çalışma koşullarınızın, çalışma refahının ve maaşlarınızın yükseltilmesi mücadelesinde, sizce özelde sendikalaşmanın zorunlu hale getirilmesi gerekli bir adım mıdır ?
Yani evet, önemlidir bence. Ama bu kadar küçük bir ülkede sanki biraz zor gibi. Hele da çalıştığınız şirket çok kalabalık değilsa daha zor. Yani mesela biz toplasanız 12 kişiyik aynı şirkette çalışan. Herkesin birbiriynan yakın ilişkisi olduğu için (patron da dahil) kimse çıkıp da huzursuzluk çıkarmak istemez. Zaten mevcut durumda buna ses çıkarmak mümkün bile değil. Onun için belki bir yasanın olması bir nebze iyileştirebilir durumu. Tabii bu yasanın yaptırımı da olması gerek, yani biri gerçekten denetleyip kontrol etmeli.
Önceki Röportajlar: