Öncelikle şunu söylemeliyim ki bu soruyu kendime sorarsam bir öğretmen olarak cevabım “keşke” olur. Pek çok öğretmenin de aynı cevabı vereceğini düşünüyorum. Öbür taraftan bir de veliler var. Yaklaşık altı aydır çocukları okula gitmiyor. Okul çağına gelmiş çocuğu olan hiçbir insanın daha önce deneyimlemediği bir durum bu. Kolay bir durum olmadığını söylemeye gerek bile yok herhalde. Kısacası herkes dört gözle okulların açılmasını bekliyor.
Bildiğiniz üzere, Kıbrıs’ın kuzeyinde ilk Covid-19 vakasının görüldüğü gün tüm okullar tatil edilmişti. Hükümetin attığı en doğru adımdı bu. Neden en doğru adımdı çünkü özellikle merkez okullarımızda ciddi bir yoğunluk var. Sınıflarda, olması gerekenin çok üzerinde öğrenci eğitim görüyor. Böyle bir ortama virüsün girmesi demek, kısa süre içerinde çok sayıda öğrencinin virüs bulaşması anlamına gelir. Hele ki küçük yaştaki çocukların eğitim gördüğü ilkokul ve okulöncesi kurumlarında bu risk kat kat fazladır. Öte yandan sağlık sisteminde de ciddi sıkıntıları olan bir yapıda yaşıyoruz. Normal koşullarda bile halka yetmeyen hastanelerimiz, böylesi ciddi bir salgınla baş edebilecek durumda değil. Kısacası virüsün ülkemizde görüldüğü ilk gün tüm okulların tatil edilmesi çok yerinde bir karardı. Aradan altı ay geçti. Eğitim Bakanlığı, okulların 1 Eylül itibariyle online eğitime başlayacağını, 14 Eylül itibariyle de yüz yüze eğitime başlamaya hazır olduklarını duyurdu.
Peki Hazır mıyız?
Mart ayındaki okulları kapatma kararının neden çok doğru bir karar olduğunu az önce söyledim. Peki geçen bu 6 ayda ne değişti? Sağlık sistemimiz bu salgınla baş edebilecek bir duruma getirildi mi? Hayır. Pandemi hastanesi yapıldı mı? Henüz yok. Peki eğitim sistemimizde bir değişiklik var mı? Hayır. Okullar personel ve altyapı eksiklikleri bakımından salgınla mücadele edebilecek bir duruma getirildi mi? Hayır. O zaman mart ayına göre ne değişti de Eğitim Bakanı ve Sağlık Bakanı yan yana oturarak düzenledikleri basın toplantısında 14 Eylül’de okulların yüz yüze eğitime başlamaya hazır olduğunu söyleyebiliyor? Anlamak mümkün değil. Okulların tam kapasite ile değil de seyreltilmiş şekilde eğitime başlayacak olmaları, mevcut riskleri maalesef ki azaltmıyor. Ülkemizde vakalar her geçen gün katlanarak artıyor. Yerel vakalar aldı başını gidiyor. Bu şartlar altında 14 Eylül’de yüz yüze eğitime başlamak mümkün değildir. Mümkün değil ama 14 Eylül’de çocuklar okula geldi diyelim. Okullara normalde bile düzenli temizlik malzemesi göndermekten aciz bir devlet yapısı, salgınla mücadele için gerekli en önemli şey olan hijyeni okullarda nasıl sağlayacak? Okullarda ve taşımacılıkta alınması gereken önlemler nasıl denetlenecek? Okullara gönderileceği söylenen maskeler düzenli şekilde gönderilecek mi yoksa bir defaya mahsus olarak mı gönderilecek? Tüm bu sorular şu an için yanıtsız. Bakanlığın yaptığı en çarpıcı açıklamalardan birisi de bu süreçte tüm inisiyatifi okul idarelerine bırakmış olmasıdır. Elbette ki bir okulu en iyi o okulun idarecileri bilir. Ancak böylesi küresel bir salgınla mücadele, merkezi bir organizasyonla yönetilmelidir. Eğitim Bakanlığının, topu okul idarecilerine atması demek olası kötü senaryoların sorumluğundan da kaçmak demektir.
Online Eğitim
Bu hepimiz için yeni bir konu. Özellikle küçük yaş gruplarıyla online eğitimi sürdürmeye çalışmak çok zor. Eğitim Bakanı’nın söylediği gibi, hiçbir şey yüz yüze eğitimin yerini tutamaz. Ancak mevcut durumda yüz yüze eğitimin başlaması zor görünürken, elimizdeki tek seçenek online eğitim olarak kalmış gibi görünüyor. Peki buna ne kadar hazırız? Bakanlık konuyla ilgili sadece “1 Eylül’den itibaren online eğitime geçeceğiz.” diyor. Devamı yok. Nasıl olacak? Çocuklar bu online eğitime nasıl dahil edilecek? Özel sektörde veya devlette çalışan insanların çocuklarının durumu ne olacak? Bu online eğitimi tüm çocuklarımıza ulaştırabilecek miyiz? Bunun için ne gibi çalışmalar yapıldı? Evinde interneti veya bilgisayarı olmayan çocuklarla ilgili ne yapılacak? Maddi olarak iyi durumda olmayan ailelerin çocuklarının eğitimde fırsat eşitliği bakımından zaten dezavantajlı olduğu mevcut eğitim sistemimizde, online eğitimin bu dezavantajı daha da artırması önlenebilecek mi? Hükümetin böyle bir derdi var mı? Tüm bunlar belirsiz. Kısacası yüz yüze eğitimin başlamasıyla ilgili onlarca belirsizliğin yanında online eğitimle ilgili de birçok belirsizlik var. Pazartesi günü itibariyle online eğitim başlayacak ama öğretmenler de dahil kimse ne yapacağını tam olarak bilmiyor.
Sonuç Olarak
Yazının başında da belirttiğim gibi benim gönlüm yüz yüze eğitimin bir an önce başlamasından yana. Ama koşullar buna izin vermiyor. Hiçbir şekilde buna hazır değiliz. “Hazırız” demekle hazır olunmuyor. Halk, hükümetin konuyla ilgili attığı ciddi adımları görmek istiyor; alınacak önlemlerin yeterli olduğu konusunda içinin rahat olmasını istiyor.
Karantinasız girişlerde ısrar eden hükümet, bunun kaçınılmaz sonucu olarak eğitimi büyük bir kaosun içine sürükledi. En temel insan haklarından biri olan eğitim, birkaç kumarhane baronunun kazanacağı üç kuruş para için riske atıldı. Dolayısıyla karantinasız girişler durmadığı, vakalar azalmadığı, çok ciddi bir planlama yapılmadığı sürece okulların açılması maalesef ki mümkün değildir. Aksini yapmak tam anlamıyla intihar olacak.
Mehmet Adaman
Baraka Aktivisti