Cumartesiydi günlerden. Bu Cumartesi geçen Cumartesine göre daha sıcaktı hava kış olmasına karşın mevsimin. Daha geçen hafta okullar tatil demişlerdi televizyonda. Arkadaşlarımla dün kurduğumuz oyuna devam edecektik okulda. Soğuk vız gelirdi bize ya neyse. Bu Cumartesi soğuğu delip geçmişti sıcacık güneş. Ancak, Surlariçi’ nin dar sokaklarına yansıyan büyük ve eski evlerin gölgeleri engel oluyordu güneşin sıcaklığını bedenimde hissetmeme. Oysa faydalıymış güneş benim yaşımdaki bir çocuğa.
Surlariçi’nin sarı taştan büyük ve eski evlerinin gölgelerinden sıyrılıp meydana çıktım. Aslında annem daha 5 yaşında olduğum için meydana, o kocaman uzun taşın olduğu yerlere kadar gitmeme izin vermiyordu ama güneş en güzel orayı ısıtıyordu. Bir de oraya konan güvercinlerle oynamaya bayılıyordum. Çok severdim hayvanları. O çok soğuk haftada yiyebilsinler diye yiyecek bırakırdım kedilere, köpeklere, karıncalara bile.
Çıkmıştım meydana artık. Güneş ısıtmaya başladı beni. Delikli fanilamdan ısıtıyordu bedenimi. Ama yaklaştıkça şaşırdım. Bir adam gördüm elinde bir şey tutuyordu ve o şeyi ağzına doğru götürüp haykırıyordu: “Hükümetten 2014’e özel hediyeler”, “sen de imzanı at” gibi şeyleri bölük pörçük duymuştum. Daha çok yaklaştım. Ve ellerinde torbalarıyla iki tane Noel Baba gördüm. Gerçek olmadığını, gerçekten Noel Baba diye bir şey olmadığını biliyordum aslında ama heyecanlandım yine de ve yüzüm güldü birden. Noel Baba’nın çocuklara hediye dağıttığına dair hikayeleri duymuştum öğretmenimden. Oraya yaklaştıkça Noel Babaların yanında duran elindeki mikrofona benzer şeyle bağıran adamın söylediklerini daha net duyuyordum artık: “Zam, benzin, tüp, elektrik” sonra yine “zam”ve sonunda “hükümetten 2014’e özel hediyeler” dediğini duydum. Bu beklediğim kelimeydi! “Hediyeler”. Noel Baba’nın yanına gittim. Gerçek değildi, hala biliyordum. Çok mutlu da değildi bu Noel Baba. Hikayelerdeki gibi değildi yani. Yine de gülümseyerek ona: “Ben de hediye istiyorum” dedim. Torbasına attı elini ve bana içinden bir kağıt parçası verdi. Belli ki bir şeyler yazıyordu üzerinde ama daha 5 yaşındaydım. Okumayı öğrenmemiştim. Değersiz bir şeye benziyordu bu kağıt. Hatta yanımdaki amcanın diğer Noel Baba’dan aldığı kağıdı “getirmeseydiniz bunları başımıza” diyerek yere attığını görmüştüm. Noel Baba amcayı kızdırmışa benziyordu.
Yine de ben atmadım kağıdımı. Noel Babayla ilk karşılaşmamdı ne de olsa. Koşarak kağıdı okuması için anneme verdim. Ona, bunu bana Noel Babanın nasıl verdiğini anlattım. Heyecanla bekliyordum annem ne diyecek diye. “Ee.. Ne yazıyor?” diye sordum. Annem gülümsedi –yine çocukça bir şey yapmıştım belli ki- ve şöyle dedi: “Sanki hükümetin getirdiği zamlar yetmezmiş gibi bir de sen mi zam getirdin eve, sen neye zam istiyorsun bakalım?”. Meğer kağıtta “her şeye zam” yazıyormuş.
Sonra annem anlatmaya çalıştı bana. Hükümet denen şey oyuncaklarımızı alamayalım, sevdiğimiz yiyecekleri yiyemeyelim diye bunların parasını artırıyorlarmış. Ben karanlıktan çok korkarım. Ama bizi karanlıkta bırakan bu hükümetmiş. Çok kızdım hükümete. Annem dedi ki yalan çok kötü bir şeymiş. Yalan söylersek mutlaka cezasını çekermişiz. Bu hükümet bizi karanlıkta bırakmayacağına da söz vermiş ama sözünü tutmamış. Hükümet bir gün mutlaka cezasını çekecekmiş diyor annem.
İsmail Özuçar
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.