Neden Ülkemize Geri Dönmemiz Gerek? – Şenel Kim

Mezuniyet zamanı yaklaşırken sosyal medya kepli, diplomalı fotoğraflarla ve en nihayetinde “meslek sahibi” olmanın mutluluğu yüzlerinden okunan mezunlarla dolmuş durumda. Halbuki gerçekler sosyal medyadaki kadar süslü ve toz pembe değil. Mezuniyeti yaklaştığı için mutluluk ve heyecan hissetmeyen, aksine endişe duyan, korkan ve belki de depresyona giren yüzlerce genç var.
Bu sayının çok olması zaten bu konuyu kişisel bir mesele olmaktan çıkarıyor. “Ülkeme dönmeyi düşünmüyorum” cümlesini gençliğin büyük bir kısmından duyuyorsak sıkıntı o gençlerde değildir. Sıkıntı sistemdedir: eğitim sisteminden ulaşım sistemine, hayat pahalılığından iş imkanlarının sınırlılığına kadar olan her alanda.

Kıbrıs’ın kuzeyinde büyümüş, ilkokuldan liseye kadar devlet okulunda okumuş öğrencilerin aldığı eğitim bellidir: ezbere dayalı, yaratıcılığı geliştirmeye çok da önem vermeyen ve özellikle her sene başka bir isim alan yüksek öğretime geçiş sınavlarına hazırlanmanın tek hedef olduğu bir eğitim sistemi. Lisenin başından itibaren en “gözde” bölümleri kazanma hırsı aşılanır, fen-matematikte iyi olan bir öğrencinin resim okumak istemesi yazıktır; ya da edebiyat okumak isteyen sözelci öğrencilere hukuk okumanın daha mantıklı olduğu söylenir. Hatta bazı eğitimcilere göre kesinlikle Türkiye’de okuması gereken öğrenciler vardır, Kıbrıs’ta harcanır yoksa! Öğrenci durup düşünmez: her zaman ülkesinden başka yerde yaşamaya hazır mıdır, ömrünün sonuna kadar bu mesleği yapmak istediğine emin midir? Düşünmez çünkü düşünmeye vakti yoktur. İlk hedef öğretmenlerinin, ailesinin ve toplumun gurur duyacağı bir okulda iyi bir bölüm kazanmaktır.

Daha 18 yaşında bile olmadan verdiğimiz bu kararları özgür irademizle verdiğimizi zannederiz ama bazen doğrudan bazen de dolaylı olarak bizi etkileyen başka şeyler vardır. Örneğin birçok genç özgür iradesiyle yurtdışında okumayı seçmiş gibi görünmektedir; peki ülkemizde ücretsiz, kaliteli ve bilimsel eğitim veren bir üniversite olsaydı yine de yurtdışına gitmeyi seçer miydik acaba? Eğitim sistemimiz ayrıca çeşitli şeylere yöneltmekte de başarısız olmuş bizi: Herhangi bir şey üretmek, dans etmek, oyunculuk, şarkı söylemek vb. alanların hepsi hobi olarak sunulmuş, “bunları yapmayı istemek çok güzel denmiş” ama günün sonunda “gerçek” bir meslek edinme gerekliliği bizlere dayatılmış. Bu dayatmadan kurtulanlar da var aramızda; ama bu herkes için mümkün olmuyor, ailesinin maddi durumu el vermiyor ülkemizde “lüks” sayılan bu aktivitelere katılmaya.

Bu şartlarda büyümüş ve daha sonra yurtdışına çıkıp farklı yerler görmüş, farklı sistemleri deneyimlemiş, daha iyi hayat şartları sunan yerlerde yaşamış gençlerin kıyas yapmaya başlaması ve Kıbrıs’ın kuzeyinin artık çok da çekici gelmemesi çok normaldir.

Yurtdışında üniversiteyi okuyup en az 4 sene Kıbrıs’tan uzakta yaşamış gençlerin adaya dönmeyi istememesi anlaşılır bir durumdur. İster istemez bir “artı-eksi” tablosu yapmaya başlıyoruz kafamızda. Bu zamanda mezun olup adaya dönmek gerçekten büyük bir risk; özellikle tıp, mühendislik gibi bölümlerden mezun değilseniz. Bu yüzden mezuniyetle birlikte bir sonraki adımınızı düşünmeye başlıyorsunuz: “Adaya dönersem ne iş yaparım?”, “asgari ücret bu kadar düşükken nasıl geçinirim”, “acaba yüksek lisansa mı başvursam?”, “yüksek lisans için ailemin durumu uygun mu, burs alır mıyım?”… Bütün bu sorular aklınızı meşgul ederken bir yandan da ülkenin şartlarının sizi mutlu edip etmeyeceği konusunda derin düşüncelere dalarsınız.

Örneğin, ulaşımın günün her saatinde kolay olduğu büyük şehirlerden, ulaşımın kalitesiz, pahalı ve çok sınırlı olduğu Kıbrıs’a dönmek istememek nedenlerden bir tanesidir.

Örneğin imkanların sınırlılığı; yani konser, tiyatro, sinema ve yıl boyunca süren değişik festival etkinlikleri düzenlenen büyük şehirlerden bu tarz etkinliklerin sadece yaz aylarında düzenlendiği ve çoğu zaman da pahalı olduğu Kıbrıs’a dönmek istememek bir başka nedendir.

Asgari ücretin gençlere kendi ayakları üzerinde durabilecek imkan tanımayışı, ev kiralarının ve daha bir çok şeyin fiyatının döviz üzerinden olması, yani elde edilen gelir olan Türk lirası üzerinden olmaması da Kıbrıs’a dönmek istememek için bir başka nedendir.

İş imkanlarının sınırlılığı, birçok gencin muhtemelen sahip oldukları mesleği yapamayacağı gerçeği de Kıbrıs’a dönmek istememek için bir nedendir.

Daha birçok neden sayılabilir…

Bunların üzerine kişisel nedenler de eklendiği zaman sanırım Kıbrıs’ta hayat kurmaya çalışmak gençler arasıda çok da cazip bir seçenek olarak görünmüyor.

Bu yazı bu noktada bir özeleştiri anlamına da geliyor çünkü benzer endişelere ben de kapılıyorum. Ancak bu endişeleri paylaşan binlerce gencin adaya dönmemesinin daha korkunç bir manzara yaratacağını anlıyorum.

Bu yüzden soruyorum: neden Kıbrıs’a geri dönememiz gerekiyor? Çünkü bu sorunlar ortadayken, onları görmezden gelerek kaçmak ya da bu sorunları olduğu gibi kabullenmek yerine bu sorunlara karşı mücadele etmemiz gerekiyor.

“Böyle geldi böyle gider” demekten vazgeçip bizi zor duruma sokan, bizi doğup büyüdüğümüz bu güzel adadan soğutan ne varsa, kim varsa onlara karşı örgütlü ve bilinçli bir mücadele yürütmeliyiz, hakkımız olanı alana kadar direnmeliyiz. Bu direnişi sadece kendimiz için değil bir sonraki nesiller için de göstermeliyiz.

Ne demiş Nazım Hikmet: “Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak; nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?”

Aydınlık yarınlar için
#BağımsızlıkYolundaÖrgütlen!

Şenel Kim
Bağımsızlık Yolu Üyesi