Ne İş Yapıyorsunuz? – Tahsin Oygar

Günümüzde egemenlerin safında yer alan sosyologlar, psikologlar, yazarlar, kanaat önderleri tüm güçleri ile çalışanların daha verimli, daha uzun fakat daha az maliyete çalışabilmesi için uğraşıyorlar. Eğitimler, makaleler, TV programları yetmiyor! İşçi olmanın kötü bir şey, yerinilecek bir durum olduğu pompalanıyor tüm iletişim kanallarından. “Ne iş yapıyorsunuz?” Sorusuna janjanlı cevaplar üretiliyor. En çok takdir edilen şey ise iş sahibi olmaktan başlıyor, arkasından yılların saygıdeğer kıldığı doktor, mühendis, öğretmen gibi meslekler geliyor. Yönetici bilmem nesi, bilmem ne müdürü, dış yüzey uygulamacısı, inşaat birimi amiri, hatta blogger diye çeşitleniyor. İngiliz roman yazarı Nigel Balchin diyor ki “Sosyolog ve psikologların esas araştırması gereken şey; zorunlu zorlu bir iş gününün ardından, bir insanın neden evine gidip, bahçesini kazmaktan zevk aldığıdır”.
Bugün işçi sınıfının çeşitlenmesi, esnek, güvencesiz çalışma koşulları, taşeronlaştırma sayesinde işverenin giderek daha fazla görünmez kılınması, kapitalizmin kendine tehdit olabilecek işçi, işsiz, ezilen emekçi yığınlarından ortak mücadele zeminini almak için uyguladığı neoliberal bir saldırıdır. Fakat bu saldırı bunlarla bitmiyor ideolojik bombardıman da bu durumu beslemek için kültürel bir baskı oluşturuyor. “Kendi işi gibi çalışmak”, “iş yerini sahiplenmek” , “mesai mevhumu olmadan çalışan” olmamız için egemenlerin sosyologları psikologları görev başında.

Arkadaş! Eğer geçinmek için emeğini satıyorsan kim olursan ol emekçisin. O kadar! Marx’ın da kendinde değil! Kendi için sınıf olmak derken demek istediği, biraz da ne olduğumuzu bilmemiz gerektiğidir. İşçi sınıfının bir parçası olduğumuzu ve sınıfımızın çıkarları için mücadele etmemiz gerektiğini unutmamalıyız. İşçi sınıfının üzerine küresel ölçekte saldıran kapitalizme karşı küresel bir direnişi örmek en önemli görevlerimizden birisi haline geliyor. Bu anlamda tüm dünyada yaşanan direniş deneyimlerinin ve işçi sınıfı safından canlandırılan filmlerin, sınıf bilinci dağarcığımızı doldurması için çalışmalıyız. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali tam da istediğimiz bu amaçlar doğrultusunda, çift yönlü bir şekilde (hem dünyadan bize hem de ülkemizden dünyaya) bize bu şansı vermektedir.

İşçi Filmleri Festivali, ilk olarak 1994 yılında ABD’nin San Francisco kentinde başlamıştır. O gün bugündür her yıl Temmuz başı ABD’de seyircisiyle buluşan festivalin başlangıç tarihi olarak; 5 Temmuz 1934’te “Kanlı Perşembe” ismiyle anılan ve liman işçilerinin grevini destekleyen iki kişinin öldürüldüğü gün seçilmiştir. 90’lı yılların ortasında Amerika kıtasının kuzey yarısında yaratılan bu heyecan dünyanın birçok yerine ulaşmış ve festival; Latin Amerika Ülkeleri, İngiltere, İspanya, Güney Kore ve Türkiye’de de farklı farklı tarihlerde düzenlenmeye başlamıştır. Kamerasını sokağa yönlendiren festival, yıllardır çeşitli coğrafyalarda emeğin dönüştürücü ışığını yansıtıyor perdesinden. İlk kez 2006 yılında Türkiye’de de düzenlenmeye başlayan festival bizlere ilham vermekle kalmayıp her türlü dayanışmasıyla da cesaret vermiştir, böylece Kıbrıs’ın kuzeyinde de İşçi filmleri Festivali 2007 yılından beridir organize edilmektedir. Tamamen organizatör ve destekleyen örgütlerden gelen gönüllü kişilerin emekleriyle şekillenen festival, biletsiz ve ücretsizdir. Festivali var eden organizasyon komitesi meslek odaları/birlikleri, sendikalar ve diğer bağımsız alan örgütlerinin katılımı ile şekillenmekte; solun her kesimine hitap edebilmek için parti gibi salt siyasi yapılanmaları içermemektedir.

Bu yıl 10.’su 6 – 20 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek olan Kıbrıs İşçi Filmleri Festivali tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gerçekleşen doğanın talanı, iş cinayetleri, kadına şiddet, özelleştirme, taşeronlaştırma, güvencesizleştirme, piyasalaştırma, muhafazakarlaştırma gibi neoliberal saldırılara karşı “Kestik! Yeter Artık” sloganıyla düzenleniyor. Filmler ve festival programı ile ilgili detaylı bilgiyi www.iffkibris.org adresinden edinebilirsiniz.

Dünyayı sosyal, bireysel ve ekolojik özellikleriyle yaşanabilir olmaktan çıkaran neoliberalizme karşı örülmüş mücadele deneyimlerini paylaşmak; yaşadığımız dünyanın dününe, bugününe, geleceğine emeğin penceresinden bakmak ve işçilerin gerek yurt içinde gerek yurt dışında kendi sınıfları ile iletişim kurmalarını sağlamak için 10. Uluslararası Kıbrıs İşçi Filmleri Festivali’nde buluşalım mı?

Baraka Kültür Merkezi Aktivisti
Tahsin Oygar