Bir süredir gündemde olan Anayasa değişikliği konusunun, yerel seçimle birlikte referanduma sunulması planlanıyor. Bu halde “nasıl bir Anayasa” tartışmaları yakında daha da ısınacak gibi görünüyor… Halkın oyuna sunulacak olan Anayasa değişikliği neleri içerecek henüz bilemiyoruz ancak Hükümet Programı’ndan bazı ipuçları elde etmek mümkün.
Hükümet Programı’nın ilgili kısmında “Anayasa’nın değiştirilmesiyle ilgili çalışmalar derhal başlatılacak ve katılımcı bir anlayışla sürdürülecektir” denildikten sonra diğer maddeler üzerinde uzlaşılamadığı takdirde Anayasa’nın 81. ve 162. maddeleriyle ilgili değişikliklerin Haziran 2014’te referanduma sunulacağı da belirtiliyor. Hükümetin programında yer alan, Anayasa’da yapmayı planladığı değişiklikler, yasama dokunulmazlığının daraltılması; temel haklarla ilgili düzenlemelerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde değiştirilmesi; Ombudsman ve Sayıştay’ın daha da bağımsız, yargının daha adil hale getirilmesi; memurların siyaset yasağının kaldırılması; kadın haklarının, çocuk haklarının, engelli haklarının modern gelişmelere uygun biçimde düzenlenmesi; ve geçici 10. maddenin kaldırılması olarak özetlenebilir.
Anayasa’nın daha çağdaş bir hukuk anlayışıyla değiştirilmesi, hak ve özgürlüklerin gelişen insan haklarına göre düzenlenmesi, işlevsiz kalan kurumların geliştirilerek idarenin hukuksal ve mali açıdan etkin bir şekilde denetlenebilmesi, yargının daha adil işlemesi ve siyasi açıdan en önemlisi geçici 10. maddenin kaldırlması, devrimci olmasa da elbette ilerici adımlar. Katılımcı bir anlayışla sürdürüleceği iddia edilen çalışmaların ne denli halka açık ve katılımcı olduğu ise tartışılır… Ancak programda oldukça ürkütücü bir madde de bulunuyor: Kapsamlı değişiklikler üzerinde uzlaşı sağlanamaması halinde Anayasa’nın 162’nci maddesinin değiştirilmesi hedefleniyor. 162’nci madde ise Anayasa’nın değiştirilmesini zorlaştıran ve değişiklikleri halkoylamasına sunma zorunluluğu getiren madde. Bu maddede yapılacak değişiklikle Anayasa’nın değiştirilmesinin kolaylaştırılması ve Anayasa’nın, bundan böyle halka sorulmadan, Meclis’te değiştirilmesi planlanmakta. İlk bakışta pratik ve ekonomik gibi görünen böylesi bir düzenleme, bir yandan sermayeye teslim olmuş, öte yandan da Elçiliğin talimatlarıyla yönetilen hükümetlerin elinde halkın yararına değil zararına olacaktır. Hele ki sistemin krizlerle boğuştuğu ve her sıkıştığında halkın haklarını budadığı neoliberal dönemde, halkın Anayasal hakları ve devletin halka karşı görevleri daha bir önem kazanmış durumdadır. Dolayısıyla halkın, hak mücadelelerinin de zeminini oluşturan Anayasa hakkındaki söz hakkından vazgeçmesinin hiçbir olumlu tarafı yoktur. Anayasa’nın 162’nci maddesinde bu yönde yapılacak bir değişiklik demokratik olmadığı gibi kabul edilemezdir.
Anayasa değişikliğinin içeriği netleşip halka açıklandığında detaylı tartışmalar da yapılacaktır mutlaka… Bu tartışmalara farklı bir ufuk sunması bakımından, sosyalist ve devrimci Anayasalar olan Bolivya ve Küba Anayasalarına kısaca bir göz atmakta fayda var.
“Bu devlet, herkes arasında saygı ve eşitlik temelinde, egemenlik, saygınlık, tamamlayıcılık, dayanışma, uyum ve toplumsal ürünün hakkaniyetli yeniden dağıtımı ilkelerine dayalı, bu topraklarda yaşayanların iktisadi, toplumsal, hukuksal, siyasal ve kültürel çoğulluğuna saygı temelli iyi yaşam arayışının hakim olduğu, herkesin su, iş, eğitim, sağlık ve konuta erişebildiği kolektif yaşam üzerine yerleşir” sözleriyle başlayan Bolivya Anayasası, eşitsizliğin başlıca nedeni olan zengin azınlığın zenginlik ve gücüne belirli sınırlamalar getiriyor. Kullanılmayan bütün topraklar, doğal gaz alanları, maden ve petrol alanları devletin idaresine veriliyor. Su kaynakları insan yaşamının temel hakkı olduğundan, özelleştirilmesi kesinlikle yasaklanıyor, eğitim ve sağlık hizmetleri hakkı kutsal sayılıyor. Devletin herkese yeterli iş ve emeklilik olanakları sağlaması esas kabul ediliyor. Herkese grev ve sendika hakkı sağlanıyor. Anayasa, basın özgürlüğünü garantiliyor ancak basını da gerçek haber yapmanın yükümlülüklerini yerine getirmekle sorumlu tutuyor. Bolivya topraklarında, yabancı ülkelere ait askeri üslerin varlığı Anayasa’yla yasaklanmış durumda. Ve bizim “sol” hükümetimiz Aayasayı referandumsuz değiştirmenin hesaplarını yaparken, Bolivya Anayasası halka, seçtiği organları (örneğin meclisi) geri çağırma hakkını tanımakta.
Küba Anayasası’na göreyse devlet, halk için halk iktidarı olarak, sadece Küba vatandaşlarının değil, tüm insanların özgürlüğünü ve saygınlığını güvence altına alır, ulusal ekonomiyi planlı bir şekilde yönlendirir; çalışabilir durumdaki her erkek ve kadının bir iş olanağına sahip olmasını, hiçbir engelli insanın yeterli geçim kaynaklarından mahrum bırakılmamasını, hiçbir hasta insanın sağlık hizmetlerinden mahrum bırakılmamasını, hiçbir çocuğun okul, yiyecek ve giysi ihtiyaçlarından mahrum bırakılmamasını, hiçbir gencin eğitim olanağından mahrum bırakılmamasını ve hiçbir insanın eğitim, kültür ve spor etkinliklerinden mahrum bırakılmamasını güvence altına alır. Hiç bir ailenin rahatlık içinde yaşayacak bir konuttan mahrum kalmamasını başarmak için çalışır. Devlet din özgürlüğünü tanır, saygı gösterir ve güvence altına alır; aynı zamanda dini inanca sahip olmama özgürlüğünü tanır. Eğitim devletin bir hizmetidir ve ailelerin iktisadi durumundan bağımsız bütün eğitim araçları ücretsizdir. Elektrik Kurumu ve Telefon Dairesi’nin özelleştirilmesinin gündemde olduğu şu günlerde Küba Anayasasında yer alan “Her devletin devredilmez ve egemen bir hakkı olan kendi topraklarında telekomünikasyonun kullanılışını evrensel uygulamalara bağlı olarak düzenleme haklarının ihlal edilmesine karşı durur”kuralı da oldukça manidar… Ayrıca Anayasasına göre Küba Devleti, saldırgan ve fetihçi savaşları uluslararası suç sayarken, ulusal bağımsızlık mücadelelerinin ve işgale karşı direnişin meşruiyetini tanımaktadır.
Anayasa tartışmalarına, çağdaşlaşma ve hukuk alanındaki ilerlemelere ayak uydurma şeklinde bakmak yerine, halkın hakları ve emek-sermaye uzlaşmaz çelişkisinde devletin kimin safında yer alması gerektiği penceresinden bakmanın göstereceği başka bir yön var…
Nazen Şansal – Baraka Kültür Merkezi aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.