MÜZAKERELER VE BİZ – MÜNÜR RAHVANCIOĞLU

Hikaye malumunuzdur; TC hükümeti ve kktc arasında imzalanan bir “anlaşma” ile kktc kara sularında petrol ve doğalgaz aramaları yapılmasına gıyabımızda hükmedildi….

Bu “anlaşma”nın hem hukuka hem de Kıbrıslı Türklerin çıkarlarına aykırı olduğunu, “anlaşma”yı imzalayan UBP yetkilileri dahil herkes biliyordu.

O zamanlar muhalefette olan CTP’nin bu “anlaşmayı tanımadığı” kendi Parti Meclisi kararı ile ilan edildi. CTP yetkilileri hükümetteki UBP’yi yerden yere vurdu. Kıbrıslı Türkler çok daha fazlasını yaptı; UBP’nin başkanı dahil milletvekillerinin yarısını ilk seçimlerde evlerine gönderdi. Sonra CTP hükümete geldi…

Bu sırada “anlaşma” hala yürürlükteydi. CTP’nin Parti Meclisi kararı da…

CTP’nin o dönemki açıklamalarını yapan yetkilileri de sağ ve esendiler, hem partide hem de hükümette görev başındaydılar, hala da öyledirler…

Ve TC ‘nin karasularımızdaki malum aramaları başladı…

Kıbrıs Cumhuriyeti yetkililerinin bu aramalara tepkisi büyük oldu… “Egemen” bir devlet olarak karasularının ihlal edildiğini ilan ederek TC’yi protesto etti ve tepkisini göstermek için müzakere masasını terk etti.

O gün bugündür, müzakereler durdu…

***

CTP’nin konuya yönelik çelişkilerini kısaca vurgulayıp söyleyeceklerimize bakalım.

CTP bu “anlaşma”ya ve aramalara “karşı”…

Bunu biz demiyoruz, CTP’nin kendi Parti Meclisi kararı söylüyor…

Ama aynı CTP’nin yetkilileri, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tepkisine “anavatanımız arkamızdadır” diyerek yanıt verebiliyor. Tabii birinci karar muhalefetteyken ikinci açıklama hükümetteyken yapılıyor. Üstelik CTP yöneticileri de değişmiş değil… Bu noktayı özellikle vurguluyorum çünkü her 5-6 yılda bir “partimizi kurtaracağız” diye insanları kandırarak CTP’yi yeniden örgütlemeye meraklı birçok açıkgöz var, onlara kalırsa “yanlışlar”ın sebebi yapısal değil, “kişiler” ile ilgili… Oysa CTP tarihi bunun tam tersini söylüyor…

CTP bu aramalara karşı ama TC Devletini, yani AKP hükümetini, yani Tayyip hazretlerini karşısına almak istemediği için sesini çıkarmıyor! Çünkü “Tayyip Erdoğan kendi ülkesinde ne yaparsa yapsın, Kıbrıs’ta çözüm istiyor!”

CTP aramalara karşı ama Kıbrıs’ta bir çözüm istediği için sesini çıkarmıyor ve “Kıbrıs’ta çözüm için yürütülen müzakereler” bu aramalardan dolayı durmuş durumda…

Ne müthiş bir çözüm vizyonu ama!

***

Konumuza dönersek…

Kıbrıs karasularında yürütülen petrol ve doğalgaz aramaları ile ilgili Kıbrıslı Türkler dışında herkesin bir tavrı var… TC karasularımızda aramalar yürütüyor, Kıbrıslı Elenler bu durumu protesto ederek müzakerelerden çekiliyor ve son olarak da İngiltere yaptığı açıklama ile Türkiye’yi destekler mahiyette bir pozisyon alıyor…

Kıbrıslı Türkler bütün bu olanları sadece seyrediyor…

Hani çözüm istiyoruz ya, çözüm için kırk yıldır tek araç olduğu iddia edilen müzakere masası ortadan kalkarken bu halkın örgütlerinden neden ses çıkmıyor?

Hadi CTP hükümette olduğu için ve AKP ile arayı bozmamak adına susuyor…

Ya geriye kalanlar?

Kıbrıslı Türklerin görünmez kılınması, iradesizleştirilmesi ve hiçe sayılması konusunda neden hiç seslerini çıkarmıyorlar?

Haklarını yemeyelim; TC’nin işgalci tavrını ve işbirlikçi kktc hükümetlerini gayet yerinde argümanlarla eleştiriyorlar…

Peki müzakere masasını terk eden Kıbrıs Cumhuriyeti yetkilierine ne demeli?

Kıbrıs Cumhuriyeti müzakereleri bugüne kadar Kıbrıslı Türk “liderliği” ile mi yürütüyordu yoksa TC yetkilileri ile mi?

Eğer iddia edildiği gibi müzakereler “iki lider” arasında yürütülüyorsaydı, TC işgal güçlerinin yaptığı hatalardan dolayı neden Kıbrıslı Türkler cezalandırılıyor?  Neden müzakere masasından çekilip fatura Kıbrıslı Türklere kesiliyor?

Yoksa Kıbrıslı Türkler sadece TC tarafından ve onun adadaki yerli işbirlikçileri tarafından değil, “yasal” Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından da mı hiçe sayılıyor?

Eğer böyleyse, doğruları söylemekten çekinmeyen dobracı solcularımız bu konuda ne diyor?

Bilmem şimdi açık mıdır, bu ülkede “sol” niçin halka nüfuz edemiyor!

***

Başka yazılarda derinleştirilebilecek bazı önemli noktalara değinerek bitirmek gerekirse…

Kıbrıslı Türklerin, ama öncelikle ve samimiyetle ve sadece Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını gözetecek bir önderlik ihtiyacı artık yakıcı bir mesele halini almıştır…

Türkiye’nin çıkarlarının bekçiliğini yapanlar da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kusurlarına sessiz kalanlar da bolca mevcut… Ama “her kim ki Kıbrıslı Türklerin çıkarlarına zarar verir, ister TC olsun ister KC karşısında bizi bulacak” diyen bir önderlik yok!

Adına “müzakere masası” denilen ve Kıbrıs halklarını on yıllardır oyalayan aracın; barış veya çözüm için “tek yol” olduğu masalının artık aşılması gerekiyor…

Kıbrıs’ta barış, bu coğrafyanın dışındaki çıkarların değil egemen Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Elen halklarının temsilcisi olan önderliklerin açacağı BAĞIMSIZLIK YOLU’ndan geçmektedir. Bu yol, iki halkın yeniden kardeşleşmesi mücadelesi ile bu coğrafya dışındaki devletlere halklarımızın söz-yetki-karar-iktidar hakkını kabul ettirmeyi eşit derecede gündemine alacak bir yoldur…

Evet çetrefillidir, yokuştur, zordur…

Ama bu deli gömleğinden başka bir çıkış yoktur…

Münür Rahvancıoğlu

Baraka Aktivisti

 

Be the first to comment

Leave a Reply