Malum, baş-bakan Kalyoncu yanına iki başka bakanını da alarak “İmzalama”, “Bir Damla Onur” pankartları arasından hızlıca geçip Ankara yollarını tutalı çok olmadı.
Ertesi gün neredeyse tüm halkın reddettiği ama iki üç kelime oyunuyla özüne dokunmadan revize edildiği iddia edilen antlaşma metni sanki Kalyoncu ve Davutoğlu iki eşit devleti temsil ediyormuş gibi imzalandı.
Metni okuyan okumayan herkes suyun artık özelleştirildiğini biliyor. Bunun da ötesinde memleketin yağmur suyu dahil olmak üzere yer altı ve yerüstü su kaynaklarının “işletmeye” satıldığı gerçeği, kktc Su İdaresi’nin tek görevinin ise suyu alıp özel şirkete devretmek olduğunu da görüyor ve biliyor herkes.
Ama çoğumuzun şimdilik çok da önemsemediği bir kısmı daha var antlaşmanın. Mücbir Sebep başlıklı Madde 18’den bahsediyorum. Mücbir hukuksal bir kavram. En genel tanımlamayla tarafların sorumluluklarını yerine getirmelerini engelleyen beklenmedik durumları ifade ediyor. Anlaşma metnindeyse “Öngörülemeyen ve tarafların kontrolü dışında gelişen olayların ortaya çıkması ile tarafların borç ve yükümlülüklerini kısmen veya tamamen ya da zamanında yerine getirilmesini imkânsızlaştıran haller” olarak tanımlanıyor ve bu durumda tarafların mazur görüleceği belirtiliyor. Yani TC’nin suyu getirmesini ve özel şirketin bu suyu satmasını engelleyecek tüm olası sebepler mücbir sebep olarak adlandırılıyor. Neymiş bu mücbir sebepler:
- Tabii afetler (aşırı hava koşulları, depremler, heyelanlar, kasırgalar, seller yangınlar, yıldırımlar, tsunami, volkanik patlamalar, deniz dibindeki çöküntüler, süpersonik basınç dalgaları, salgın hastalık veya veba ve diğer benzeri tabii afetler ),
- Felaketler (kazalar ve patlamalar, nükleer ve kimyasal kirlenme veya iyonlaştırıcı radyasyon ve benzeri),
- Savaş hali, ayaklanma, isyan, terörist eylemler, ihtilal veya sabotaj.
Yani olur ya halka rağmen Mersin’de inşaatına devam edilen Nükleer Santral patlarsa (ki suyun Türkiye’den çıktığı noktaya topu topu kuş uçuşu 20 km mesafededir) TC hükümeti mazur görülecek.
Yani olur ya Kıbrıs’ın kuzeyinde tıpkı Bolivya’da olduğu gibi halk özel şirketin kar hırsına artık dayanamayıp ayaklanırsa kktc hükümeti derhal (anlaşmada aynen bu kelime geçiyor) TC hükümetine yazılı ihbarda bulunacak. Bu ihbarda mücbir bir sebep olarak ayaklanmanın bütün yönlerini açıklayacak, bu ayaklanmanın tahminen ne kadar süreceğini belirtecek ve (sıkı durun) ayaklanmanın ortadan kaldırılması veya hafifletilmesi için alınması önerilen tedbirlerin neler olduğunu belirtecek. Bu önlemlerin şirketi korumak adına halkın önüne polisi ve askeri dikmek olacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok sanırım.
Yani Ankara yollarını tutan baş-bakan Kalyoncu ( ki kendisi bir zamanlar Devrimci Gençlik Derneği başkanlığı da yapmıştır) “İmzalama”, “Bir Damla Onur” pankartları arasından hızlıca geçip olası bir halk isyanını bastırmak için de imza atmıştır geçen gün. Üstelik ambleminin rengini sosyalizme bağlılığını kanıtlamak için yeşilden kırmızıya döndüren CTP’nin başkanı olarak.