Geçtiğimiz aylarda kktc devletinin ehliyetten seyrüsefere yaptığı zamlarla halkı soyma girişimi herkesin malumu… Alım gücü iyiden iyiye düşmüş, patronların muaf olduğu vergilerin yükünü de sırtlamak zorunda kalan ama yine de her krizde ve parasızlıkta(!) faturayı ödeyen konumda olan halkımız çileden çıkmış durumda.
Bir Kaç Cesur İnsan = Bir Facebook Gurubu, Binlerce Cesur İnsan = Bir Halk Hareketi
Hal böyleyken bir adım öne çıkma cesareti gösteren insanların başlatmış olduğu ‘Yol Yoksa Seyrüsefer de Yok’ hareketi, çok kısa sürede Facebook’ta oluşturulan bir gruptan, binden fazla kişinin sokağa çıkmasına aracı olabilen bir örgütlenmeye dönüştü. 15 gün arayla iki kez sokağa çağrı yapan halk hareketi, aslında çok daha fazla olan destekçilerinden yaklaşık bin kişilik bir kitleyi iki eylemde de sokağa çıkarmayı başardı. Hareketin kısa sürede yakaladığı bu destek ve ‘halk hareketi’ tanımlamasını yapabiliyor olmamızın en önemli iki nedenibelki de temel taleplerin halkın uzun yıllardır biriken haklı tepkisini yansıtıyor olması ve hareketin samimiyet anlamında halkta şüphe uyandırmamasıdır. Özellikle ikinci noktada, yıllardır yaptıkları hatalarla yıpranan ve güven kaybeden siyasi partiler ve sendikaların hareketten dışlanmasının, halkın ‘Yol Yoksa Seyrüsefer de Yok’ hareketinin samimiyetine güven duymasına olumlu etkide bulunduğu açık. Ancak yine bu durum, yani örgütlere yönelik takınılan ve samimiyet algısı anlamında ilk başta olumlu sonuç veren dışlayıcı tavır, hareketin sonuç alma noktasında sıkıntı yaşamasına neden olma potansiyeli taşıyor.
Örgütsüz Güç, Güç Değildir
Hareketin Facebook grubu olarak doğduğu ilk andan, eylemlerde yapılan konuşmalara kadar, söz alan herkeste ‘Herhangi bir örgütle hiç bir bağı olmadığını’ kanıtlama endişesi olduğunu gördük. Bu ifadeyle bir çok insan için kastedilen başta CTP ve UBP olmak üzere Meclis’te bulunan ve hükümet dönemleri halkı aldatmaktan ibaret olan partiler olabilir. Söz konusu partilerin sözleri ve icraatları arasındaki tezatlıklara bakıldığında, kim halkın kendisini aldatanlara karşı dışlayıcı tepkisinde haklı olmadığını savunabilir? Bir kesim insan ise Meclis’te temsil edilmeyenler dahil tüm siyasi partilere karşı olabilir, burada da özeleştiri vermesi gereken, halka kendisi ile düzen partileri arasındaki farkı anlatmakta başarısız olan ilerici, halkçı partiler ve sol örgütlerdir. Ancak gel gelelim Yol Yoksa Seyrüsefer da Yok hareketinin örgütleri dışarda bırakması, örgütlerin harekete katabileceği artıları da dışarda bırakmasına neden oluyor. Nedir bu artılar? Öncelikle örgütlü yapıların kitlelerini mobilize etme gücünden yararlanılamıyor. Bu dezavantaj halihazırda örgütlü insanların bir halk hareketine karşı duyarsız kalmaması ve sokağa çıkıldığında orada yerini almaya hazır olması ile kısmen de olsa ortadan kalkıyor. Ancak örgütlerin sahip olduğu bellek ve mücadele deneyiminden yararlanılamaması, belki de en ciddi sıkıntılardan biri. Yol Yoksa Seyrüsefer de Yok hareketinin Facebook grubunda yazılanları dikkatle takip ettiyseniz, hareket içerisinde örgütlerin bulunmasının, Türkiye’deki Gezi hareketine benzetildiği dikkatinizi çekmiştir. Oysa bu büyük bir yanılgıdır. Gezi, herhangi bir siyasi partinin veya örgütün başını çekmediği, ancak iktidar dışında neredeyse tüm örgütlü yapıların içerisine dahil olduğu bir halk hareketi olarak ses getirmiştir. Ülkemizde bunun bir örneği, AKP’nin ülkemizde kurmayı planladığı Yurtdışı Koordinasyon Ofisi’ne karşı oluşturulan ve amacına ulaşarak başarı sağlayan Reddediyoruz Platformu’dur.
Hareketin Önündeki Sınav: Siyasi Liderlik
Örgütlerin yıllar içerisinde oluşturduğu eylem deneyiminden yararlanamama sıkıntısı da, sürecin en kötü ihtimalle daha önceden örgütlü mücadele içinde bulunmamış halk kitlelerinin de sokağa çıkma ve eylem deneyimlerinin artmasına vesile olacağı inancıyla görmezden gelinebilir (Olumlu çıkarımlara odaklanmak iyidir). Ancak günün sonunda yüzleşilmekzorunda kalınacak olan sıkıntı, siyasi bir liderliğin eksikliğidir. Bu eksiklik, Yol Yoksa Seyrüsefer de Yok Hareketi’nin mücadelesinde sonuç almasını imkansız hale getirebilir. Örgütlerin bir araya gelerek oluşturduğu Reddediyoruz Hareketi’nin başarısı, ülkemizdeki sosyal ve kültürel yaşamı değiştirmek için çok ısrarcı olduğu Koordinasyon Ofisi’ni engellemişse de, gerici yobazların yoluna konulan engel, ‘’o işler o kadar da kolay değil’’ mesajı veren sembolik bir kazanımdı (AKP’nin ülkemizdeki işbirlikçileri aracılığıyla gericiliği yayma politikası Koordinasyon Ofisi kurulamasa da farklı araçlar kullanılarak devam etmektedir). Oysa Yol Yoksa Seyrüsefer de Yok hareketinin taleplerinin temelinde ekonomik krizlerin faturasının halka kesilmesine karşı tepki yattığından, hareketin istediğini elde etmesi için sistemi çatlatması gerekmektedir. (Bknz yolların yapılması, zamların geri alınması talebi vs… bunların aynı anda mümkün olması için bedeli yalnızca halkın değil patronların da ödemesi şarttır ve bu da sistemin doğasına aykırıdır). İşte bu noktada, siyasi her şeyi dışarda bıraktığını söyleyen hareketin -ki bu taleplerin hepsi siyasidir-, kendi içerisinden bir siyasi önderlik çıkarması gerekecektir. Siyasi bir önderlik olmadan, sistemin temelini sarsacak bu denli siyasi taleplerin karşılık bulması mümkün değildir.
Örgütlü Halk Yenilmez
Hareketin izlediği yola bakıldığında, bir Facebook gurubu olarak ortaya çıktıktan sonra bir komite oluşturulduğu, ÖRGÜTLENİLDİĞİ, sokağa çıkıldığı ve her geçen gün daha net siyasi taleplerin öne çıkmaya başladığı görülüyor. Yani bir mücadele verirken kaçınılmaz olarak örgütlenilip, siyasi taleplerde bulunuluyor ve siyasi bir mücadeleye girilmiş olunuyor. Bu sebeple; basma kalıp cümleler olan ama hareketin başını çekenlerin sıkça kullandığı ‘Bu hareket siyasi değil’, ‘burada örgütler yok’, ‘hiç bir örgütle bağlantım yok’ gibi ifadeler, hangi anlamda kullanılıyorsa kullanılsın yeniden gözden geçirilmelidir. Bu ifadelerle kastedilen Meclis’teki siyasi partiler olsa da, unutulmamalıdır ki ne CTP’liler iki yüzlülüğü, ne UBP’liler yalancılığı partide öğrenmişlerdir. Bunlar halk arasında kabul gören -ya da en azından tahammül gösterilen- davranışların siyasi pratikleridir. Dolayısıyla halk olarak kendi yarattığımız bu siyasi yapılara kızarak,örgütlülük veya siyasetin kötü olduğu düşüncesine kapılırsakhata ederiz. Tarihte bir çok siyasi parti ve örgütlenme, halkın hakları için siyasi mücadele yürüttüğü araçlar olmuştur.
Yapmamız gereken siyasetle değil, bugünkü siyasetin karakteristik özellikleriyle aramıza mesafe koymaktır. Bu davranışlardan kendimizi halk olarak kurtarmak, samimiyetsizliğe, çıkarcılığa, ben merkezciliğe, güce tapınmaya, yalancılığa ne gündelik yaşamımızda ne de toplumsal meselelerde tahammül göstermemek ve her zaman örgütlü hareket etmektir. Çünkü örgütlü halk yenilmez, örgütlü halk kazanır…
Baraka Aktivisti
Kamil İpçiler