“Türkiye’de ne varsa burda da olacak” demişti, kampüsünde kızlı erkekli oturuyorlar diye Üniversite tercihini değiştirdiğini söyleyecek kadar açık sözlü bir gerici olan Binali Yıldırım.
Mayıs ayında, Fazıl Önder’i anma yürüyüşünde kitle içerisinde Kıbrıs’ın güneyinden katılanların yürüyemeyeceği söylenmişti.
Haziran ayında, bu kez Reddediyoruz eylemlerinde vatandaş olmayanların yürüyemeyeği yönünde, eylemi organize eden gençler uyarılmıştı. Reddediyoruz eylemlerine güneyden katılım olmadığı öğrenildiğinde, polis bu kez “aranızda kürtler var mı” diye sormuştu..
Özellikle son aylarda “vatandaş olmayanların gösteri yapmasının İçişleri Bakanlığı’nın iznine tabi olduğu” ciddi şekilde savunuldu. Oysa Anayasa’nın 32. Maddesi, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı” başlığı altında, “yurttaşlar, önceden izin almaksızın, silahsız ve saldırısız toplanma veya gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir” derken, yurttaş olmayanlarla ilgili herhangi bir yasak koymuyordu [1]. Yine de, yoruma dayalı bu uygulama konusunda, son dönemde oldukça ‘hassas’ bir görüntü çizilmişti.
Söz konusu yasağı, ‘Türkiye’nin gergin gündemleri’ burada sokaklara taşınmasın diye başlatılmış bir uygulama olarak algılayıp, “huzurumuz kaçmasın” yaklaşımıyla savunanlar da olmuştu.
Oysa şimdi görüyoruz ki, meydanlar, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi, yalnızca muhalif seslere yasaklı. Sözde izin gerektiren kriter, kesinlikle “vatandaş olup olmamak” değil.
AKP’nin ‘bir garip darbeye’ karşı “milleti” sokağa çağırmasıyla birlikte gecenin bir yarısı, Kıbrıs’ta bulunan, örgütlenen ve gün geçtikçe sayıları artan bir cemaat toplanıverdi. Sokakları kadınlara, eşcinsellere, küpe takan gençlere, alkol tüketenlere, el ele yürüyenlere (kendileri dışında herkese) zindan etmek için doğru zamanın gelmesini bekleyen gerici çevreler de sokaktaydı.
Türkiye’de Cuma akşamı yaşanan olayların saat 22.00 sularında başladığı ve Erdoğan’ın çağrısının gecenin ilerleyen saatlerinde gerçekleştiği düşünülünce, Tc elçiliği önünde toplanan kitlenin, İçişleri Bakanlığı’ndan izin almış olması mümkün görünmüyor. Kitlenin büyük çoğunluğunun vatandaş olmadığını tahmin etmek için ise Bilal olmak gerekmiyor. Aynı gurubun eylemlerinin Cumartesi akşamı (hafta sonu olduğundan yine Bakanlık izni söz konusu değil) devam ettiği de görülüyor.
Peki neden müdahale edilmiyor?
-Polis, söz konusu kitle karşısında, Türkiye’de erlerin başına gelenler kendi başlarına da gelecek diye mi korktu?
-Yoksa Erdoğan yolunda yasaların çiğnenmesi sizler için caiz mi? (Ne de olsa yasal hakları olmasına rağmen, uzun arkadaş Kıbrıs’a geldiğinde eylem yapan ‘vatandaşları’ da darp edip tutukluyorsunuz. Unutmadık ya, bugün günlerden 19 Temmuz!..
Türkiye’de ne varsa burda da olacak demişti açık sözlü bir yobaz..
Yok, o iş öyle kolay olmayacak!
Türkiye’de muhaliflere kapattığınız meydanları, biz burada gericiliğe terk etmeyeceğiz.
Evet farkındayız, durum çok ciddi. Yazdıkladırımızın, yazmadıklarımızın, ve daha önemlisi; yaptıklarımızın ve yapmadıklarımızın sorumluluğu bizim. Sorumluluk; bu ülkenin aydınlık geleceği için, artan karanlığa karşı herkes elini taşın altına koymalı, gericiliğe karşı mücadeleye herkes omuz vermeli.
[1] “Yabancı”ların Eylem Yapması Yasak mı? Nazen Şansal, Argasdi Dergisi, 43. Sayı.
Baraka Aktivisti
Kamil İpçiler