Geçtiğimiz hafta İçişleri ve Çalışma Bakanlığı tarafından alınan bir kararla; aşırı sıcaklar nedeniyle dışarda, açıkta (güneş altında) çalışma yapılmasının yasaklandığı duyuruldu. Ancak bu “yasak” hem patronlar tarafından uygulanmadı, hem de ilgili Bakanlık tarafından yapılan açıklamalarda kamuoyunun algıladıkları ile kararda öngörülen arasında çelişkiler olduğu ortaya çıktı.
Tam bir algı yönetimi şeklinde gerçekleşen sözde yasaklama olayını, İş Yasası’nın 36. Maddesi ışığında değerlendirerek, patronlar ve hükümetler arasındaki ilişkiyi bir kez daha inceleyelim…
Öncelikle İşçişleri ve Çalışma Bakanlığı’nın aldığı resmi kararı aktaralım:
“Meteoroloji Dairesi’nden alınan bilgi ve Sağlık Bakanlığı’nın tavsiyesi üzerine İçişleri ve Çalışma Bakanlığı, hava sıcaklıklarının aşırı yükselmesi ve buna bağlı olarak ultraviyole ışınlardaki artışın hafta sonuna kadar devam edeceğini dikkate alarak 5 Ağustos 2015 tarihinden 8 Ağustos 2015 tarihine kadar (her iki tarih dahil) 12:00 – 16:00 saatleri arasında, dışarda, açıkta (güneş altında) çalışma yapılmasını 22/1992 sayılı İş Yasası’nın 36. Maddesi’nin verdiği yetkiye dayanarak yasaklamıştır.”
İçişleri ve Çalışma Bakanlığı, bu kararı 4 Ağustos 2015 günü öğlen saatlerinde kamuoyuna duyurdu… Bu açıklamadan sonra, TAK muhabirinin görüştüğü İçişleri ve Çalışma Bakanı kendisine sorulan soru üzerine; “yasağa uymayanların çalışmalarının durdurulacağını, bunun yanında çalıştıran kurumlara bir asgari ücret kadar para cezası kesilebileceğini açıkladı.”
Her iki açıklama da, kamuoyundan olumlu tepki alırken, biz işçilerin olumsuz hava koşulları altında patronlarımızın karı için sağlığımızın riske girmeyecek olması da memnuniyet yarattı. Ancak, yasağın uygulanmaya başlaması ile birlikte ilginç gelişmeler olmaya başladı.
Bakanlık “Yasağı Deldi” mi?
5 Ağustos 2015 tarihinde öğlen saatlerinde, yani “yasak” başlar başlamaz sosyal medyaya yansıyan bir haberde, “Bakanlığa bağlı olan ÇOGEM Merkezi’nin inşaatında dışarıda çalışma yasağı olan saatlerde işçiler çalışmaya devam ediyor” denilerek, güneş altında çalışan bir inşaat işçisinin fotoğrafı yayınlandı. Haberi geçen Kıbrıs Postası haber merkezi, fotoğrafın saat 13:20’de çekildiğini belirtiyordu. İlk bakışta, ülkemizin bir klasiğinin yaşandığı ve hükümetin kendi aldığı karara, kendi koyduğu kurala uymadığı düşünüldü. Ancak İçişleri ve Çalışma Bakanlığı’na bağlı Sosyal Hizmetler Dairesi müdürü, kendi bünyesinde bulunan ÇOGEM binasında yürütülen inşaat işinin yasağa aykırı olmadığını, herhangi bir ihlal gerçekleşmediğini savunuyordu…
Sosyal Hizmetler Dairesi Müdürü ertesi gün (6 Ağustos) yaptığı yazılı açıklamada şöyle diyordu:
“Sosyal Hizmet Merkezleri bünyesinde hizmet alan çocuk ve gençlerin daha iyi ortamda hizmet alabilmeleri ve güvenliklerinin sağlanması için iç mekânda var olan bölümlerde, tuvalet, lavabo, merdiven kapısı gibi bazı düzenlemeler yapılmasına karar verilmiştir. Bu bağlamda dün sabah tadilat çalışmalarına başlanmıştır. İki işçi sabah gerekli malzemeleri binanın önüne koymuş ve ihtiyaç oldukça dış mekândan alıp iç mekânda süren çalışmalarını yapmışlardır.
Binanın kapısının önünde sabah 10 civarında çok az miktarda çamur yoğrulmuş ve gün içinde ihtiyaç doğrultusunda gerekli ekipmanlar ve beş, altı kova çamur iç mekâna taşınmıştır. İş hacmi olarak küçük bir işlem olmasından dolayı iş ayni gün (dün) tamamlanmıştır.
İşin iç mekanda olması, sadece ekipman ve çamur almak için dış mekana çıkılmasından dolayı herhangi bir yasak ihlali gerçekleşmemiştir.”
Gzetenin haberinde, güneş altında inşaat çamuru yoğuran işçinin fotoğrafı açıkça görülürken, yasağı koyan Bakanlık ve ona bağlı olan Daire, ortada bir yasak ihlali olmadığını, çünkü sadece ekipman ve çamur almak için dış mekana çıkıldığını, söylüyordu…
Eğer “yasak” ihlal edilmemişse, demek ki kamuoyu bu yasağı yanlış anlamıştı. Ortada kamuoyunun sandığı gibi bir “sıcaklardan dolayı çalışma yasağı” yoktu… Ve Bakanlık tarafından yapılan uygulamada, inşaatlarda çalışılmasının veya inşaatlarda çalışılırken arasıra güneşe de çıkılmasının herhangi bir sakıncası yoktu.
İşçiler inşaatta çalışmaya, harç yoğurmaya, sıva, boya yapmaya, tuğla taşımaya devam edebilirdi. Hatta ara sıra bu işleri yapmak için güneşe de çıkabilirdi. Peki o zaman yasaklanan neydi?
Yasaklanan, sadece dört saatin tamamında, doğrudan doğruya güneşe maruz kalarak çalışmaktı. Yani tüm yapılan, kamuoyunu yanıltmaktan ibaret bir algı operasyonuydu.
Hatta o kadar hızlı bir operasyon yapılmıştı ki, “yasak” için gerekçe oluşturulan yasa maddesi ve onun cezası dahi yanlış ifade edilmişti…
- Madde Ne Diyor?
İçişleri ve Çalışma Bakanlığı, sözde çalışma yasağını İş Yasası’nın 36. Maddesi’ne dayandırıp, bu maddeye uymamanın cezasını da 1 Asgari Ücret olarak açıklamıştı.
Öncelikle ceza konusuna açıklık getirelim… İş Yasası’nda düzenlenen kurallara uyulmaması durumunda, uygulanacak cezalar Yasa’nın 72. Maddesi’nde düzenlenmiştir. Verilen uyarıya rağmen 36. Madde’ye uymamanın cezası da İş Yasası’nın 72 (2) (B) Maddesi’nde “tespitin yapıldığı tarihteki aylık brüt asgari ücretin ½’si kadar” diye düzenlenmiştir. Yani bizzat Bakan tarafından belirtilen “bir asgari ücret tutarında ceza” aslında yoktur!
Diğer yandan İş Yasası’nın 36. Maddesi, olağanüstü durumlarda alınacak bir önlem olarak değil, rutin bir işlem olarak düşünülüp Yasa’ya konulmuş bir maddedir. Madde’nin İş Yasası’nda bulunan kısa isminden de bu kolaylıkla anlaşılabilir: “İşyerlerinin Yaz Dönemi Öğleden Sonra Kapalı Bulundurulması”
Maddenin isminden de anlaşılabileceği gibi, bu madde işyerlerinde kimin gölgede kalıp kimin güneşe çıkacağı ile ilgili bir madde değil, işyerlerinini “kapalı bulundurulması” ile ilgili bir maddedir. Ve içeriği şu şekildedir:
“Bakanlık, tüm işyerlerine veya saptanacak işyerlerine veya belirlenecek bölgelere uygulanmak üzere, 15 Mayıs – 30 Eylül tarihleri arasındaki yaz dönemi süresince ve 12.00-16.00 saatleri arasında belirlenecek bir süre için işyerlerinin kapalı bulundurulmasını, Resmi Gazete’de yayımlanacak bir kararla saptayabilir.”
İş Yasası’nda, İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası’nda ve her iki yasa altında yapılmış olan tüzüklerde, işyerlerinde işçilerin sağlık ve güvenlik durumları nedeniyle alınabilecek önlemleri içeren birçok madde vardır. Bu önlemler, işyerlerinin sıcaklık, soğukluk vb. durumlarına veya genel olarak ülkenin yaşamakta olduğu doğal afet gibi koşullara uygun, çağdaş önlemlerdir. Ancak İş Yasası’nın 36. Maddesi, bunlardan biri değildir. Bu madde, ülkemizde özellikle İngiliz Sömürge Yönetimi sırasında hayata geçirilmiş olan ve halen de eski kuşaklar tarafından anlatılan bir uygulamayı yapma yetkisini ilgili bakanlığa veren bir maddedir. Ve Yasa’da yazdığı gibi maddenin adında da bu özetlenmiştir: “İşyerlerinin Yaz Dönemi Öğleden Sonra Kapalı Bulundurulması”
Bir Çalışma Yasağı Var mıydı?
Sosyal Hizmetler Dairesi “yasak ihlalinde bulunmadığını” açıklarken, Çalışma Dairesi de fotoğraflanmış ve ihbar edilmiş çalışma edimine rağmen herhangi bir cezai işlem yapmamıştır. Demek ki, burada kabul edilmesi gereken Sosyal Hizmetler Dairesi’nin yorumudur. Yani “işin iç mekanda olması, sadece ekipman ve çamur almak için dış mekana çıkılması” dahil, iç mekanda inşaat işi yapmak hiçbir zaman yasaklanmamıştır.
Patronlarla, patron örgütleri ile ve biz işçilerin sırtından yaşayan tüm diğer kesimlerle iyi ilişkiler geliştiriyor olmaktan gurur duyan bir hükümetin, böyle bir yasak getirmesi de zaten mümkün değildir. Bunun yapılabilmesinin tek yolu, işçilerin kendi örgütlerine, sendikalara sahip olmasıdır.