Köleci devlet Roma’nın imparatoru Sezar, imparatorluğun sınırlarına atıfta bulunmak için Akdeniz’den Latince “Mare Nostrum” yani “Bizim Deniz” diye bahsedermiş.
Neredeyse her Türkçe konuşan solcunun sola giriş vesilesi Deniz Gezmiş’ten ise böyle bahseden şair Can Yücel’di.
Benim onunla ilk karşılaşmam da “Can Baba”nın bu Mare Nostrum şiiriyle oldu.
Çocukluğum Mağusa’nın Maraş bölgesinde geçti ve ilk berberim adını 74 sonrası Baf’tan gelen göçmenlerden alan Gazi Baf Caddesi’ndeki Ali Berber’di.
Saç kestirmek için Ali Berber’e her gidişimde, onun “kafayı gabak yapma” tehditleri arasında aynanın yanında çerçevelenmiş bir şekilde asılı duran şiiri pek de bir şey anlamadan okurdum.
Mare Nostrum’un ne demek olduğuyla ilgili ise hiç bir fikrim yoktu.
Merakım, “gabak kalma” korkusuyla berberden bir an evvel kaçma derdindeyken hep cevapsız kalıyordu.
Deniz Gezmiş’in adını ise çok sonraları, lise yıllarımda Dumlupınar’ın genç takımında top oynarken takımın malzemecisinden duymuştum.
Antrenör antrenmanlara geç kaldığı zaman çoğunlukla kendi aramızda top çevirir,
bazen de malzemeci Ali abiyle sohbet ederdim.
Aslen İskenderunlu olan Ali Abi, askerliğini Sivas’ta yapmış ve Deniz Gezmiş’in yakalanması için gerçekleştirilen harekatlarda bulunmuştu.
Deniz Gezmiş’i kıstırdıklarını fakat yakalayamadıklarından yakınarak anlatır “kaçtı piç” diye de eklerdi.
Ben mevzudan bi haber adama; “Deniz Gezmiş kim?”, “neden aranıyor”, “nasıl kaçtı?” sorularını sorarken, malzemecimiz; “meşhur komünistti”, “onun da adamları vardı” cevaplarını veriyordu.
Benim için Deniz Gezmiş perdesi hala aralanmamıştı.
Komünist neydi?
Adamları olan Deniz Gezmiş’in amacı ne idi?
Askerler onları neden yakalamak istemişti?
Ancak yıllarca devletin anti-komünist propagandaya tabi tuttuğu nesilden biri olan Ali Abi’nin bu sorulara cevabı yoktu.
Aradığım cevapları kısa bir süre sonra bulacaktım.
Yaz tatilinde Ankara’da okuyan komşumun yanına gitmiş ve evinde “Darağacında Üç Fidan” kitabını görmüştüm.
Bu dönem Annan Planı’nın süreciydi ve bizim jenerasyonun politik algısı belki de hiç olmadığı kadar açıktı.
Bilen bilir, Nihat Behram’ın Darağacında Üç Fidan kitabı Denizlerin öyküsünü anlatır ve sol siyasetin giriş kitabı gibidir.
Bendeki işlevi de bu yönde olmuştu.
Eşitlik ve özgürlük mücadelesine giriş dersim olmuştu Denizler.
Onlar tüm romantikliğiyle, zorluklarla dolu devrim mücadelesini güzel yapanlardır.
Onlar soğuk teorinin beceremeyeceği kadar sıcak bir tarih bırakan, nice genci ezilenlerin safında toplayanlardır.
Bu yüzden Deniz, Sezarların değil “Mare Nostrum”dur.
Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu Örgütlenme Sekreteri