Malumu İlam Etmek Su Üstünde Kalmaya Yeter Mi?-Abdullah Özdoğan

İmza aşamasına gelen “Su Temin Projesi” metninin ortaya çıkmasıyla hareketli günler yaşıyoruz. Belli ki, önceleri sırayla hükümet olan CTP-UBP ikilisinin ilk defa birlikte kurdukları koalisyonun sonu yakındır. Ve kuvvetle ihtimaldir, bu yalnızca koalisyonun sonu olmayacak. Özetle, ülkemiz siyasetinde bir dönem kapanıyor desek yanlış olmaz.

Sanırım kulaklarımızın aşina olduğu bazı cümleler de tarih oluyor; “bize oy vermezseniz oyunuzu yakarsınız ve UBP’ye oy vermiş olursunuz” , “haklısınız ama o yasayı biz geçirmedik”, “biz o yasa geçtiğinde hükümet bile değildik”,”çok kritik bir dönemden geçmekteyiz…”

Dile kolay; neredeyse yarım asırdır kendilerini birbirlerinin karşıtlığıyla var eden iki siyasi özne el ele sona doğru yürüyorlar.

Türkiye ile kurulan çarpık ‘ana-yavru’ ilişkisinden doğan, milliyetçi-şöven bir çizgide işbirlikçiliği rehber edinmiş UBP bir yanda; bir zamanlar Sovyetler Birliği’ni ‘anavatan’ bilen, sol değerler uğruna bedeller ödemiş, sonra hükümet olma uğruna sola bedeller ödetmiş CTP bir yanda… Kabul etseler de, etmeseler de ‘gemi’ batıyor.

Şu anda izlediğimiz kaçınılmaz olandır; uzun zamandır bu ikilinin yüzünden su alan siyaset gemisi -söz konusu antlaşma imzalansa da, imzalanmasa da- batacak. Tabiri caizse geminin daha fazla yüzmesi eşyanın tabiatına aykırıdır.

Çünkü bu halleriyle ne CTP sol değerleri daha fazla taşıyabilir, ne de UBP yeni sağın değişen ihtiyaçlarına cevap verebilir. Üstelik ikisi de Ankara için çoktan misyonlarını tamamladılar.

***

Peki, siyasetin sonu gelmediğine göre geminin sağındakilerin ve solundakilerin akıbeti ne olacak?

İleride, “kim, nasıl kurtuldu” soran olursa diye not düşmekte fayda var…

Hakkını vermek lazım, sağ salim çıkmayı ilk başaran geminin sağındakiler oldu. Özersay öncülüğünde sandala binenler, ‘ağır ağır’ ve yönünü belli etmeden yol alırken;  “bizde herkese yer var, gemiyi batıranlar hariç!” diye çağırıyorlar.

Açıktır ki, merkez ve sağ oyların en güçlü adresi olmakla yetinmeyecekler. Bu yüzden, ‘yelkenler fora’ derlerse sağa gidecekleri belli olmasın diye şimdilik ağırdan alıyorlar.  Son günlerdeki suskunluklarından da anlaşılacağı gibi “solda güçlü bir adres belirmezse suya atlamaktansa sandala binerim” diyenleri bekliyorlar.

***

Geminin solundakiler… Hep bir ağızdan “gemi batıyor!” diye bağırıyoruz. İyi de “malumu ilam etmek su üstünde kalmaya yeter mi?”

Bugün CTP’yi eleştirenler hayata dokunamazlarsa, halka sol değerleri taşıyacak inandırıcı bir adres gösteremezlerse;  yarın, Özersay’ın kaptanlığında ‘ağır ağır’ yol alanların çağrısına soldan icabet edecekleri eleştirmenin ötesine geçemeyecekler.

Şüphesiz doğası gereği tarih boyunca örgütlenmeyi ve dayanışmayı savunan sol, sandalını da ancak örgütlenerek ve dayanışarak yüzdürebilir. Su üstünde kalmamızı sağlayacak yegâne araç ise ittifak siyasetidir ve daha hızlı yol alabilmek için solun bütün renklerine ihtiyacımız var.  Sokakta, sandıkta, mecliste dayanışmaya ihtiyacımız var.

Aksini iddia edenler, “ben suda yalnız başıma, sandalsız da yüzerim” diyenler, ancak su üstünde koşmaya çalışanlardır ve batmaya mahkumdurlar. Kendine güvenen önden buyursun, koşmaya başlasın, görelim.

***

Şimdi küreklere asılmanın tam zamanıdır…

TDP-BKP-Baraka ittifakı ilkelerini açıklayıp solun bütün renklerine, emekten yana bütün örgütlere asgari müştereklerde iş-güç-eylem birlikteliği için çağrıda bulunmalı. Bir an önce, kararlı bir şekilde öne çıkmalı, kafası karışıklara adres olmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, ittifak ne kadar genişlerse suyun üstünde kalma olasılığımız da o kadar artar.

Abdullah Özdoğan
Bağımsızlık Yolu