Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca bu yıl ilk kez Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Çalıştayı düzenlendi. Akademiden, sivil toplumdan ve kamuda konuyla ilgili çalışan görevlilerin bir araya getirildiği iki günlük mesai harcandı masa başında. Bakanlığın böyle bir diyalog kanalı açıp sözü alanda çalışan, mücadele eden kimselere vermesi elbette anlamlı idi. Bu çalıştay süresince üretilen fikirlerin ne kadarının devletin sosyal politikalarına sirayet edeceğini zaman gösterecek ancak kuşkusuz orada bulunan ve bulunmayan kimseler sokakta bunun mücadelesini vermeye devam edecek.
Adli Yardım Sağlanması Elzem…
Aile Yasası ile yapılan son değişiklik ile maddi geliri düşük kadınlara şiddete uğramaları durumunda adli yardım hizmeti verilmesi öngörülmüş idi. Gelin görün ki adli yardım sağlanması hususunda gerekli yetki henüz kurulmamış olan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’ne verilmiş ve ilgili daire kendi projesi olan CTP- DP Hükümeti, bu dairenin yasasını Meclis’ten geçirmesine rağmen kurmamıştı.
Yasa ile öngörülen adli yardım Aile Yasası’nın en güzide yerinde dururken böylesine hayati bir hizmetin verilmesi önünde bürokratik engeller durmaya devam ediyor. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi hayata geçse olumlu olacak bir adım ise de ivedi müdahale gereken bir durum için henüz kurulmamış bir daireyi tek başına yetkilendirmek sanıyorum ki bir hata idi.
Çalıştayda da dile getirdiğimiz üzere, şu anda Bakanlık bünyesinde kadına yönelik şiddetle ilgili alanda çalışan tek kurum olan Sosyal Hizmetler Dairesi’ne yasa tadil edilerek adli yardım sağlama konusundaki geçici yetki verilmelidir. Aksi takdirde baştan bir daire kuruluna değin geçen bu süre zarfında şiddete uğrayan kadınların elzem bir ihtiyacı olan koruma emrini alabilmeleri mümkün olmamaktır.
Sığınma Evi Hemen Şimdi!
Sosyal Hizmetler Dairesi’nin açıkladığı resmi rakamlara göre 2016 yılında şiddet gördüğü için polise başvuran kadın sayısı 210. Lefkoşa Türk Belediyesi bünyesinde çocuklarıyla beraber yalnızca 7 kadının kalabileceği küçük sığınma evini saymazsak (ki full kapasite olduğundan şu anda kadın kabul edilmiyor) Kıbrıs’ın kuzeyinde şiddete uğrayan kadınların başlarını sokabilecekleri bir çatı bulunmuyor. Bakanlığın Şiddet Önleme Merkezi kurma niyeti olsa da sığınma evlerinin yokluğu halihazırda şiddet görmüş kadınların sokakta kalmalarına yahut gidecekleri bir yer olmadığı için şiddet gördükleri ortamda yaşamaya devam etmelerine neden oluyor. Bu yüzden 5 bölgede sığınma evi talebini yükseltmeye devam edeceğiz.
Yoksullaşıyoruz…
Hayat pahalılaşırken asgari ücretin yerinde saydığı, uzun saatler ucuza iş güvencesi bulunmadan çalıştırıldığımız bu düzende bir kadının çalışıyor olduğu için ekonomik bağımsızlığını kazanabildiğini söylemek çok güç. Birçok kadın çalışsa dahi, varsa çocuklarıyla, tek başına hayatını idame ettirebilmesi neredeyse imkansız. İşte bu yüzden asgari ücretin artırılması yanında iş güvencesi sağlanarak çalışabilmek için özel sektörde sendikalaşmanın önü açılmalı.
Ücretsiz Kamusal Kreşler ve Etüt Merkezleri şart!
Çocuk sahibi birçok kadın çocuk bakımının masraflı olması sebebiyle evinde kalıp çocuğunu yetiştirmesi mi yoksa çalışması mı daha ekonomik olur hesabına giriyor. Çalışmayı seçenlerin çoğu da kazandığı paranın tamamını ya da büyük bir bölümünü kreş ya da etüde harcıyor; nerede kaldı bu insanların yiyeceği, içeceği, giyeceği… Hal böyle iken kadınların çalışabilmesi ve kazandığıyla geçimini sağlayabilmesi için ücretsiz kamusal kreşlerin ve etüt merkezlerinin açılması gerekiyor.
Ücretsiz, Kaliteli Sağlık Hizmeti Haktır!
Sağlık hizmetlerinin bilinçli bir şekilde geriletilmesi, devlet hastanelerinde hastalardan katkı olarak para alınması halkın ücretsiz sağlık hizmeti hakkını gasp eder nitelikte. Kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanabilmeleri, özgürleşebilmeleri ilk bakışta bağlantısız gibi görünse de sağlık hizmetlerine ücretsiz olarak ulaşabilmeleriyle de alakalı. Gerek kişinin kendisi gerekse çocukları hasta olduğu zaman ne yapılacağı, bugün pek çoğumuz için ciddi bir endişe.
Bir Kadının Parlayan Gözlerle Bakışı…
Masada, kadına yönelik şiddetle mücadelenin sadece şiddet önleme merkezleriyle ya da Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi ile sınırlı olmadığını ve çalıştayı düzenleyen bakanlığın tespit komisyonunda taraf olduğu asgari ücretin artırılması, özel sektörde sendikalaşmanın önünün açılması, kamusal kreşlerin kurulması, ücretsiz kaliteli sağlık hizmetinin sağlanması gerekliliğini söyledikten sonra, parlayan gözlerle yüzüme bakan bir kadın yanıma yaklaşıp söylediklerimden dolayı bana teşekkür etti. Sonradan öğrendim ki kadın bir özel sektör emekçisi idi. Ne diyeceğimi bilemeden gülümsedim ama ne yapacağımı biliyordum: Kadının ve emeğin özgürleşmesi için örgütlü mücadele vermeye devam edecektim. Zira, kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!
Cansu N. Nazlı
Bağımsızlık Yolu Üyesi