KUNDAKÇILARA BOYUN EĞENLER – ALİ ŞAHİN

Mehmet Ali Talat geçtiğimiz günlerde sosyalizm, emek ve sermaye gibi konularda “muazzam” açıklamalarda bulundu.
“CTP’nin bağlı olduğu dünya görüşünün yani sosyalizmin çöktüğü”, “sermaye olmadan emeğin var olamayacağı” gibi söylemler Talat ve benzerleri açısından yeni sayılmaz aslında.

Bu görüşü dillendirseler de, yorum yapmaktan kaçınsalar yada hala sosyalizmi savunuyormuş gibi söylemlerde bulunsalar dahi mevcut pratikleri fikirsel olarak neyi savunduklarını net bir biçimde gösteriyor.
Talat ve CTP’nin yaşadığı değişim sadece onlara özgü değil zaten.

Özellikle reel sosyalist deneyimlerin yani Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği(SSCB) ve Doğu Bloğu ülkelerinin 80’lerin sonu ve 90’ların başında çöküşü dünyada bir çok eski “Marksist” kişide aynı hayal kırıklığını yaşattı ve yaşatmaya devam ediyor.

Özgürlük ve eşitlik mücadelesinin içerisinde bulunmuş birçok kişi siyasi mücadelede taraf değiştirdi.
Kimisi bu taraf değiştirme yolculuğunda freni patlatarak soluğu milliyetçilikte alırken, kimisi ise (ki bunlar çoğunluktadır) liberalizm durağında el frenini çekmişlerdi.

Yaşanılan yıkım kolay atlatılabilecek bir süreç değildi neme lazım.
Dolayısıyla Talat ve benzerleri tüm dünyada kalabalık bir gruba mensup.
Ancak tüm bu dönek tayfası haklı değil.

Yıkılan ve çöken şey sosyalizm fikri değil, reel sosyalist deneyimlerdi ve Talat’ın dediği gibi başarısız olunmuştu.
Dediğim gibi, bu başarısızlık hafife alınacak bir şey değildi.
Hiçbir şey olmamış gibi davranılamazdı.

Fakat sosyalistlerin görevi; “madem bu olmadı ne yapalım, kapitalizme razı olalım” demek değildir.
Böyle bir tavır Terry Eagleton’un deyişiyle “kundakçılar daha kurnaz ve becerikli hale geldiği için itfaiyeciliğin modasının geçtiğini söylemeye benzer.”

Marksistler her şeyden önce şunun farkındadır ki; Marksizm kapitalizmin eleştirisidir ve kapitalizm olduğu sürece onun bir eleştirisi olarak yaşamaya devam edecektir.

Sosyalizm fikri önceden tasarlanmış bir kalıp düşüncenin kapitalizmin karşısında tercihi değildir.
Belli başlı genel prensipleri olmasına karşın Marksizm bir reçete gibi sunulamayacak derecede pratikten üreyen bir fikirdir ve en basit anlamıyla tanımlanırsa “hareketin hareket halindeki doktrinidir.”

Marksizmin bu karakteri, mücadelesinin de tek bir bicime ve deneyime mahkum olmasını da engeller.
Bundan ötürü yaşanılan reel sosyalist deneyimleri ve bunların yenilgilerini sosyalizm ile eş değer tutup sosyalizmin imkansızlığına varmak, kişinin Marksizmi ne kadar dogma yorumladığını yani bir anlamıyla anlamadığını gösterir.
Evet, sosyalist deneyimler büyük bir başarısızlık yaşadı, Marksist hareket geçmişe kıyasla büyük güç ve itibar kaybetti, kapitalizm ise rakibinin zayıflaması karşısında epeyce güç kazandı.

Ancak bu güç, kapitalizmin kaçınılmaz doğruluğundan yada sömürüye dayalı doğasının insanileşmesinden kaynaklanmıyor.
Kapitalizm tüm makyajlama çabalarına rağmen halen aynı şekilde insanlığı tehdit ediyor.
Üretimin büyük oranda kapitalist merkezlerden dünyanın diğer ülkelerine kaydırılması işçiliğin bittiği anlamına gelmiyor.
Uzak Asya, Latin Amerika ve Afrika kıtaları kapitalizmin üretim merkezleri olarak sömürülen milyonlarca insanla dolu.
Dünya, emeğin ağır şartlarda sömürülmesi, doğanın yok edilmesi vb. gibi kirli islerini büyük oranda sömürge ülkelere kaydıran ülkelerden ibaret değil.

Yaşanılan yoksulluklar gereği ise bu kıtalardan yüzbinlerce insan daha iyi bir yaşam umuduyla göçmen olarak metropollere akın ediyor ve faşizmin, ırkçılığın hedefi haline geliyor.
Öte yandan teknolojik gelişmelerle proletaryanın bittiğini iddia eden liberaller şu noktayı kaçırıyor; evet teknoloji gelişerek birçok çalışma biçimini rafa kaldırırken birçoğunu da tarih sahnesine çıkartıyor.
Onca makineyi kim yapıyor zannediyorsunuz?

Beyaz yakalı çalışanlar ise hızla artarken neoliberal politikalarla hepsi günden güne yoksullaşarak işçileşiyor.
Küreselleşme ise sömürüyü yok etmek bir yana, sermayenin dolaşımını rahatlatarak ortak bir insanlık kültürünün zeminini(dolayısıyla halkların ortak mücadele zeminini) yaratırken sömürü koşullarının katmerleşmesini de sağlıyor.
Ne ilginçtir ki Marx, tüm bunları 150 yıl önce ifade ediyordu.

Bir dönemin ürünü sosyal devletin kazanılmış hakları olan eğitim, sağlık gibi ücretsiz kamu hakları neoliberal politikalarla halkın elinden alınmakta.

Yakın coğrafyamızdan Avrupa`ya, Latin Amerika`dan Afrika`ya yayılan yeni isyan dalgaları(her ne kadar büyük oranda politik bir iktidar talebine dönüşmüş olmasalar da) kapitalizmin tüm yıkıcılığı ile karşımızda durduğunu gösteriyor.
Kısacası kapitalizm egemen olduğu sürece sosyalizm mücadelesi de onun eleştirisi olarak var olmaya devam edecektir.
Ve bu mücadele geçmişin bir tekrarı olarak değil fakat tüm yenilgi ve kazanımlarıyla geçmişten aldığı derslerle sürecektir.

Ali Şahin
BARAKA AKTİVİSTİ

Be the first to comment

Leave a Reply