Geçtiğimiz günlerde KTÖS (Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası) “bizimle çalışmak ister misiniz” başlığını öne çıkararak bir münhal açtı. Bu münhali KTÖS, Ağustos ayında yine açmış ve başvuruların sonucunda Eylül ayında da sınav yapmıştı. Aranan pozisyon ise “Dış İlişkiler Koordinatörü”.
Bu yazının başlığında iki resim var. Sizlerden dikkatli bakıp iki resim arasındaki farkı bulmanızı istiyorum.
İlk resim KTÖS’ün 27 Ağustos tarihli “Dış İlişkiler Koordinatörü” aradığına dair münhali. İkinci resim ise 22 Ocak tarihli münhal olup, aranan pozisyon aynı. İki resmi de dikkatli incelerseniz aranan nitelikler, istenen özellikler ve bol bol övündükleri insanca ve adaletli çalışma koşulları bakımından hiçbir fark olmadığını gözlemleyebilirsiniz. Tek fark birinin son başvuru tarihinin 27 Ağustos diğerinin ise 22 Ocak olması; yani tek fark tarih. Sınavların münhalden 2 hafta sonra yapıldığını göz önünde bulundurursak aralarında en fazla 4 ay var. Bu süreyi lütfen yazı boyunca aklınızda tutun.
Bu münhale başvurup gerekli evrakları tamamladıktan sonra yazılı sınavın tarihi size bildiriliyor. Eğer yazılı sınavda, sıralamada yüksek bir yere yerleşirseniz sözlü mülakata çağrılıyor ve sendikanın yürütme kurulunun “kriterlerine” (tırnak içinde yazıyorum çünkü bu kriterlerin ne olduğunu kendileri de tam olarak bilmiyorlar) göre uygunsanız işi alıyorsunuz.
27 Ağustos’da açılan münhale ilgi gösterenler buna başvurdu ve yazılı sınavda en yüksek alan 5 kişi sözlü mülakata çağrıldı. Aralarından bir tanesi yürütmenin “kriterlerine” göre seçildi ve işe başladı. Buraya kadar her şey gayet demokratik ve şeffaf görünüyor. İşe alınan dostumuz 4 ay sonra bir sebepten işi bırakıyor. Bu yüzden “Dış İlişkiler Koordinatörü” pozisyonu yeniden boşalıyor ve 4 ay sonra (aklınızda tutmanızı istediğim süre) yeniden münhal açılıyor. Yeni bir münhal, yeni bir sınav demektir. Yeni bir sınavsa yeni bir mülakat anlamına geliyor. Peki ya ilk yazılı sınavda başarılı olan ama münhal, bir kişilik olduğu için dışarıda kalan diğer dostlarımız? Onlara ne olacak? Daha 4 ay önce yapılan şu yazılı sınavın bir geçerlilik süresi olması gerekmiyor mu? İlk yazılı sınavda yüksek not almayı başaran gençler için adaletsizlik olmuyor mu bu durum? Daha 4 ay önce sınava giren, sınav stresi yaşayıp sıralamada yüksek bir yer alma çabası içinde olan, huzursuzluk ve rekabet içeren bu ortama maruz kalan gençlerden, daha 4 ay geçmişken, bu durumu tekrar yaşamalarına neden olmak haksızlık değil mi?
“Peki bu neden adaletsizlik ya da haksızlık olsun ki” der gibisiniz. Açıklayalım.
KTÖS 2005 yılından beri Kamu Hizmeti Komisyonu’nun (KHK), ilkokul öğretmenlerinin atanmasıyla ilgili, Akademi mezunlarına uyguladığı sınava karşıydı. Bu karşı çıkışın iki temel ayağı vardı.
Birincisi, öğretmenlerin, Öğretmen Akademisi’ne alınırken zaten devletin sınavıyla okula alınmaları ve mezun olduktan sonra yeniden sınava girmelerinin öğretmen adaylarını mağdur etmesiydi. KTÖS’e göre devlet hem kendi sınavına hem de kendi sınavıyla aldığı öğretmen adaylarına güvenmeli ve okulu bitirir bitirmez mezun olan herkesi atamalıydı. Ki biz de bu fikre katılıyoruz.
İkincisi ise; yine KTÖS’e göre (ki esas önemli olan da bu) devlet mademki bu sınavı kaldırmıyordu o zaman bu sınavın ya geçerlilik süresini artırmalıydı ya da her öğretmen adayını sadece bir kere bu sınava tabi tutmalıydı. Yani şöyle ki; sınava Eylül ayında giren öğretmen adayları 600 barajını geçtilerse belli bir sıralama listesine alınmalı ve tekrar sınava girmemeliydi. Böylece mezun olan öğretmen adayları mezun olduktan sonra uzun süre atanmamış kalmayacak ve mağdur olmayacaktı. Ya da sene dönmeden eğitim yılı içerisinde yeniden öğretmen kadrosu açılırsa sınavın geçerlilik süresinden dolayı öğretmen adayları yeniden bir sınav stresi yaşamadan aldığı ilk puana göre açılan kadroya yerleştirilebilecekti. Bu KTÖS’ün savunusuydu. Bu savunuyu özellikle 2011 sonrası atanan üyelerinin desteği ve baskısıyla sahiplendi KTÖS. Ve güneyde de var olan bu uygulamayı ciddi bir mücadeleyle kuzeyde de gerçekleştirdi. Bu yöntem hem öğretmen adaylarını çifte sınav stresinden kurtardı hem de eğitim yılı içerisinde açılması muhtemel yeni kadrolara sınavsız girişi sağladı. Adaletli olan da buydu zaten. Düşünsenize sınava girmişsiniz, çalışıp barajı geçmişsiniz ama o yıl maliye bakanlığı eğitimde “tasarruf” adı altında yeterince kadro açmamış ve kadroya yerleşememişsiniz. 4 ay sonra yeniden kadro ihtiyacı olduğuna karar vermiş bakanlık ve hop “yeniden sınav yapıyorum herkesi” demiş. Yaşayacağınız yeni sınav stresini düşünün, başarmış ve barajı geçmişken yeniden sınava girmek zorunda olmanın sizlere neler hissettireceğini düşünün. KTÖS, özellikle 2011 sonrası üyeleriyle birlikte verdiği mücadeleyle bu adaletsizliği ortadan kaldırdı. (Mücadele edilmesi gereken birçok adaletsizlik hala yerini koruyor olsa da; Göç Yasası gibi).
Bazı yeni mezun olacak olan ve barajı geçtikten sonra bekleme listesine girecek olan ve kendi odaklı düşünen öğretmen adaylarının eleştirisine maruz da kalsa sendika; eleştirilere göre değil adaletli olanın hangisi olduğuna göre hareket etti. Eleştirilerin gerekçesi ise “kimse bekleme listesine girmesin, yerleşemeyen yeniden sınava girsin, bizle de yarışsın, biz çok çalıştık, onları da geçeriz, şimdi bekleme sırasına girmek zorundayız, bizimle yarışsınlar” diye açıklansa da bu bireyci ve rekabetçi yaklaşım sendikada hoş karşılanmadı. Ve sınavın “geçerlilik süresinin uzatılması” ile “bekleme listesi” uygulaması başladı ve hala da devam ediyor bu uygulama.
Şimdi gelelim yazının başında bahsettiğimiz münhale.
Kendi üyesine Kamu Hizmeti Komisyonun’dan sınav süresi geçerliliği talep eden ve gerçekleşen bu talepten önceki uygulamayı “adaletsizlik” olarak tanımlayan sendika neden kendi açtığı münhallerde “adaletsizlik” diye tanımladığı şeyi uyguluyor?
İlk açtığı münhalden sonra yaptığı sınavın üzerinden sadece 4 ay geçmişken ve yazılı sınavda başarılı olan 4 tane daha genç varken sıradakini çağırmak yerine neden yeniden münhal açıp yeni bir sınav yapma gereği duyuyor? Bunu yapıyor olmaları kendi üyeleri için aradıkları adalet istemiyle çelişmiyor mu?
Devletten yani KHK’dan kendi sınavının geçerliliğini tanımasını ve süresini uzatmasını beklerken neden sendika kendi sınavının geçerlilik süresini tanımlamıyor? KHK’dan, öğretmenlik sınavının geçerliliğini en az 6-12 ay yapmasını beklerken, daha bu süre dolmadan, kazanılmış bu hakkı yok sayarak, nasıl olur da yeni bir münhal açabilir KTÖS? Bunun altında başka bir sebep mi aramalıyız yoksa KTÖS’ün kendi savunusunu çiğnediğini mi düşünmeliyiz?
Henüz geç olmamışken kendilerine bu yapıcı eleştiri yöneltildiğindeyse “ilgileneceklerini, bu eleştiriyi değerlendireceklerini, bir adaletsizlik yapılmış olabileceğini ve eleştiriye açık olduklarını” dile getirdi sendika yürütmesinden bazıları. Yapılan değerlendirme sonucundaysa önceki sınavda en yüksek alıp mülakata kalan gençlerin mülakat sırasındaki davranışlarının “zaten yeterli olmadığı” ve bu yüzden “ortak akılla” yeniden münhal açıldığı açıklaması yapıldı.
Bu açıklamaya rağmen yine sendika yürütmesinden başka birinin, bu gençlerden bir tanesini (belki de hepsini, bize sadece biri ulaştı) arayarak “CV’niz iyi görünüyor, lütfen tekrar başvuru yapın” dediği öğrenildi. (Ya dalga geçiyorlar ya da yürütme üyelerinin birbirlerinden haberleri yok. Yine de tüm bunlar kişileri değil, tüm KTÖS yürütmesini bağlar).
“Ben sınavınıza 4 ay önce girip en yüksek not alan 5 kişinin içindeydim, sınavda elde etmiş olduğum başarı zaten önünüzde duruyor, beni niye tekrar sınava sokuyorsunuz” sorusuna ise “aldığımız bilgiye göre yeni mezunlar var ilgili bölümden, onlar da sınava girebilsinler, onlara da haksızlık olmasın istedik” cevabını verdiler. Oysaki adaletli olma niyetinde olsalar yapacakları en doğru şey (ki bu benim fikrim değil, KTÖS’ün daha önce kendi savunusuydu) bu 4 arkadaşın sınavına bir geçerlilik süresi belirleyip (en az 6 ay) sıradaki kimse ya direkt çağrılması ya da bu 4 arkadaşa sınavsız mülakat hakkının tanınmasıydı.
Eleştiriyi hak eden bir diğer konu ise yazılı sınavın sonuçlarının somut ve şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaşılmaması durumudur. Münhale başvurup sınava giren katılımcılar bugün hala sınavda kaçıncı geldiklerini bilmiyorlar. Sadece sendikanın yürütme kurulu biliyor.
Şimdi dostlar… Böyle bir adaletsizlik, coğrafyamızdaki hak, adalet ve varoluş mücadelesinde bu denli köklü ve önemli bir örgüt olan KTÖS’ün geçmiş pratiğine pek uymadı. Dahası benim de her zaman gururla taşıdığım “KTÖS” kimliğime olan güvenim sarsıldı doğrusu. “Lütfen tekrar deneyiniz” gibi bir kalıp cümle nezaket içerir ama daha beş dakika önce denemiş birine küfür etmek gibidir bu kalıp cümlesi. Hele de o biri başarılı da olmuşsa. Peki sermayenin ağzına sakız ettiği bu kalıp cümleyi bir sendika; heleki KTÖS nasıl olur da kullanabilir?
Eğer sendika yürütmesindeki kişiler yıllardır ordaysa, 2011 sonrası atananların derdini somut olarak yaşamıyor ve çektiği sıkıntıları anlamıyorsa; özel sektörde iş bulmanın, sürekli denemenin, bir daha denemenin, başarılı olmana rağmen tekrar tekrar “denenmenin” ne demek olduğunu teorik olarak değil de yaparak yaşayarak öğrenememişse, “özel sektöre sendika” talebi greve her çıktığında “özelde çalışanlar bize sövmesin diye” konulan bir maddeden öteye geçmiyorsa; işte o sendikanın yürütmesi sana “lütfen tekrar deneyiniz” diyebilir.
Baraka Aktivisti (Aynı zamanda KTÖS üyesi)
İsmail Özuçar