Normal şartlarda sürdürülemeyecek bir düzenin, sıra dışı biçimlerle sürdürülmesinin adıdır kktc.
Ekonomik, politik ve kültürel krizler yaratmaya mecbur bir sistemin kullanma ömrü sınırlı olan önlemlerle yaşatılmasıdır.
Hiçbir halk, uluslararası tanınmışlığı olmayan bir düzenin içine hapsedilmeyi normal karşılamaz.
Egemenler de bunu biliyordu.
Bu yüzden Kıbrıslı Türklere 1974’ten bu yana onları susturacak maddi olanaklar sağlanmıştır.
Kıbrıslı Elenlerden kalan ganimetler, aslan payı egemen blok içerisinde paylaştırılmak üzere Kıbrıslı Türklere dağıtılmıştır.
Ancak susturucu bir önlem olarak yaratılan bu ganimet ortamı,barındırdığı fabrika vb. benzeri tesislerle Kıbrıslı Türkler için üretimimkanı da yaratıyor ve bu anlamda egemenler için tehlikeler de barındırıyordu.
Çünkü üretmek, kendi geleceğinizi belirlemek için en etkili silahtır.
Egemenler kendileri için oluşan bu tehlikeyi bertaraf etmek için Kıbrıslı Türkleri uzun yıllara yayılan bir süreçte üretimden koparmışlardır.
Hiçbir halk, üretimden koparılmayı normal karşılamaz.
Ama egemenler buna da hazırlıklıydı.
Bu yüzden “devlet” istihdam biçimi yayınlaştırıldı ve Kıbrıslı Türklere memur olmak salık verildi.
Böylece üretimden koparılarak yaratılan ekonomik yoksunluk Türkiye’den sağlanan para akışı dönen bir memur düzeni ile giderilmiş oldu..
Düzenin sürdürülmezliği devam ediyordu.
Hiçbir halk, kültürünün yok edilmesini ve iradesinin yok sayılmasını normal karşılamaz.
Tabi k;i egemenler de biliyordu bunu.
Bu yüzden iradenin ve kültürün yok olması için ellerinden geleni yapmaya başladılar.
Kıbrıslı Türk kültürü ile ilgili Kıbrıslı her öğeyi silmeye, buna karşı çıkanları baskı, tehdit, işsizlik ve fiziksel şiddet yoluyla sindirmeye, kimlikle girişi serbest bırakarak nüfus yapısını kendi lehlerine olacak şekilde düzenlemeye, TC’den gelen göçmenlerleKıbrıslı Türkleri karşı karşıya getirmeye, halkı şekillendirme çabasında Türklüğün yeterli olmadığı yerlerde dini öğeleri devreye sokmaya başladı egemenler.
Tüm bu önlemlerin işe yaramadığı noktalarda ise kısmi tavizler verip geri adım atmak zorunda da kaldı egemenler.
Öfkesi kabaran halk kitlelerinin gazını almak da bir yöntemdir egemenler için.
2003’te kapıların açılması, öfkesi kabaran Kıbrıslı Türk halkının mücadelesi sonucu geri adım atmak zorunda kalan egemen blok pratiğinin bir örneğiydi.
Barış mücadelesinin en önemli kazanımlarından biriydi bu geri adım atmaya zorlama.
Ancak 2003 sonrası dünyayla temas kurma imkanı yaratan kapıların açılması, toplumsal kabarmanın Annan Planı sonrası sönümlenmesinde başlıca sebeplerden biri oldu.
İşte olağan dışı bir düzen olarak kktc’nin sürdürülebilme öyküsü böyle.
Yani egemenler yarattıkları düzenin sürdürülemez olduğunun gayet farkındalar.
Hem de en başından beri.
kktc’ye inanan ve ilelebet yaşayacak diye naralar atanlar bilebu isteğin gerçekliğe uymadığının farkındalar.
Bu farkındalıkları sayesinde dönemsel önlemlerle krizi erteleme ve ötelemeyi sürekli başarıyorlar.
Şimdi de bunu yapıyorlar.
Kendi dayattıkları ekonomik yapıyı bize karşı kullanarak halkın su hakkını ve adanın su kaynaklarını ipotek altına almaya çalışıyorlar.
- maaş gibi kazanılmış hakları bir halkın geleceğini belirleme hakkına karşılık tehdit olarak kullanıyor ve adeta yarattıkları mağduriyeti kendi lehlerine bir fırsata çeviriyorlar.
Böylece haklı bir talep olan suyu yönetme hakkımızı ve bu konu üzerinden doğacak öfkeyi bastırma peşindeler.
Peki, hükümet bu tehdide karşılık ne yapıyor?
Halkı tam olarak ne konuşulup neyin tartışıldığını bilinmediği bir süreçte koşulsuz bir inanca davet ediyor!
Şu açıkça ortadadır ki; Kıbrıslı Türk halkının irade kavgası bilgi akışının düzgün sağlandığı koşullarda bile salt bir parti üzerinden yürüyemez.
Çünkü halkın özne olarak yer almadığı bir kavga ister istemez egemenlere göre şekillenecektir.
Bundan ötürü sol bir partinin mücadeledeki yeri halkı öncülük edebilmesindedir, halk adına kavga etmesinde değil!
Bu yüzden tüm gerçek dışılığına rağmen yaratılmaya çalışılan “tek başına direnen CTP-BG” algısı sol bir politika değil yapay kahramanlar yaratmaya çalışan sağcı bir taktiktir.
Egemenlerin krizi öteleme çabasını engelleyebilecek tek unsur halkın mücadelenin öznesi olabilmesidir.
Ezilenlerin mücadelesiyle sistemin egemenler için yönetilemez hale getirmek Kıbrıs’ın kuzeyine özgü koşulların devrimci politikasıdır.
Bunu amaçlamayan hiçbir çaba, krizi egemenler aleyhine derinleştiremez, aksine ötelenmesine katkı sağlar!
Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu