Ne önemi var ki meselenin hukuksal olarak ne anlama geldiğinin?
Hukuk denilen şey iptal edilemez kararların sığınağı mı?
Mesele aslında çok basit.
Bu halk bu aleti istemiyor.
İstediğiniz kadar gelmemesi için uğraşacağız ya da ara formüller bularak halka karşı kullanılmasının önüne geçeceğiz falan deyin…
Bir faydası yok!
Zaten bu meret adı üstünde halka kullanılmak için üretilmiş bir alet.
Toplumsal olaylar dedikleri şey eşek arılarının bal arılarının kovanına saldırması ya da mahalledeki kedi ile köpeğin didişmesi olmasa gerek!
Eee…
O zaman bu geveleme ve kıvranma neden?
Ancak olayın komikliğine bakın; bir başbakan başında olduğu hükümetin bir icraatıyla ilgili itirazını belirtmek için (mevcut hükümetten önceki hükümetin bir icraatı olsa da fark etmez, sonuçta başında bulunulan mekanizmanın karar merci artık mevcut hükümettir) gerekirse eylem yaparız diyor.
Nasıl hükümet bu arkadaş; hükümetteyken bile muhalefet olmaya devam ediyor.
Ancak hükümet kendisi ise nasıl oluyor da istediği politikayı uygulamak için eylem yapmaktan bahsedebiliyor?
Yanlış anlamayın, açıkçası Özkan Yorgancıoğlu’nun tavrını olumlu buluyorum.
Hatta son gelişmelerle birlikte TOMA ihalesinin iptal edildiği bildiriyor.
Bunun hükümetin yerinde icraatların biri olduğunu vurgulamalıyız.(Ki hükümetin bu kararında toplumsal muhalefetin belirleyici olduğu da kabul edilmeli.)
Ancak bir şeyi eksik bu sürecin.
“Kral Çıplak” diye bağıran çocuk eksik burada.
Çünkü durumumuz aynen böyle.
Devlet olduğu söylenen mekanizmanın ne kadar da aciz olduğu gün gibi ortada dururken meclistekilerin oynamayı sürdürdüğü bir oyun bu.
Ve maalesef egemenler, hepimizi çeşitli biçimlerle zorla bu oyuna dahil ediyorlar.
Ancak herkesin de farkında olduğu gibi bu oyunun gerçek yüzü her geçen gün biraz daha ayyuka çıkıyor.
Bu son yaşanan TOMA örneğinde olduğu gibi, sistemin çürümüşlüğü ve işlemezliği yeni olaylarla sürekli bir şekilde perçinleniyor.
Fakat dediğim gibi tüm bu gidişata rağmen bir şeyler sürekli eksik kalıyor.
Kralın çıplaklığı daha görünür hale gelmesine rağmen birileri çıkıp o sözü söylemiyor.
Kıbrıslı Türklerin yaşadığı düzenin sahip olduğu siyasal kriz giderek daha da derinleşiyor.
Lakin bazıları hala krizi düzeltmek yani sistemin deliklerine yama yapmak icin uğraş vermekte.
Halbuki bizim ihtiyacımız olan sistemin yamanması değil aksine sahip olduğu krizin derinleşmesi.
İşin garip tarafı, CTP bu durumla ilk kez yüzleşmiyor ki!
90`ların ilk yarısında başbakan yardımcılığını üstlenen Özker Özgür de buna benzer bir durumla karşılaşmamış mıydı?
Düşünün; bir ülkenin Başbakan Yardımcısı vatandaşlık verilen kişilerin listesini görmek istiyor ancak olumsuz cevap alıyor.
Yok, dostlar yok…
Bu iş böyle lütfenlerle, istirham ederimlerle, rica ederimlerle yürümüyor.
Kısacası bu kavga adab-ı muaşeret kurallarıyla verilemiyor.
Aksine bizim bütün egemenleri rahatsız edecek kadar gayet gür bir sesle haykırmamız lazım.
“KRAL ÇIPLAK!”
Ali Şahin
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.