Kıbrıslı Elenler ile Kıbrıslı Türkler’in etnik temelde kamplaştırılıp karşılıklı nefret (eylem-söylem- düşünme biçimleri) geliştirmeleri tarih disiplini baz alındığında pek de eskimemiş olaylardır.
Gerek her iki halkın temsilciliklerini güç kullanarak kendi ellerine alan tedhiş örgütlerinin provokatif eylemleri, gerekse yayılmacı küresel güçlerin kendilerine işbirlikçi olarak seçtikleri her iki halkın kanaat önderlerinin “öteki”ni “korkulacak düşman” olarak belletmesi; barış içinde insanca yaşaması gereken her iki halkı bir birine karşı kamplaştırmayı hedeflemiş ve korkutarak başarılı olmuştur.
Kıbrıslı Elenlerin Türk, Kıbrıslı Türklerin ise Elen düşmanlığı bu sayede- ne yazık ki- günümüze kadar gelebilmeyi başarmıştır.
“Korkulan şey”in sevilmesi, onunla barış nabzı yakalanması ne denli zor ise, artık “sevilmeyen şey” yabancılaştığı için “korkulan şey” olabilmesi ve onunla çatışma nabzı yakalanması o oranda kolaydır.
Bu anlamda; Türkiye coğrafyasındaki egemenlerin iktidarları uğruna yarattıkları iç savaş hali nasıl ki Anadolu’da yaşayan Kürtleri –onlara karşı duyulan korkudan beslenen nefret aracılığıyla- “Türklük” damarı üzerinden ötekileştirmek amacı taşıyorsa, son günlerde Kıbrıs’ın kuzeyinde de “korkulan şey” Kürtler algısı yaratılmak isteniyor.
Türkiye’de yaşanan patlamaların doğurgusu olan tedirginlik hali, suni olarak yaratılan bir tehdit algısı kanalıyla ada yarımızda da hakim kılınmaya çalışılıyor. Yapılan asılsız bomba ihbarları ve en son ihbarda ise çöp kutusunun içinde –absürt olarak- bir havan mermisinin bulunması, korkutarak milliyetçi nefret tohumları atma ve korkutarak etnik ötekileştirme enstrümanlarının hakim ideoloji tarafından kullanılmaya başlandığının göstergeleridir.
Hakim ideoloji -barış yanlısı olan odakları ezilen odaklarla dayanışma içerisinde oldukları gerekçesiyle- tüm aygıtlarını kullanarak “Türk düşmanı”, “hain” olarak nitelemekte ve yıllardır bu ada yarısının birer öznesi-parçası haline gelmiş Kürtleri “korkulacak şey” konumuna itmek istemektedir.
Yanı sıra, yaratılmak istenen bu “korkulan şey”in olası varlığı kullanılarak, salt milliyetçi dinamikler tetiklenerek ve “korkulacak şey”in “korkusuyla” türlü uyanış filizi de köreltilmek hedefleniyor.
Ada yarımızın iç barışını ve iç huzurunu tehdit etmeyi amaçlayan egemenlerin bu algı oyunlarına gelinmemesini salık vermek; korkunun yerine cesaretin, nefretin yerine sevginin yeşermesi adına son derece öneme haizdir.
Çatışma olasılığıyla çekingen kalan; tedirginlik halinin yaratacağı korkmuş, ezilen ve kamplaşmış kitleler en fazla hakim ideolojinin işine yarayacaktır.
Yaşanan olayların somut tahlili iyi yapılmalı, korkuya ve sinmişliğe asla yer verilmemeli, barış istencinden kati olarak taviz verilmemelidir.
Yusuf Özgü Sertel
Bağımsızlık Yolu Üyesi