“Evlerimize kapandığımız, sokağa çıkma yasağını yönetenlere direttiğimiz, endişeli ve kaygılı olduğumuz bu süreçte, nitelikli filmler izleyerek sağlığımız için mümkün olduğunca keyifli bir zaman geçirmemiz dileğiyle, sizlerle bir film yazısı paylaşmak istedim.”
1970’li yıllarda İngiltere’de kömür madeni işçileri güçlü bir örgütlülük ve mücadele içerisindeydiler. Haklarını korumak için başlattıkları grevlerinde, tersane ve liman işçilerinin de desteklerini almışlardı. Dönemin hükümetinde bulunan muhafazakar parti grevler doğrultusunda ülkeyi yönetemez hale gelmiş, genel seçimlere gitmek zorunda kalmış ve bu seçimleri kaybetmişti. 1980’lerin başına gelindiğinde isemaden işçilerinin örgütlülüğünden korkan ve bu örgütlülüğü yok etmek isteyen Margaret Thatcher liderliğindeki muhafazakar parti, hükümet olarak aldığı kararlarla kömür sanayisini küçültmeyi hedeflemişti. Bunun üzerine maden işçileri 1984 yılında tekrardan greve çıkmıştı. Ülke bu haldeyken geçimini, kömür madeninde çalışan 2 ferdiningeliriyle sağlamaya çalışan bir ailenin yaşamı da zor olmaktaydı. Bu ailenin ufak çocuğu için de ailesinin istekleri ve gelenekleri doğrultusunda yaşaması da bir o kadar zordu.
Everington maden kasabasında babası, abisi ve nenesiyle birlikte yaşayan 11 yaşındaki Billy keyif almadığı ve belki de bu yüzden beceremediği boks derslerine gitmektedir. Dedesinin eskimiş eldivenlerini kullanan Billy, boksu hem bir erkek olduğu için hem de ailesinden gelen bir gelenek olduğu için yapmak mecburiyetindedir. Bir gün isteksizce yaptığı boksun aksine ilgisini çeken, içinde heves uyandıran baleyle tanışır. Küçük yaştan itibaren toplumsal cinsiyet rolleri cinsiyetimize göre hangi sporu yapacağımızda, nasıl giyineceğimizde, hangi işlerde çalışacağımızda, nasıl davranacağımızda etkili olmaktadır. Kapitalizmin hayat koşullarımızı ve toplumsal ilişkilerimizi belirlediği bu düzen içerisinde bu rollerin dışına çıkmak da kolay değildir. Bu işin zorluğuyla yüzleşen Billy, bir süre bale hocasından gizliceders almaya devam eder. Bale ekibinde tek erkek olması ve yetenekli olması hocasının Billy’i desteklemesine yol açar.
Maden işçilerinin güçlü direnişini hükümet polis güçleriyle ve grev kırıcılarla yıkmaya çalışır. Sendika lideri abisi ve babası eylemlerini sürdürürken Billy de kraliyet bale akademisinin seçmelerine hazırlanır. İçinde yaşadığı zor koşullara olan tepkisini ve ailesiyle birlikte verdiği yaşam mücadelesini sert figürlerle dansına yansıtır. Zamanla ailesinin desteğini alsa da akademi seçmelerine katılmak için Londra’ya gitmesi gereken Billy’nin ailesinin yol masraflarını karşılayacak imkanı yoktur. Eğitim, sağlık, barınma vb temel haklarımızın piyasalaştırıldığı (günümüzde de olduğu gibi) döneminkapitalist dünyasında 11 yaşındaki yetenekli bir çocuğun olanaksızlıklar içerisinde balet olma hayallerini gerçekleştirmesi neredeyse imkansızdır. Bu imkansızlık içerisinde para kazanabilmek amacıyla grev kırıcılara dahil olmayı bile düşünen Billy’nin babası çareyi eşinden yadigar kalan birkaç parça değerli takıyı satmakta bulur. Düşük ücretler karşılığında sattığımız emeğimizin küçük açgözlü bir topluluğu zenginleştirdiği, haklarımızın gasp edildiği, yaşam koşullarımızın zorlaştığı bu düzende kendimiz ya da sevdiklerimiz için bir şeyler yapabilmenin yolu ya onurumuzu, mücadelemizi ya da sahip olduğumuz son hatıraları satmak olmaktadır.
Akademi seçmelerine katılan Billy’nin seçmeleri kazanıp kazanmadığı sonucundan öte anlamlı mesajlar içeren Billy Elliot adlı bu film, kurgusal bir hikayeye dayansa da bir yandan dönemin İngiltere’sindeki maden işçilerinin mücadelelerini ve yaşam koşullarını seyirciye aktarıyor bir yandan da geleneklerin dışında, hayallerinin peşinde koşan bir çocuğun gelişimini ve ailesinin değişimini deneyimlememizi sağlıyor.
Evde kalın ama sanata, sinemaya seyirci kalmayın ve bu anlamlı filmi de izlemeyi unutmayın.
Sezgin Keser
Baraka Aktivisti