Marx ve Engels asıl meselenin dünyanın yorumlanması değil değiştirilmesi olduğu düşüncesinden hareketle 1848 yılında Komünist Parti Manifestosu’nu yazmışlardı.
Asıl mesele dünyanın değiştirilmesidir ama “yeterli düzeyde yorumlanmadıkça dünya rasyonel olarak değiştirilemez”[1] olduğundan Komünist Manifesto yaşanan dünyanın yorumunu da içerir. Dünyayı değiştirmek isteği ile oluşturulan Komünist Manifesto Paris Komünü, Sovyet Devrimi gibi tarihi olaylar üzerinde önemli etkiler yaratmıştır.
Manifestolar felsefe, politika, tarih, ekonomi gibi farklı alanları kapsayan değerlendirmeleri içeren bir isteği dile getirir. Bu beyan, söz ve birlikteliğini içeren taleplerin gerçekleştirilmesine yönelik bir müdahale çabasıdır. Komünist Manifesto’dan önceki dönemlerde alternatif arayışında olanlar broşürler ve bildiriler yazılmıştı. Marx ve Engels bu metinlerin karşı duruşlarını ve ilerici/olumlu yanlarını kabul etmekle birlikte, bu metinlerin içerdiği bilimsel anlamda toplum analizi eksikliğini gidermek üzere işe koyulmuşlardır biraz da. O yüzden Manifestoları sadece talepler listesinin bir beyanı olarak nitelendirmek yetersizdir.
Manifestolar yaşanan dünyanın vaziyetini tarih, felsefe, iktisat, siyaset, günümüzde ekoloji, cinsiyet vb. gibi farklı pencerelerden analiz ederler. Manifestolar devrimci bir bakış açısı da yaratarak, farklı alanların katkısıyla irdeleyip sorunları aşmanın ve devrimci bir yol haritasını çıkarmanın gereğini yerine getirmektedirler. Manifesto ayrıca yanlış ve dayanılmaz olanı bilen ve çözüm yolunun yaratılmasına önem veren bir dile sahiptir.
Başta Komünist Manifesto olmak üzere manifesto, “yalnızca, devrimci bir tarihten bahsetmez, bu tarihi yaratmak da ister.”[2)
Kıbrıs’ta oluşturulması gereken devrimci bir tarih için de, 1848 yılında ilk baskısından sonra birçok farklı dilde çevirisi yapılarak yayınlanan Komünist Manifesto’nun, ilk kez Kıbrıslı Türkler arasında bir yayınevi tarafından basılması bu yüzden çok değerlidir.
Münür Rahvancıoğlu’nun da Kıbrıs baskısına önsöz bölümünde kaleme aldığı gibi, Komünist Manifesto’nun temel çağrıları ile yaratılacak devrimci bir hareket, Kıbrıs devrimci tarihi açısından önemli olabilir.
“Kıbrıs emekçi sınıflarının çıkarları ile şekillendirilmemiş bir barış savunuculuğunun, egemenlerin çizdiği sınırlar çerçevesinde her defasında biraz daha şöven meyveler vermesi ise rutin bir durum haline gelmiştir. Bu kısır döngüyü kırmak için Manifesto’nun temel çağrısını hatırlamak önemli bir başlangıç olabilir. Çünkü işçileri halen bölmeye devam eden sermaye politikalarının karşısında, enternasyonalist bir sınıf çıkarları kardeşliği, çölde vaha değerindedir. Birleşik bağımsız bir Kıbrıs için barış mücadelesini böylesi bir sınıfsal temelden yükseltmek, soyut romantizmin sermaye politikalarının peşinden sürüklenerek her defasında tosladığı şövenizm duvarından uzak durulmasının yegane yoludur. İşte bu yüzden Manifesto’nun çağrısı dünyada olduğu kadar Kıbrıs’ta da hala geçerlidir.”
“Dünyanın bütün işçileri birleşmelidir!” Ve elbette eklemeye gerek yok ki, Kıbrıs’taki işçiler de öyle…” [3]
Ahmet Arkın
Bağımsızlık Yolu Omorfo Bölgesi Mali İşler Sorumlusu
[1] Roy Bhaskar, Gerçekliği Geri Kazanmak
[2] Martin Puchner, Marx ve Avangard Manifestolar: Devrimin Şiiri
[3] Münür Rahvancıoğlu, Komünist Manifesto (Khora Yayınları, Kıbrıs Baskısına Önsöz)