Her çocuk için ilkokul 1. sınıf önemli ve değerlidir. Dört gözle beklenen okuma-yazmayı öğrenme yaşı gelip çatmıştır. Küçücük çocuklar tam olarak anlayamadıkları bir çalışma temposunun içinde başarı elde etmeye çalışırken ebeveyn ve öğretmenler de beklentiler çemberinde dönüp durmaya başlamıştır. Yazma becerileri nispeten daha hızlı geliştiğinden zaman içerisinde çok da zorlanmadan kazanılan bir beceri iken, okuma için aynı durum söz konusu değildir. Bazı çocuklar çok erken sökerken okumayı, bazıları için süreç daha karmaşık ilerleyebilmektedir.
Burada ayrıca belirtmek gerekir ki, ülkemizde para ile eğitim veren özel okullar, 1. sınıfı beklemeden daha anaokul çağındaki çocuklara okuma öğretme yarışına girmiş durumdadır. Üstelik de 1. sınıfa geçildiği zaman verilen eğitim hiç farklılaşmamakta, gerekli gelişim düzeyine gelmemiş çocuklar boşu boşuna zorlanmaktadır. Çocuklarının eğitimine tonla para harcayan velilerin neredeyse tümü de, çocuklarının erkenden okuma öğrenmesinden gayet memnun kalmaktadır. Oysa ki çocuk gelişim uzmanları mümkün olan her fırsatta, gelişiminden önce beceri kazandırılmaya zorlanan çocuklara iyilikten çok kötülük yapıldığını açıklamaktadır.
Gelelim 1. Sınıf okuma çalışmalarına. Yaşı küçük olan çocuklar, görsel pekiştireçler ve ödüller ile daha hızlı öğrenme davranışları gösteren çocuklardır. Eğitimde de bu durum göz önünde bulundurularak eğitim ortamlarında bol pekiştireç ve ödül yöntemleri kullanılmakatadır. Öğretmenler, öğrencilerinin öğrenme isteklerini artırmak için çalışmalar boyunca öğrencilerin başarılarını ödüllendirmektedir. Bu ödüllerin de maddi yönü küçük duygusal yönü büyük ödeller olması çok önemlidir. Sarılma, alkışlama, gurur duyma belirten cümleler, davranışın veya ürünün doğru ve güzelliğinin duyurulması gibi çok basit davranışlar küçücük kalpler içi etkisi en büyük ödüllerdir.
Genel olarak tüm öğretmenlerin okuma için kullandığı bir ödül yöntemi vardır; Kızarmış Elma. Okumaya geçen çocukların panoya asılmış elma çizimleri okumayı söktükçe kırmızıya boyanır. Çocuk okumayı tamamen öğrendiğinde elması da tamamen kızarmış olur. Ve tabii ki farklı gelişim süreçlerinden geçen çocukların elmaları farklı sürelerde kızarmaktadır. Eğitimciler ise bu yönteme farklı açılardan bakmaktadır. Kimi eğitimci motive edici yönünü güçlü bulurken, kimi eğitimciler ise yönteme daha eleştirel bakabilmektedir. Amacı hiçbir art niyet içermeyen bu yöntemi uygularken düşünülmesi gereken birçok detay olduğunu vurgulamaktadırlar.
İlk akla gelmesi gereken, her çocuğun kendi hızında geliştiğidir. Bazıları çok hızlı, bazıları ortalama ama bazıları da yavaş yavaş ilerler. İşte bu noktada bazı çocukların elmaları da çok yavaş kızarmaktadır. Hatta çoğu durumda diğer öğrenenlerden farklı değerlendirilerek kızartılmaktadır onların elmaları. Buradan da yola çıkılarak o çocukların neden yavaş ilerledikleri irdelenmelidir. Nasıl bir hazırbulunuşlukla başladılar bu sürece? Hangi koşullarda büyüyorlar? Toplum genelinde nasıl bir gelir düzeyli ailenin çocuğudurlar? Ebevenylerin varlığı, eğitim-çalışma durumları ve birlikte ne kadar ve nasıl vakit geçirilebildiği. Çocuğun okul sonrası çalışabilme imkanlarının durumu. Çeşitli kaynaklar ve teknolojiden faydalanıp faydalanamadığı. Destekleyici eğitim yöntemlerine ulaşıp ulaşamadığı. Beyin gelişimini detekleyebilecek sağlıklı beslenme ve barınma koşullarında yaşayıp yaşamadığı. Ve daha listenin altına eklenebilecek bir sürü etken. Hepsi de küçücük bir çocuğun gelişimini düşünüldüğünden çok daha fazla etkileyen etkenlerdir. Bunların her ailede farklı yaşanıyor olması da, çocukların öğrenme süre ve şekillerinde farklılıklar olmasına neden olmaktadır. Bu durumlarda da öğretmenlerin de ebeveynlerin de çocukları çok iyi tanıyıp, yapabileceğinden fazlasını beklemek yerine, ona yardımcı olup geldiği her aşamayı takdir etmeleri gerekir. Motive edici yöntemleri ve ödüllerin seçiminde de ilerleyen çocuğu mutlu ederken geriden gelen çocuğun da rencide olmasının önüne geçilmesi çok önemli bir husustur.
Gereken gelişim özelliklerine sahip her çocuk elbet bir gün okuyacaktır. Elmasının kızarmadığı her günü ona işkence haline getirmekten vazgeçebiliriz.
Pınar Piro
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti