Ellerinde Ankara’nın kınası olanların anasının nikâhını kınamasını edepsiz buluyorum… Edepsiz buluyorum çünkü, kırk yıldır her türlü üretim araçlarının ve emeğinin bilinçli bir şekilde ve organize bir devlet refleksi ile yok edildiği, talan edildiği, fabrikalarından narenciyesine kıyılarından dağlarına dirhem dirhem sömürüldüğü, peşkeş çekildiği, bağımlı hale getirildiği, her türlü milliyetçilik ve şoven siyasetlerle dar bir kalıbın içinde siyaset tartışıldığı, polisinin askere, yurttaşlarının valiye bağlı olduğu ve silahların, tankların, uçakların ve kurşunların birer pankart edip vicdanın mukavva kâğıdı etmeyip ret edildiği, derdest edilip yaka paça götürüldüğü, yerde sürüklendiği, tartaklandığı, dövüldüğü bu düzenin ve edepsizliğinin nikâhına karşı gelmeden, düğününe halay çekerken, bu anasının nikâhına başkaldırmadan, kınama buyurmalarını, ellerindeki kına gibi buluyorum, üzgünüm; sol kına sevmez, yazık tarihimize bir utanma daha eklediniz, solu sizden ayırıyorum yine, kınayı başka yerinize yakınız… Biz o düğüne gelmedik, gelmeyeceğiz, o kınayı yakmadık, yaktıramazsınız ve dünyanın bütün analarını çok seviyoruz. Ve kimi sevsek bir kere yüreğimize kına diye yakmışızdır.
Ama Ctp düğünde alkolü biraz fazla kaçıran küçük eniştenin, halay esnasında kaba saba hareketlerde bulunarak kızın ailesini rahatsız ettiği için onu salonun bir köşesine çekip “oğlum az iç şunu sapıttın yine, herkes bize bakıyor” diyen damadın babası gibi kınıyor hadiseyi. Kınama demiyorum, yine kına, kına senin sen kınanın, ama demek istediğim esasen şu: kınama, kına yakma..! Çünkü mevzu küçük eniştenin çok içmesi, sapkın hareketleri ve herkesi rahatsız ederek halay çektiğini sanıyor sanrısı değil, bizatihi anasının nikâhıdır… Çünkü nikâh olmasa düğünün olması namümkün… Her düğün ki sonuçtur, bence düğüne gelene kadar kınada elinize yaktığınız kınaların tarihsel yokuşunu düşünün.. Sebep ki zira çoğu kere sonuçtan daha çok yakar insanın ciğerini… O yüzden vicdan ile ciğer skor sevmez, neticeye bakmaz.. Ellerine yaktığın o kınalarla bu düğünde halay çekebilirsin, oyun oynayabilirsin, kalkıp bir çeyrek takabilirsin ama solculuk yapamazsın..!
Çünkü Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Elenlerin kına tarihi kendisine biçilen düğünlerden daha acıklı ve melodramdır. Bilirsin ki kınayı düşman kılmak düğünü ayrı düşürmek için yapmışlardır. Tarihte örnekleri mevcuttur ve hakiki bir sol düğüne kız tarafı mı erkek tarafı mı diye bakmaz, kız tarafı şunu yapar erkek tarafı şunu yapar demez.. Şunu isterim, bunu yaparsan evleniriz, bunu yapmazsan bu iş olmaz diyerek bir sevginin aşka dönüşmeyeceğini bilir… Topraklar ve üzerindeki mülkleri konuşurken ve genelde hadiseye pek, insandır bunlar diye bakmazlar ve yani şu meşhur aldım verdim ben seni yendim görüşmelerinde bilmem kaç kere hem Kıbrıslı Elenlerin hem de Kıbrıslı Türklerin eline emperyalist güçlerin yakmaya çalıştığı kınayı hep bu kınama cumhuriyetleri ile yakmaya çalışmışlardır.. Çoğu kere sağ ele yakıldığı gibi bazı çoğusu sol ele de yaktıkları olmuştur.. Ve bütün sihir herhangi bir reklâmın son cümlesinin parıltısı gibidir, yani asla hayatta karşılığı öyle olmadığı halde öyle olmasına inanmamızı sağlama becerisi, algıya yapılan müthiş röveşata hali, bu nikâhı bize sanki düğünmüş gibi satmak içindir… Bu yüzdendir ki, Ctp’nin damadın babası tavrı ile küçük eniştenin sapkın davranışlarına “düğünün genel kaidelerini ve nikâhın bekasını” bozmaması için kınaması, mümkün mertebede bizim anladığımız kına-nikâh-düğün durumları için anlaşılabilir olması mümkün değildir.
Çünkü bizim sizin düğününüzden anladığımız, dünlerdir bize yaktığınız kınaların sonucudur… Bu kınayı bu ellerden çıkartacağız… Ve bu düğün yeri elbette kurulacak.. Biz o düğünde sadece barışmayacağız… Barışmadan evvel düğüne getireceklerimiz olacak… Bizim göğsümüze takacaklarımız, ne mal, ne mülk ne de toprak ne de aldım verdim olacak.
Suriyeli çocukları getireceğiz yırtık ayakkabısının altına iliştiremediği ülkesiyle, altı yırtık ayakkabısıyla yolun üstünde upuzun uzanan Hrant’ı da getireceğiz, Karaman’da yırtık ayakkabısıyla oğlunun cenazesini almayı bekleyen Recep amcayı da getireceğiz, Kürd çocukları da getireceğiz ve tabi ellerinde taşlarla ve Filistinli çocukları da elbet, ellerine taşın en güzel yakıştığı çocuklarla, kınasız elleriyle, yırtık ayakkabılarıyla, Karadeniz’in hırçın çocuklarını da getireceğiz omuzlarında derelerini getirecekler, sonra Haziran ayaklanmasının en güzel ayak izleriyle Gezideki çocuklarımızı getireceğiz, Berkin’imiz olacak Alexisimiz olacak çok istersek onlar yakacak ellerimize kınamızı, istemezsek kimseyi kınamayacağız ama, sonra barışacağız, sonra barışacağız, çünkü biliyoruz, bunlar olmadan, bunları getirmeden yanımızda, düğünümüze barış gelmeyecek..
Ali Doğanbay
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.