KIBRIS’TAKİ BÜTÜN EMEKÇİLER, BİRLEŞİN! CELAL ÖZKIZAN

Sınıfa karşı sınıf !

Sermayeye karşı emek !

Bunları unutalı ne çok oldu…

Sol adına ahkam kesenlerin ve hareket edenlerin, sınıf mücadelesi dışında her şeye kafa yordukları ve her şeyi dert ettikleri böyle bir zaman bulmak zordur kapitalizmin tarihinde…

Aynısı Kıbrıs’ın kuzeyi için de geçerli…

Herkesin memleketteki ana sorunun ne olduğuna dair kendine göre bir açıklama biçimi var ama her açıklamada bir boşluk, bir eksiklik, bir kusur, bir eğretilik var…

Kimilerine göre temel sorun Kıbrıslı-Türkiyeli ikiliğinde yaratıyor ve bunun üzerinden Kıbrıslı milliyetçiliği yapıp “gelip her şeyimizi aldılar” diyor Türkiye göçmeni emekçileri işaret ederek…

Ama bu kişiler, ne hikmettir ki bu “her şeyi almış olan” Türkiye göçmenlerinin çoğunun nasıl olur da memleketin en pis, en zor, en güvencesiz ve en ölümcül işlerde çalıştıklarını söylemiyorlar…

“Yerli” ama zengin bir Kıbrıslının lüks arabasının benzinini, bu kişi gecenin bir yarısı eğlenceden dönerken, benzin istasyonundaki göçmen işçi dolduruyor, yorgun bedeni ve uykusuz gözleriyle…

“Yerli” ama zengin bir Kıbrıslının villasını temizliğe göçmen kadın geliyor…

“Yerli” ama zengin bir Kıbrıslı inşaat şirketi patronunun inşaatında, sırf patron maliyetleri azaltıp biraz daha kâr yapabilsin diye güvenlik önlemi alınmıyor ve göçmen bir inşaat işçisi daha iş cinayetine kurban gidiyor…

“Her şeyimizi alan göçmenler”, ne gariptir ki, “bizim için” canlarını bile veriyorlar…

Madalyonun öteki yüzünde, on yıllardır –ve halâ !- Türkiyeli emekçi göçmenlerin varlıklarını, duygularını, düşüncelerini ve emeklerini suistimal edip, bu emekçilerin hayatlarında bırakın en ufak bir düzeltme yapmayı, onları daha da zor koşullara sokan milliyetçiler ve sağcılar cirit atıyor…

Bazı provokatörler ise, Kıbrıslı milliyetçilerininkine benzer bir şekilde sorunu Kıbrıslı-Türkiyeli ikiliğinde görüyor ama farklı bir sonuca varıp “Türkiyeliler mağdur, Kıbrıslıların hepsi Türkiyeli göçmenleri ötekileştiriyor” diyerek farklı türden bir bölücülük yapıyor…

Bu kişiler ise, memleketteki kumarhanelerin, genelevlerin, mafyatik ilişkilerin ve faşist yapılanmların başlarında bulunan pek çok Türkiyelinin tam olarak neyden mağdur olduğunu elbette açıklayamıyor…

***

Bir başka açıklama modeli ise “barış ve çözüm”…

Tüm kötülüklerin sebebi çözümsüzlük durumuymuş gibi yansıtan bu kişiler, Kıbrıslı Türkler’e ve Kıbrıslı Elenler’e barış ve çözüm için çağrı yaparken, Kıbrıs’ın güneyinin nasıl her geçen gün bir emekçi-sermayedar savaşımının içine savrulduğunu, Kıbrıs’ın kuzeyindeki emekçilerin nasıl her geçen gün Kıbrıs’ın kuzeyindeki büyük patronlara ve zenginlere diş bilediklerini göremiyorlar…

Barış ruhumuzun gıdasıdır, barış ve çözüm bu toprakların en çok ihtiyacı olan şeylerden biridir, bu küçük ada birleşmeli, barış içinde kardeşçe tüm kaynaklarından ortak faydalanarak yaşamalıdır elbet…

Ancak daha kendi emekçilerine savaş açan iki toplumun patronları ortadayken, kim kiminle barışacak, kimin barışı olacak bu, barış anlayışımız bu kadar dar mı, güneyden her gün yoksulluk ve işsizlik haberleri çığ gibi büyüyerek gelirken, kuzeyde her gün özel sektör emekçileri inim inim inler, inşaat işçileri her gün ölür, Göç Yasası mağurları her gün kamuda ayrımcılığı yaşarken, kimi kimle barıştıracaksınız ?

***

Sınıfa karşı sınıf !

Sermayeye karşı emek !

Biz, Kıbrıs’ta emeğin iktidarını kuracağız !

Biz, Kıbrıs’ta emeğin barışını yapacağız !

Emeğin barışında, emekçi Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Elenler, kuzeydeki Türkiye göçmenleri, güneydeki Uzakdoğu kökenli emekçiler birleşecekler !

Bu topraklarda, hem kuzeyinde hem güneyinde her gün gençler işsiz kalırken, yoksulluk artarken, iş cinayetleri almış başını giderken, bir avuç zengin daha da zenginleşip, bir yığın emekçinin yaşama şartları her gün daha da kötüleşirken, bizim safımız emektir !

Sınıf mücadelesinde açık taraf olmayan herkes, sermayenin çıkarlarına hizmet ediyor demektir!

Celal Özkızan