KIBRIS’TA BARIŞ VE SAHTE PEYGAMBERLER – Celal Özkızan

adl cuma fotoNe zaman Kıbrıs’ta “kapsamlı müzakereler” başlayacak olsa, kendimi bir bilimkurgu filminin içinde hissederim…

 

Herkese bir haller olur, herkesi bir iyimserlik kaplar, herkesin gözleri ışıl ışıl parlar…

 

Açıkçası, herkesin kötümser olduğu ve herkesin gözlerinin donuk olduğu zamanlar kadar herkesin iyimser olduğu ve herkesin gözlerinin ışıl ışıl parladığı zamanlar da beni korkutur…

 

Anlamsız kötümserlik kadar, anlamsız iyimserlik de bünyeye zarar…

 

Yok hayır, “bu sefer Kıbrıs sorunu gerçekten çözülecek mi ?” sorusunun cevabına dair taşınan iyimserlikten söz etmiyorum…

 

Söylemek istediğim şey, Kıbrıs sorununun bilindik şekliyle (BM parametreleri, ‘liderler’ ve teknik heyetler arası müzakereler,  doğalgazın kokusunu almış ‘uluslararası güçler’in üşüşmesi vs.) çözülmesinin doğuracağı sonuçlara ilişkin taşınan iyimserlik…

 

Mesela CTP Gençlik Örgütü müzakerelerin başladığı gün yaptığı basın açıklamasında “bugün adanın güneyinde yaşanan ekonomik bunalımın yegane çaresinin Kıbrıs’ta çözüm olduğunu hatırlatmak” istemiş bizlere (işin en acıklı yanı, adanın kuzeyinde hükümette kendi partileri olduğu için, kuzeydeki ekonomik bunalıma dair hiçbir şey söylemeyip meseleyi “dünyadan izole edilmişlik” diye geçiştirmeleri)…

 

Talat zaten her söyleşisinde Kıbrıs sorunu bir çözülse ekonominin düzlüğe gireceğinden söz ediyor…

 

Yani neoliberalizm falan hikaye bunlar…

 

En sağlam kapitalist ülkeleri bile sarsan kapitalizmin 2008’de başlayan ‘küresel’ krizi ise önümüzde duramaz bile…

 

Hele yüzyıllardır devam eden emek-sermaye çelişkisi hiç sorun değil…

 

Tek tek her ülkede ve ayrıca dünyanın genelinde ufak bir azınlığın dünyadaki zenginliğin çoğunu elinde tutması ve bu ufak azınlık zengin kalabilsin diye ömrü boyunca ezile ezile, söve küfrede köle gibi çalışan milyarlarca insanın olmasından söz dahi etmiyoruz zaten…

 

Kıbrıs sorunu çözülecek, ve her şey yoluna girecek…

 

Modern çağın peygamberleri bize cenneti vaat ediyor…

 

***

Ama ortada dolaşan birçok kâfir de var…

 

Bu inançsız ve de Allah’sız zındıklar, Kıbrıs sorununun çözülmesine dair umutların şahlandığı bu dönemde bile iş karıştırıp, insanların umutlarına çomak sokmaya çalışıyorlar…

 

Şöyle soruyor bu cehennem ateşinde yanmayı hak edenler :

 

“Kıbrıs sorunu çözüldükten sonra, Göç Yasası ortadan kalkacak mı ?”

 

“Hem adanın kuzeyinde hem de güneyinde son hızla devam eden özelleştirmeler duracak mı ?”

 

“AKSA’dan kurtulacak mıyız Kıbrıs sorunu çözülünce ?”

 

“Özel sektörde cumartesileri dahil haftanın 6 günü köle gibi çalışan ve hatta bazen daha da fazla mesaiye kalan insanların daha çok boş vakitleri olacak mı ?”

 

“Kıbrıs sorunu çözüldü diye yaz bursları kaldırılmaktan vaz mı geçilecek ? Artık düzenli mi yatacak insanların bursları ?”

 

“DAÜ’nün üniversite öncesi kurumları tekrardan halkın olacak mı ?”

 

“Polis işkence etmeyecek mi artık insanlara karakollarda ?”

 

“Mazbata sorunu çözülecek mi mesela, bir anda sıfırlanacak, ya da en azından hafifleyecek mi insanların borçları ?”

 

“Yoğun ve yaygın bir şekilde üretmeye yeniden başlayacak mı Kıbrıslı Türkler ?”

 

 

Hadi diyelim biz Kıbrıslı Türkler çarpık ve izole bir düzende yaşıyoruz diye geliyor tüm bunlar başımıza…

 

Ah bir “uluslararası hukuka entegre olsak”, ah bir Avrupa Birliği’nin serin sularında biz de yüzebilsek…

 

Gerçi AB üyesi olan ve uluslararası hukuka dibine kadar entegre olmuş olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki emekçilerin hali de içler acısı…

 

Biz AB’yi kurtuluş olarak görme körlüğünde olmaya devam edelim, binlerce Kıbrıslı Elen emekçi sokaklarda büyük mitingler düzenleyip içinde AB’nin yönetici ve ekonomik kurumlarının da bulunduğu Troyka’ya ve onun neoliberal uygulamalarına “hayır” diyorlar…

 

Troyka’ya “Kıbrıs’tan defol” diyor Kıbrıslı Elen emekçiler…

 

Kıbrıslı Türk egemen sınıfının lideri Eroğlu ile “barış” görüşen Anastasiadis,  Kıbrıs Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri’ni toplumsal olayları bastırmakla da yetkilendirmeye çalışıyor kendi ülkesinde…

 

Kendi halkının karşısına bile orduyu çıkarmaya çalışan, yani kendi halkına savaş açmaya çalışan bir adamdan “barış” bekliyoruz ciddi ciddi…

 

Kıbrıs’ın güneyinde inşaat sektöründe işçilerin maaşları zamanında ödenmiyor,  hatta bu gecikme bazen aylarca sürüyor, ödenen maaşlarda da kesintiye gidiliyor…

 

Kıbrıs’ın güneyinde işsizlik her gün rekor kırıyor ve gittikçe işsizlik yüzde 20’leri zorluyor; genç nüfus içinde işsizlik ise yüzde 50’ye yaklaşmış durumda…

 

Özelleştirmeler son hızla sürüyor, emekli maaşlarından kesintiye gidilmesi konuşuluyor…

 

***

Sanırım şimdi daha iyi anlıyorum…

 

Aslında ortada barış için çok ama çok iyimser bir hava var…

 

Kıbrıslı Türklerin egemenlerinin Kıbrıslı Türk halkına uyguladığı politikalar ile Kıbrıslı Elenlerin egemenlerinin Kıbrıslı Elen halkına uyguladıkları politikalar birbirine çok ama çok benziyor…

 

Tamamen aynı kafadalar yani…

 

Eh, “müzakere masasında” da Kıbrıslı Türk egemenleri ile Kıbrıslı Elen egemenlerinin temsilcileri oturduğuna göre, elbette bu kafadar kardeşler öyle veya böyle bir barış bulacaklar…

 

Bizim “solcu” gençler ve abiler ise egemenlerin müzakere masasına, yani kurtlar sofrasına yemek taşıyacaklar…

 

Öte yandan kendi egemenlerinden farklı ama birbirleri ile aynı kaderi paylaşan Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Elen halklarının sorunları, dertleri, sıkıntıları ve yoksullukları ise müzakere konusu değil…

 

Ne de olsa egemenlerin cenneti yine sadece egemenlere açık…

 

Celal Özkızan

Baraka Kültür Merkezi aktivisti

Be the first to comment

Leave a Reply