Kıbrıs’ta ilk sol hareket bundan yaklaşık yüzyıl önce oluşmuştur. Kıbrıs Komünist Partisi adamızın ilk sol hareketi olarak ada genelinde örgütlenmiştir. KKP’nin o dönemki pratiğini incelediğimizde sol tarihinde özel bir yeri olduğunu görürüz. KKP Kıbrıs’ta Müslüman ve Hristiyan cemaatlerin iki ayrı halk olarak örgütlenmek yerine, tek bir Kıbrıslı halkı oluşturmasını sağlayacak tezlere sahipti.
O dönem Hristiyan cemaat içerisinde ENOSİS fikri yaygınlaşmaktaydı. Bu fikir Müslüman cemaati ürkütmekteydi. KKP’nin ise meselelere sınıf temelli bakması bu tarz milliyetçi tezlere sırtını çevirmesi ve bölünmeyi engelleyici bir strateji belirlemesi sonucunu yarattı. O dönem KKP’nin temel sloganlarından olan “Enosis tumba, Bağımsız Kıbrıs çok yaşa!* bu durum oldukça iyi açıklar. KKP ayrıca o dönem Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ile emir komuta ilişkisi yerine, eşit bir ilişki kurması ile de sol siyasi geleneğimizde özel bir yere sahiptir.
KKP 1900’lü yılların ortalarına doğru güç kaybeder ve daha popülist bir hareket KKP’nin yerini alır. AKEL kuruluşundan itibaren KKP’nin sınıfsal tezlerinin daha az baskın olduğu bir yapı olarak şekillenir. İçerisine Müslüman cemaatten üyeler almakla birlikte, Hristiyan cemaatinde baskın olan ENOSİS talebini destekler. AKEL’in bu tavrı Müslüman kökenli üyelerinin özellikle kendi cemaatlerinden gelen baskılarla istifa etmeleri ya da infaz edilmeleri sonucunu doğurur. Kıbrıslı Türkler AKEL’den kopar ve AKEL adanın bölünmesine karşı durabilecek bir özne haline gelemez. AKEL siyasi çizgi olarak SBKP çizgisini benimser ve özgün bir sol hareket yaratmak yerine, “anavatan” SSCB’den gelen direktifler doğrultusunda hareket eden bir parti olur.
1974’te adanın bölünmesi ile birlikte adanın kuzeyinde örgütlü bir Kıbrıslı Türk solu olmadığından bir boşluk oluşur, ama bu boşluk çok uzun sürmez.
Sosyal Demokratlar
Adanın bölünmesi ile birlikte özellikle Türkiye ile etkileşimler artar. O dönem Türkiye’de iktidarda Ecevit’in olması, dünya genelinde sosyal refah döneminin yaşanıyor oluşu ve o dönem adanın kuzeyinde kalan KİT’lerin de etkisi ile sosyal demokrat bir yapı oluşur ve Toplumcu Kurtuluş Partisi adını alır.
Demokrasi mücadelesinde solda yer alan TKP, sosyal demokratların emek-sermaye çelişkisi karşısında muğlak tavrı sonucu sınırlı bir mücadele şekillendirebilir.
SBKP çizgisi
74 sonrası Türkiye’de yükseköğrenime giden öğrencilerin o dönem önemli bir gücü olan Sovyetik çizgideki Türkiye Komünist Partisi ve ona bağlı İlerici Gençlik Derneği ile etkileşime girer. Bu etkileşim sonucu ise KÖGEF kurulur. Ayrıca aynı dönemde Kıbrıs’ın kuzeyinde AKEL’den adanın bölünmesi ile uzak kalan AKEL’ci Kıbrıslı Türkler’de mevcuttur.
Denktaş yönetimine karşı 1970 yılında kurulan lakin pek başarılı olamayan Cumhuriyetçi Türk Partisi adaya dönüşleri ile birlikte KÖGEF’liler tarafından ele geçirilir. Böylece adamızın kuzeyinde Sovyetik çizgi CTP içerisinde birleşmiş olur. Bu çizginin belirgin bir özelliği kendisini bir özne olarak görmek yerine Sovyet anavatanı ve onun adadaki temsilcisi olan AKEL’i üstü olarak konumlandırmak ve emir komuta ilişkisine girmektir.
Bu durum CTP’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde oluşan gerçekliklere göre bir strateji belirlemesini engellemiştir. Adada iki halk oluştuğu reddedilmiş ve ısrarla tek halk tezi savunulmuş, AKEL’in ENOSİS’i savunduğunu söyleyenler ise hain ilan edilmişti. Böylece revizyonist çizgi adanın kuzeyinde yerini almıştı.
Devrimci Çizgi
Türkiye’de 1977’den 1980’e kadar oldukça hareketli bir dönem yaşanır. SBKP çizgisini benimsemeyen Türkiye’ye özgü devrimci bir çizgi yaratmaya çalışan hareketler özellikle güçlenir. Özellikle Mahir Çayan geleneğinden gelen Devrimci Yol hareketi bu dönem dikkat çeker. 77 sonrası Türkiye’de yükseköğrenimdeki Kıbrıslı Türk gençlerde bu hareketler içerisinde özneleşirler. Adaya geldiklerinde ise Halk-Der’i oluştururlar.
Bu hareketin CTP’den temel farklılığı AKEL’den gelen direktifler doğrultusunda değil, adanın öznel koşullarına göre strateji belirlemesidir. Bu doğrultuda adada iki halk olduğu gerçeğini reddetmeden bir mücadele hattı belirlemiş ve bir hedef etrafından halkları birleştirmeyi önüne koymuştur; Halk-Der “Bağımsız Kıbrıs Bütün Halklar Kardeştir” şiarını yaratmıştır. **
Günümüz
1990 sonrası SSCB’nin çöküşü ve kapitalizmin “ideolojileri sonunun” ilan etmesi şüphesiz Kıbrıs’ta da büyük etki yaratmıştır. SSCB’nin yıkılması ile CTP “anavatansız” kalmış, kendisi bir siyasi çizgi belirleme noktasında iradesiz olduğundan ideolojik bir savrulma yaşamıştır. Liberal tezleri benimseyen, kendisine AB’yi yeni anavatan olarak belirlemeye çalışan CTP, günümüzde yok olmanın eşiğine gelmiş durumdadır.
Devrimci gelenek içerisinden çıkan bazı yapılar da bireysel kırılmalar sonucu bazı fikirsel kopuşlar yaşamıştır. Özellikle Post-modernizmin sınıfsal bakıştan kopuk ve salt kimlik siyasetlerine odaklanan görüşleri devrimci siyasetlerle etkileşim haline girerek onları ortadan kaldırmıştır. *** Böylece mücadelesizliği örgütleyen, kitleleri depolitize eden ve böylece sistemi rahatsız etmeyen boykot siyasetleri ortaya çıkmıştır.
Kıbrıs’ta 90’lı yılların sonundan günümüze kadar gelen zaman toplumsal mücadelelerle şekillenmiştir. Halkın sisteme karşı tepkisi arttık sonra sol çizgiden çıkmış siyasi hareketlerde sarsılmakta ve çökmektedir. Aksine devrimci çizgide ilerleye hareketler ise gün geçtikçe emin adımlarla ilerlemektedir.
*Ayrıntılı bilgiye Yiannos Katsourides’in Khora Yayınları’ndan çıkan Kıbrıs Komünist Partisi Tarihi kitabından ulaşabilirsiniz.
**Ayrıntılı bilgiye Münür Rahvancıoğlu’nun Argasdi Yayınları’ndan çıkan “Kıbrıslı Türk Devrimci Hareketi – Halk-Der” kitabından bulabilirsiniz.
*** Ayrıntılı bilgiyi ve tartışmaları Bağımsızlık Yolu’nun kuruluş bildirgesinde bulabilirsiniz.
Mustafa Keleşzade
Bu yazı daha önce Argasdi Dergisi’nin 39.sayısında yayımlanmıştır.