KIBRIS’IN ‘ÜÇÜNCÜ ÇOCUKLAR’I – KAMİL İPCİLER

Bilindiği üzere Türkiye ve KKTC’deki üniversitelerde eğitim alan öğrencilerimiz devlet tarafından başarı ve ihtiyaç bursu almakta. Fakat maalesef, ayni ‘devlet’ tarafından, ayni toplumun, ‘üçüncü ülkelerde’ eğitim alan gençleri burs verilmeye değer görülmüyor..

Bu ayrımcılığa son verilmesi adına bir araya gelen öğrenciler ise, seslerini yükseltmek ve burs haklarını elde etmek adına, çeşitli çalışmalar içerisinde. Türkiye ve KKTC’de eğitim alan arkadaşlarımızın burs haklarını savunur ve sahip çıkarken, harcamaları döviz üzerinden olan bizlerin yaşadığı maddi sıkıntıları da dile getirmek zorundayız.

Gerek 17 Aralık 2013, gerek geride bıraktığımız hafta olduğu gibi, Türkiye’deki hükümetin herhangi bir hukuksuzluğunun ortaya çıkması sonucu döviz tavan yapmakta, ve dövizle borçlanan bir çok Kıbrıslı Türk ekonomik sıkıntılar yaşamaktadır. Toplumumuz ekonomik anlamda günden güne geriye giderken, çocuğu ‘üçüncü ülkelerde’ eğitim alan aileler için ise durum iç karartıcıdır. Örneğin; hafta başında İngiltere’deki çocuğuna 300 pound yollama hesapları yapan bir aileye, sterlin’in 3.9’a dayanması sonucu, bir gecede 300TL fazladan masraf çıkabilmektedir. 300TL ek masraf, bakanlar ve milletvekilleri için önemsiz bir miktardır. Fakat orta sınıf bir aile için, bütün ay sonu hesaplarını altüst eder, aile çocuğuna çeşitli bahaneler sunarak olmayan parayı yollamayı erteler, çocuk dolaptaki makarnayı bir hafta boyunca farklı soslar ve tatlar katarak yer..

‘’E yollamasınlar çocuklarını avrupaya madem paraları yok’’  demek, -en kibar şekilde dile getirirsem- çok yanlış bir düşüncedir. Hiç bir aile çocuğunu bu kadar uzak ülkelere ‘mutlulukla’ yollamadığı gibi, biz öğrenciler de ülkemizden uzağa ‘mutlulukla’ gitmiyoruz. ‘Üçüncü ülkelerin’ tercihinin sebebi yabancı dilde kaliteli bir eğitim alabilmektir. Ayni mecburiyet, Türkiye’de eğitim alan arkadaşlarımız için de geçerlidir. Ülkemizden uzaklaşmamızın sebebi, nitelikli ve parasız eğitim veren bir devlet üniversitesinin olmayışıdır (2015 yılı bütçesini incelersek, hükümetin mevcut okullarda eğitimin kalitesini artırmak gibi bir gaileye sahip olmadığını, aksine buraya yapılan harcamalarda ciddi kısıtlamalara gidildiğini görmekteyiz).

Öte yandan, ‘Üçüncü ülkeler’ tanımlamasıyla başlayan bu ayrımcılık sonucu, ortaya anayasaya aykırı bir durum çıkarken, kafalarda iki soru oluşuyor.

1-‘Devlet’ bu ayrımcılığın farkında değil.

2-‘Devlet’ bu ayrımcılığı bilerek ve isteyerek yapıyor.

Nasıl mı? Eski Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu 2012 yılında, ‘KKTC’deki liselerden mezun olan öğrencilerin, Türkiye’deki üniversitelere A’level ve GCE’lerle kabul edilmesi için’ , dönemin TC Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ya bir mektup yazıyor. Diyor ki;

 

 

‘’ Ancak tüm bu çabalarımız yurt dışında öğrencilerimizin İngiltere, Amerika veya diğer ülkelerde, yüksek öğrenime gitme teşebbüslerini durdurmaya yetmemektedir.

Yüksek öğrenimin Avrupa’daki ağır maddi bedelinden kurtulmak isteyen gençlerimiz, Avrupa Birliği üyesi olan sözde Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu almak zorunda kalmaktadırlar. Bu çocuklarımız, dört veya altı yıl süreyle yüksek öğrenim gördükleri ülkede kalmakta, bu süre zarfında içinde yaşadıkları toplumun kültüründen, örfünden adetinden ve yaşantısından ciddi anlamda da etkilenmektedirler. Bu gençlerimiz KKTC’ye , Anavatanda okuyanlara göre düşünceleri, bakışları ve değerlendirmeleri farklı birer insan olarak dönmektedirler.

Gözlemlerimize göre KKTC’ye dönen bu gençlerimiz, hem toplumsal sorunlara hem de Anavatanla olan ilişkilerimizi yorumlamada ciddi farklılıklar göstermektedirler. Ayrıca bu durumda olan gençlerimizin gelecekte bizlere sıkıntılar meydana getirecek bir bakış açısına sahip olacaklarını şimdiden içinde yer aldıkları farklı eylemlerinden görmekteyiz. Oysa Anavatan Türkiye’de yüksek öğrenim gören ve oradaki kültürle yoğrulan gençlerimiz, öğrenimleri esnasında arkadaşlarıyla oluşturdukları yakın dostluk ve kardeşlik bağlarıyla, KKTC’ye döndükleri zaman bile temaslarını uzun yıllar boyunca kesintisiz sürdürmekte, Anavatanla olan kardeşlik bağlarının güçlenmesine vesile olmaktadırlar.’’(http://www.ktos.org/haberler-nazim2cavusogluna2ogretmenden2tepki1)

 

Evet, yukarıdaki utanç kaynağı sözler ‘devletimizin’ o dönemki eğitim bakanına ait! Bugünkü burs tüzüğünün, Çavuşoğlu’nun temsil ettiği zihniyet, yani sağ hükümetler eliyle hazırlandığını düşündüğümüzde, ‘devlet’in kendi gençlerine bu ayrımcılığı bilerek ve isteyerek yaptığı düşüncesi akıllara geliyor.

Durum böyleyken, bugün hükümette sol olduğu iddiasıyla bulunanlara karşı, bu ayrımcılığı sona erdirmeleri noktasında bir beklenti oluşuyor. Bugüne kadar –TC ve KKTC’de eğitim alan öğrencilerin yaz burslarını kesmeye çalışmak gibi- öğrenciye bedel ödetme eğiliminde olan hükümetin, ‘üçüncü ülkelerde’ eğitim alan gençlere yönelik ayrımcılığı sona erdirmek adına eline bir şans geçmiş durumda.
Ne olacağını bekleyip göreceğiz ama.. Artık ‘üçüncü ülkelerdeki’ ‘üçüncü çocuklar’ örgütlendi ve hakkını istiyor!

Birlikteyiz, kalabalığız, alacağız!
Kamil İpçiler

Baraka Aktivisti

 

 

Be the first to comment

Leave a Reply