(ADL Özel)
Bugün 15 Temmuz; faşist Yunan cuntası eliyle 15 Temmuz 1974’de Kıbrıs’ta gerçekleştirilen kanlı “darbenin” yıldönümü. 20 Temmuz 1974 tarihinden itibaren adanın Türkiye tarafından bölünmesi sürecine gelirken çok kritik bir tarih olan 15 Temmuz, emperyalizmin Kıbrıs’ın bölünmesindeki rolünü de açığa çıkardı.
15 Temmuz’a nasıl gelindi?
1960 yılında emperyalist ülkeler arası uzlaşının sonucu kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, 60’lı ve 70’li yılların iki kutuplu dünyasında batının çıkarları için hayati derecede önemliydi. Makarios’un Kıbrıslı Türkleri politik olarak dışlayan ancak SSCB, Doğu Bloku ülkeleri ve Yugoslavya, Mısır gibi ülkelerin başını çektiği Bağlantısızlarla kurduğu yakın ilişki politikası emperyalizm için büyük bir sorun halini almıştı. Özellikle 1967’de Yunanistan’da gerçekleşen faşist darbe sonrası Yunanistan ile ilişkileri bozulan Makarios, Orta Doğu’da NATO’nun çıkarlarını tehlikeye sokan bir konuma geldi. AKEL destekli Makarios, Kıbrıslı Elen halkı içinde büyük bir güce sahip olurken, ABD’nin öncülüğündeki emperyalist bloka göre bu durum Kıbrıs’ı adım adım Batı’nın güdümünden çıkarıyordu.
1963 sonrası yaşanan etnik çatışmaların ardından emperyalizmin Kıbrıs için bulduğu çözüm; adanın büyük bir bölümünün Yunanistan’a bağlanması, bir kısmının Kıbrıslı Türklerin kontrolüne verilmesi, bir kısmının da Türkiye’ye askeri üs olarak verileceği şeklinde tasarlanan Acheson planı üzerinden bölünmesiydi. Ancak bu planın uygulanmasındaki en büyük engel hem Kıbrıslı Elen halkı içinde büyük desteği bulunan hem de Sosyalist Blok ile çok yakın ilişkilere sahip Makarious’tu. Böylece Makarios’u devre dışı bırakma planları hayata geçirildi. Önce Grivas’ın adaya geri getirilmesi yoluyla EOKA-B örgütlendi ve hem siyasi hem de askeri anlamda Makarios baskı altına alınmaya zorlandı. Fakat EOKA-B Kıbrıslı Elen halkından elle tutulur bir destek bulamadı. 1972 yılında, piskoposların toplandığı “kutsal meclis” Makarios’un istifasını istedi fakat Kıbrıslı Elen halkı bu karara büyük tepki gösterdi. Halkının büyük desteğini alan Makarios bu kararı tanımazken, gerçekleştirilen çok sayıda suikast girişiminden de kurtulmaya başardı.
Tüm bu yaşananlar sonucu 15 Temmuz’da Yunan Cuntası eliyle Kıbrıs’ta “darbe” gerçekleştirildi ve eli kanlı Nikos Samson Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ilan edildi. Ancak cumhurbaşkanlığı sarayına gerçekleştirilen saldırı sonucu öldürülmesi planlanan Makarios, bu saldırıdan kaçmayı kıl payı başarırken darbe esas amacına ulaşamamış oluyordu. Makarios’un hayatta oluşu “darbeciler” için büyük bir zorluk demekti. Bunun üzerine 15 Temmuz “darbesinin” bir devamı niteliğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin 20 Temmuz ve 14 Ağustos çıkarmaları gerçekleşti ve ada fiilen bölünmüş oldu. Bugün rahatça görülebilir şekilde 1974 sonrası Kıbrıs’ta oluşan durum, uluslararası arası hukuk içinde yasallaşmamış, ufak tefek farklılıkları olan bir Acheson Planı’dır.