Memleketimden gönülsüz göçmüş bir işçiydim bu yıla kadar. İki oğlum vardı aslan gibi. Biraz para biriktirip memleketime dönmekti niyetim. Taş ocaklarında çalıştırılıyorduk. Özel bir şirketteydim. Sendikasız.
Kendimi bildim bileli çıkmazdı çok fazla sesim. Evde baba, okulda hoca, askerde komutan, işte usta ne derse onu yapardım. Zordu hayat benim için ama onların hayatını kolaylaştırıyordu benim böyle oluşum. Nasıl çıkardı sesim? Ses çıkardım mı enseme yerdim hayatın tokadını. Çalıştığım her yerde yüzlerceydik ama hep yalnızdık. Her tokadını yiyişimizde hayatın, yüzlerce göz görürdü ama çıkamazdı tek ses.
Eskiden az çıkardı sesim dedim ya; şimdilerde hiç çıkmıyor. Evet, yaklaşık bir ay önce çalıştığım taş ocağında daha ilk iş günümde öldüm ben. Yüzlerce göz gördü düşüşümü ve oracıkta ölüşümü; binlercesi de okudu gazeteden.
Şöyle yazdı bazı gazeteler: “Feci Kaza”, “Çalışırken Can Verdi”. Okuyan binlerce göz üzüldü bir anlık benim için. Kimisi de kızdı bana dikkatli değildim diye.
Patronum olacak herif arkamdan “bizim suçumuz yok, bizden habersiz yanlış yerdeydi”. Ama “ailesine sabır diliyoruz” deyip cenazeme de renkli karanfillerden kolaj bir çelenk gönderdi.
Şimdi kim suçlu? Ne önemi var? Öldüm ben.
Yok yok… Önemli… Ölmesin dahası… Yaşasınlar…
Peki kim öldürdü beni? Kaza mı bu? Bu bir cinayet… Katilimse devlet benim…
Devlet yetkilileri açıklama yaptı geçenlerde benim ölümünle ilgili: “Biz gerekli tüm yasal düzenlemeyi yaptık… Risk değerlendirme raporunu zorunlu kıldık… İş “kazalarında” ölü sayısını azalttık”.
Ben ve benim gibi ölenlerden sanki gelir-gidermişiz gibi bahsediyorlar. Kendileriyse buna seyirci kalıyor. Sanki suçlu; çalıştırdığım makinenin bakımından, benim eğitimimden, uyuduğum zamandan sorumlu olan devlet yetkilileri değilmiş gibi.
Patron hesabı; “ iş “kazalarında” ölü sayısını en az giderle azalttık” demeye getiriyorlar… Patronum olacak o herif benim canımın derdinde değil ki… Kimse hesap sormamış zaten ondan. En az ölü ve en fazla karla nasıl tamamlarız seneyi diye düşünür durur o. O bunu düşünür; dedim ya ben ve benim gibiler de sesimizi çıkaramayız da devlet ne yapıyor?
Haa. Yasa yapıyor. Peki sermayeye çalışıyor mu yasası? Çalışsa yazar yazmazdı size bu yazıyı; ben anlatırdım bizzat.
Devlet yasasını yapar ama uygulatamaz, sermaye yani patronum uygulamaz. Gazeteler cinayetime kaza der. Ölümümü gören yüzlercesi susmak zorunda kalır; okuyan binlercesi ise bunun bir kaza olduğuna inanır.
Ben öldüm; beni öldürdüler, katillerimse hala elini kolunu sallaya sallaya geziyorlar dışarıda. Peki benden sonrakiler nasıl yaşayacak?
Bir sendikamız olsaydı ölmezdik belki de… Susan yüzlerce göz haykıran birer yumruk olurdu… O zaman ölmezdik belki de… Ya da ölsek bile biri derdi “bu bir cinayet” diye…
İsmail Özuçar
Baraka Aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.