Geçenlerde bir karikatür görmüştüm. Karıncayiyen oturmuş: “üç karınca şuradan gelse beş karınca buradan gelse” diye düşünüyordu. Köşede de “küçük hesaplar” diye yazıyordu. Yani karıncayiyen oturmuş bunu düşünüyordu. Yerinden kıpırdamadan üç beş karıncanın hesabını yapıyordu. Normal bir karıncayiyen gündüzleri aktif bir biçimde oradan oraya koşup yiyecek bir şeyler bulur; böyle beslenir. Karikatürdeki mizah da buydu zaten. Oturduğu yerde oturup “belki” gelecek olan karıncacıkları hesaplıyordu karıncayiyen.
İşte tam da bu karikatüre gülerken aklıma bu ülkenin, bu halkın maliye bakanı olduğunu iddia eden Zeren Mungan geldi. Neden mi?
Şöyle ki; son zamanlarda halkın cebine, evine, ocağına iyice giren ince hesaplar peşinde de ondan. Önce benzine, elektriğe, tüpe ve daha gündem olmamış birçok şeye zamlar geldi. Sonra da asgari ücrete komik, göstermelik bir artış yapıldı. Hiç gecikmeden geçici öğretmenlere, Şubat tatilinde maaş ödememek için 1-17 Şubat arası öğretmenler işten çıkarıldı. Şimdilerdeyse öğrencinin hakkı olan burslara göz dikti karıncayiyen bakan.
Sermayeye göz yuman, sermayenin vergisine af çıkaran maliye bakanı, Kakatecenin ekonomisini halkın ezilen kısmından azar azar keserek kurtaracağını iddia ediyor. Halkın vergisi, öğrencinin bursu, öğretmenin maaşı… Üç karınca şuradan beş karınca buradan hesabı yani…
Geçtiğimiz günlerde gerek yurt dışında gerekse ülkemizde üniversite eğitimini alan genç arkadaşlar müthiş bir eylem gerçekleştirdiler. Şimdilerde yaz bursunun kesileceği konuşuluyor ama bu eylemlerini yaptıkları gün henüz yaz bursu yoktu gündemde. Genç ve mücadeleci arkadaşlar henüz yatmamış olan Kasım, Aralık ve Ocak bursları için mücadele veriyorlardı.
Bu mücadele şimdi mi başladı? Tabiî ki hayır. Bu mücadele UBP hükümeti döneminde başladı. Burslar taa o zamandan aksıyordu. Hala da aksıyor. Yani giden zihniyetle gelen zihniyet hala aynı. Yani yıllardır süren burs hakkı mücadelesi geçen günkü eylemle devam etti.
Önce eğitim bakanlığı önünde bir öğrenci korosu “burslar yatmıyor ama hükümet yatıyor, Suat paraları alıyor, bizim sabrımız taşıyor” sözlerini içeren bir şarkı yaptı. Sonra da Hükümet, Maliye ve Eğitim maskeli üç kişi aralarında topla kısa paslaşmalar yaptılar. Her anı coşkulu, inançlı, öfkeli ve bir o kadar da yaratıcı bir eylemdi. Memleketteki sendikaların eylemleri gibi ölü değildi yani. Hayır sendikaların eylemlerini desteklemediğimizden değil. Bir silkelenseler, uyansalar, inansalar artık halk zaten öfkeli… Yürüyecekler arkalarından. Genç arkadaşlarımızın coşkusu, yaratıcılığı bulaşmalı onlara da.
Eğitim bakanlığından ayrılan gençler ani bir şekilde maliye bakanlığına geçtiler. Polisin ruhu bile duymadı. Yoksa kurarlardı yine demir barikatları gayrı yasal biçimde binanın dışına. Maliye bakanlığına ani bir giriş yapan genç öğrenciler maliye bakanıyla görüşmek istediler. Ama odasında küçük hesaplarla uğraşan Zeren Mungan “şu an toplantıdayım” yalanını söyletti memurlarına. Uzun bir ısrar ve gürültüden sonra çıkıp öğrencilerle konuşmak zorunda kaldı karıncayiyen bakan.
Bursları sürekli geciken gençler, “sizin maaşınız da gecikti mi hiç?” “bursum yatmazsa faturalarımı, kiramı nasıl ödememi öneriyorsunuz?” gibi sorular sorduysa da; karıncayiyen bakan hiçbir soruya tam olarak cevap veremedi. Hatta sonrasında pişkin bir biçimde “siz öğrenciler bir komite oluşturun, burslarınız bürokrasiye takılır da yatmazsa beni arayın, ilgileneyim” diyor sayın karıncayiyen bakan. Gençler de “oldu olacak maliyede işe başlayalım da bize de maaş verin, sizin bunu biz söylemeden yapmanız gerek” diye çıkıştılar. Sonuçta “bu hafta yatacak burslarınız” sözünü alan öğrenciler barışçıl bir biçimde maliyeden ayrılırken polisin tacizine de maruz kaldılar.
Bu eylem gerçekleştikten sadece iki gün sonra yaz burslarının kesileceği haberi çıktı ortaya. Yani daha hakkı olan burslar için mücadele eden gençlere söz verilen burslar yatmadan yeni bir kötü haber daha geldi. Zaten yaz bursları yıllar önce yarıya indirilmişti bile. Asgari ücretin yarısından, dörtte birine düşürülmüştü. Şimdiyse tamamen kaldırılacak yaz bursu.
Peki yazda bu öğrencilerin kirasını, elektriğini, suyunu kim ödeyecek? Eğitimine kim katkı yapacak? Yaz aylarında hayat duruyor mu? Ya da kışa, yeni döneme hazırlık ihtiyacı yok mu bu gençlerin?
Hadi hepsini geçtim… Tek derdi eğitimleri mi öğrencilerin? Sadece kira, elektrik mi mesele? Sosyal yaşam; dinlenmek, tatil yapmak, sevdiği bir grubun konserine gitmek, hoşlandığı bir kitabı almak olamaz mı dertleri?
Hadi bunu da geçtim. Ya bağımsız yaşamak? Kendi kendineyken ailesinden bağımsız geliştirdiği fikirlerle kendi başına var olmak hakkı değil midir gençlerin? Devletin bu anlamda bir politikası olsaydı iyi olmaz mıydı?
Ama devlet şu anda sermayeye çanak tutmaya and içmiş durumdayken tek politikası öğrenciyken gençleri özel üniversitelere köle yapmak, mezun olunca da özel şirketlere köle yapmak. Şimdiden bursunu da kesecek ki Mc işçiliğe, part time sistemine alışsın.
Bu ülkede yaş ve inanç itibarıyla en samimi mücadele veren kesimlerden biri gençler. Sadece yurt dışında okuyan öğrencilerle bitmez. Yurt içinde özel üniversitelerde okuyan (sömürülen) gençler de uyanmalı ve sermayeye göz yumanlara dur demeli artık!
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.