Gündemde Türkiye’den boru ile getirilecek su var. Yanlış anlaşılma olmasın Kıbrıs gündeminden bahsetmiyorum sadece, Türkiye basının dahi gündemine Kıbrıslıların “nankörlüğü”; kara kaşımız, kara gözümüz için “anavatanımızın” bize gönderdiği suyun basiretsiz “yavru” belediyelerimiz tarafından mundar edilmek istendiği haykırıldı Türkiye gazetelerinde. 28 belediye bir araya gelip suyu yönetmeye talip olmuş, ilahi belediyeler!
Peki, nedir bu boru ile su getirme meselesi yahu, neden onca boruya para harcadı bu Türkiye, gerçekten kara kaşımız, kara gözümüzü sevdiğinden mi? İşin aslı mesele pek de öyle naif değil.
Dünya da daha önce sadece yanılmıyorsam Japonya’da 8 km olarak boru ile su geçirildi. Şimdi ise boru Türkiye’den Kıbrıs’a 80 km’lik boru döşeniyor. Başkalarının böyle bir şeyi daha önce yapmamasının sebebi ise oldukça basit böylesi hem doğaya meydan okunan, hem de pahalıya gelecek bir projenin akıl karı olmaması. Yani çılgınlık olması!
Elbet AKP’nin bir bakanının vurguladığı gibi kktc’yi göbekten Türkiye’ye bağlamak, yani bağımlılık yaratmak projenin bir amacı. Lakin iş burada kalmıyor. Boru ile su getirme projesi, tıpkı Akkuyu Nükleer Santrali, İstanbul’a 3. Köprü, 3. Havaalanı gibi AKP’nin çılgın projelerinden biri. Bu projeler AKP tarafından oy deposu olarak kullanılmakta. Her şey “Türkiye’yi nükleer güç yaptık”, “Almanya dahi yaptığımız havaalanını ve köprüyü kıskanıyor”, “Dünyada eşi olmayan boru ile su projesini gerçekleştirdik.” diyebilmek, böylece asgari ücretle çalışan kalacak evi olmayan vatandaşa “vay be AKP sayesinde ülkem çok güçlendi” algısını yaratabilmek için.
Çılgın Projelerin AKP açısından diğer önemli boyutu ise rant ve krizden kaçıştı. Projeler kapsamında açılan ihalelerden AKP kurmaylarınca elde edilen haksız kazançlar özellikle 19 Aralık operasyonu ile su götürmez şekilde ayyuka çıktı. Ayrıca AKP’nin ilk dönemi için krizden kaçış stratejisi olan özelleştirmeler, özelleştirilecek büyük çaplı yerlerin tükenmesi ile 2000’li yılların sonlarında bir krize girdi. Sıcak para akışının durması ile belirginleşen krizden kaçışın adı ise çılgın projeler oldu. Özellikle muazzam inşaat ayağı ile projelerin yürütmesini gerçekleştiren şirketlerin çoğunlukla dıştan aldıkları kredilerle sağladıkları sıcak para döngüsü AKP için yaşanacak ekonomik krizi erteleme adına muazzam bir işlev gördü
Yani aslında AKP’nin döşettiği çılgın boruların bizimle pek bir duygusal ilgili yok. İlgilisi olan yönü ise etkileri olacak. AKP ve projeyi yürüten yandaş şirketi için su dağıtım ve satım hakkını tekeline sahip olmak hayati öneme sahip. Aksi durum şirket için iflas, AKP için ise büyük bir sarsılma olur. Su dağıtımının şirket tarafından yapılması belediyelerimiz üzerinde büyük bir etki yaratacaktır. Belediyelerimiz için su dağıtımında alınan cüzi pay temel gelirlerden. Bu pay olmadan belediyelerin ayakta kalması zorlaşır. Ayrıca toprağımızdan çıkan su ile 80 km uzaktan boru ile gelen suyun salt bakım masrafı dahi suyun mevcut fiyatından kat ve kat yukarı çıkmasına sebep olacaktır. Bu durum hem insanımızın bütçesini sarsacak, hem de tarım ile uğraşan kesimleri ve tarımsal ürün fiyatlarını etkileyecektir.
Yani ne borular kara kaşımız için döşeniyor, ne de suyun yönetimi basiretsizliğimizden belediyelerimize verilmek istenmiyor. Belediyelerimizin suyun yönetimine talip olması anlamlı ve insanımız için gereklidir. AKP için ise bu durum bir o kadar kabul edilemez bir taleptir. İşte tam da bu yüzden belediyelerin bu meşru talebinin sonuna kadar yanında olunmalıdır.
Mustafa Keleşzade