Kadınlar ve Sosyalizm, Amerikalı yazar Sharon Smith’in kadınların kurtuluşu üzerine yaptığı etraflı bir değerlendirmeyi okuyucuya sunuyor. Kadınlara uygulanan baskı ve ayrımcılığın tarihsel kökenlerinden günümüze uzanan durumunu bir yelpazede sergileyen kitabın sade dili ve akıcı üslubu bir çırpıda okunmasını sağlıyor.
Kitabın ilk bölümünde Engels’in Devletin, Ailenin ve Özel Mülkiyetin Kökeni kitabındaki teorisi, sonradan ortaya çıkan tarihsel kaynaklar ve veriler ışığında aktüel bir şekilde tekrar ele alınıyor. Sınıflı toplumların oluşması, cinsiyete dayalı işbölümünün ortaya çıkışı, kadınların tarihsel yenilgisi olarak analık hukukundan babalık hukukuna geçiş, kadına uygulanan baskının kökeni olarak çekirdek aile ve tek eşlilik, özel mülkiyetin ortaya çıkışı bu bölümde işlenen konular arasında.
Kadınların hak mücadelesi tarihinde önemli bir yer tutan kürtaj hakkı, ikinci bölümün temasını oluşturuyor. Kürtaja sınıf, ırk ve yeniden üretim özgürlüğü perspektifiyle bakıldığında dinsel gericilik, ırkçılık ve muhafazakârlığın karşısında konumlandığı gösteriliyor. ‘Beden politikaları’nı salt cinsiyetçilik üzerinden okumanın sığ kalacağını hissettirecek bir tartışma zenginliği sunuluyor. Kürtaj yasağının Hristiyanlıkla olan ilişkisi irdelenirken ABD üzerinden özel kürtaj hakkı tarihi de veriliyor.
Feminist hareketin bir eleştirisi olan üçüncü bölümde yazar 1960’lardan itibaren feminizmin sağa kaymaya başladığı yönündeki cesur iddiasını çarpıcı örneklerle destekliyor. Daha çok ABD üzerinden yürütülen tartışmada bilhassa üst sınıfa mensup kadınların kilit anlardaki tavır veya suskunluğu ile feminist harekete ihanet ettiği örnekleri aktarılıyor. Feminizmin sağa kaymasına yazarın duyduğu rahatsızlık ile bunu eleştirirken gösterdiği sertlik birbirine paralel gidiyor. ABD’nin en büyük (liberal) feminist örgütü olan NOW( National Organization For Women) ile ilgili olarak, 1986’da, 6 haftalık doğum iznini aldıktan sonra bankadaki işinden atılan bir kadının davasında, NOW’ın kadına doğum izni verilmesinin ‘benzer iş görememe’ durumundaki erkeklere ayrımcılık oluşturacağı gerekçesiyle bankayla aynı savı ileri süren bilir kişi raporunu mahkemeye sunması, kitapta verilen çarpıcı örneklerden sadece bir tanesidir.
ABD’de İslamofobinin yaygınlığının yanı sıra üniversitelerde İslam’ın kadınlar üzerindeki etkisinin araştırılması pek popülerdir. Yazar İslam dinin kadınlar üzerinde oluşturduğu baskı ve ayrımcılığı ele alırken ülkesinde yaygın olan İslamofobinin bedelini türbanlı kadınlar çekmemesi için özel bir çaba sarf etmiş. Kendi ülkesinin koşulları göz önünde tutulduğunda yazarın türban konusuna ılımlı yaklaşımı anlaşılabilir olmakla beraber, burnumuzun dibinde AKP’nin Türkiye’yi getirdiği halde şort giyen kadınların üzerindeki baskı düşünüldüğünde yazarla türban konusunda aynı hoşgörüyü paylaşmak mümkün görünmüyor.
Kitabın son bölümünde ne kapitalizm koşullarında kadın özgürleşmesinin mümkün olacağı ne de emperyalistlerin kadınları özgürleştirebileceği fikri belirginleşiyor.
Cinsiyetçiliğin sınıfla ilişkisi, bunun sisteme nasıl yarar sağladığı ortaya konurken sosyalizm hedef olarak işaret ediliyor. Kitap, ana akım feminizmin mütemadiyen Stalin dönemi annelik madalyası verilmesi minvalinde sosyalist deneyim olarak öne sürdüğü örneklere ne hapsoluyor, ne de onları yadsıyor. Tarihte yaşanan deneyimler, Devrim sonrası- Stalin öncesi ilerlemelerle de harmanlanarak, olumlu ve olumsuz yönleriyle Sovyet Rusyası mercek altına alınıyor. Tarihten çıkarılması gereken dersler özetlenip sosyalist feminist bir tasavvur ortaya konularak kitap sonlandırılıyor.
Neoliberal çağda devletin sosyal politikalardan elini eteğini çekmesi, kadınlar üzerinde iki kat mağduriyet yaratırken; kadınlar hem evde hem iş yerinde çifte sömürüye maruz kalıyor.
Kadınlar ve Sosyalizm, kadın özgürleşmesini sosyalist feminist bir kavrayışla okuyucuya sunarken kadınların kazanılmış haklarının sürekli sistemin tehdidi altında olduğu ve mücadelenin hiç bitmeyeceği mesajını veriyor.
Sharon Smith. Kadınlar ve Sosyalizm. Çev. Etkin Bilen Eratalay, İstanbul: Yordam Kitap, 2012.
*Bu yazı Gaile Dergisinde Bağımsızlık Yolu üyesi Cansu N. Nazlı tarafından kaleme alınmıştır.