Bir süredir medyaya yansıyan kadına yönelik şiddet haberleri kamuoyunda yoğun ilgi uyandırması sebebiyle gazete sahiplerinin deyim yerindeyse ağzını sulandırmaktadır. Art arda yaşanan kadın cinayeti haberlerinin toplumda geniş yankı bulması, sonrasında gerçekleşen cinsel saldırı ve darp olaylarını medyanın parlatmasına yol açmış, günün sonunda ortaya kadına yönelik şiddet kadar vahim bir temsil çıkmıştır.
Kadın cinayetleri romantikleştirilmemeli!
Kadına yönelik şiddet vakaları, temelde kadınların insan hakları ihlalidir. Şiddet fiilleri kadınların can güvenliğine, beden bütünlüğüne, insanlık onuruna yöneltilen birer saldırıdır. Hak dilinde ifade edecek olursak kadın cinayetleri de kadınların yaşam hakkının gasp edilmesi yani, insan haklarının en ağır ihlalidir.
Hâl böyle iken kadınların yaşamına kastedilmesinin kıskançlıktan yahut aşktan gerçekleştiği yönündeki haberler, en ağır hak ihlali olan kadınların ölümlerini romantikleştirmek suretiyle konunun ciddiyetini hafifletmekteler. Dahası, aşk ve sevgi gibi olumlu duyguların kadınların ölümüne sebep olabileceği yönünde yanlış algı yaratılması, kamuoyunun kadına yönelik şiddet olgusunu anlamasına değil, tersine yanılmasına hizmet etmekte.
Şiddet faillerinin sözleri haber başlıklarına taşınmamalı!
Kadına yönelik şiddet haberlerinin servis edilmesiyle ilgili yapılan bir diğer hata ise şiddet faillerinin yukarıda bahsi geçen ‘aşk’ savunmalarının haber başlıklarına, manşetlere taşınmasıdır. Bu konudaki haberler, kadına yönelik şiddete başvurma konusunda mazeretler üretilmesine zemin vermemelidir.
Şiddet haberleri ne magazinleştirilmeli, ne de sansasyonelleştirilmeli!
Kadın cinayetleri toplumsal bir mesele olup, bu cinayetlerin önlenmesi için kamuoyu oluşturulması elzem bir konu ise de, bunun gazetelerce ‘özel alan’ gibi haberleştirilmesi bir başka deyişle ikili ilişkiler üzerinden magazinleştirilmesi doğru değildir. Ölmüş olsalar dahi kız kardeşlerimizin sahip olduğu kişilik haklarını ihlal edici ve yakınlarının duygularını rencide edici olduğundan ölüm haberlerinin ‘cinayetin an be an nasıl işlendiği’ biçiminde sansasyonelleştirilerek servis edilmemesi gerekmektedir.
Kadına yönelik şiddet haberleri hikâyeleştirilmemeli!
Medyada yaygın olarak yapılan bir diğer hata ise şiddet haberlerinin hikayeleştirilmesidir. Erkek şiddetinin hikayeleştirilip edebi bir formla ele alınması da, haberin en az magazinleştirilmesi kadar sakıncalıdır.
Cinsel şiddet haberleri pornografikleştirilmemeli!
Son yaşanan cinsel saldırı haberlerinde de olduğu üzere tecavüzün nasıl gerçekleştiği ile ilgili haberlerde detaya giren anlatım söz konusu. Kadınların cinsel dokunulmazlığının ihlal edilmesi bedeninde ve ruhunda hasara yol açarken bunun detaylı bir şekilde haberleştirilmesi tecavüzün fantezileştirilmesine yol açıyor. Tecavüzü kınamak yerine neredeyse güzelleyen bu anlatım ile kadınların maruz kaldığı insan hakları ihlallerinden gazeteler daha fazla tiraj yapmak veya haberin daha çok tıklanması adına deyim yerindeyse pornografik bir malzeme üretiyor.
Cinsel şiddet haberlerinde olayların detaylarının servis edilme biçimi de çoğunlukla sakıncalar barındırıyor. Örneğin bir cinsel saldırı haberinde olayın gece geç vakitte sokakta gerçekleşmesi genellikle öyle bir servis ediliyor ki haberi okuyan insanda faili kınamak yerine mağduru suçlayan bir intiba uyandırarak “Kadının bu saat orada ne işi vardı?” diye sorgulamasına neden oluyor.
Cinsel şiddete maruz kalan kimselerin kimlik bilgileri teşhir edilmemeli!
Cinsel şiddet haberleriyle ilgili bir diğer sıkıntı ise haberde şiddete maruz kalan kimsenin kimliğini belli edecek bilgilere yer verilmesi. Kişinin baş harfleri kullanıldığı durumda dahi örneğin olayın gerçekleştiği köy ismi verildiği an kimlik deşifre edilmiş oluyor. Yahut failin ya da sanığın ismi verildiği takdirde, suçtaki ‘ensest’ unsurunun belirtilmesi bile cinsel şiddetin en ağır biçimlerinden birine maruz kalan bu kadınların kimliklerini belli ediyor.
Cinsel şiddet faillerinin cezalandırılması ile ilgili doğru mesaj verilmeli!
Kadına, özellikle de çocuğa yönelik cinsel şiddet haberlerinde ve köşe yazılarında yaygın olarak faillerin gayriinsani cezalara maruz kalması yönünde telkinler uyandırması oldukça tehlikelidir. Cinsel şiddet vakalarına hadım cezası verilmesi gibi gerici bir tutumla yaklaşılması cinsel şiddeti engelleyen değil besleyen bir tavırdır. Zira cinsel şiddet olayları erkek egemen toplum yapısından kaynaklanmakta ve gericilikle tırmandırılmaktadır.
Kadına yönelik şiddet haberlerini parlatan medya mensupları samimi değil…
Kadın bedenini sürekli bir cinsel obje gibi çarşaf çarşaf sayfalarından sunan gazete patronlarının, yayın yönetmenlerinin bilhassa cinsel şiddet haberlerini yukarıda anıldığı gibi köşelerine aldıklarında hiç de samimi olmadıklarını kavrıyoruz.
Zira biliyoruz ki, mütemadiyen ön sayfadan, orta sayfalardan çıplak kadın fotoğraflarına yer veren gazetelerin köşelerinde ‘Korkunç Öykü’, ‘Olayın Perde Arkası’ gibi başlıklarla cinsel şiddet olaylarına yer verilmesinin maksadı, kadına yönelik şiddet konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek değil, tecavüzü fantezileştirerek, failin- müştekinin kim olduğuyla ilgili yazıya ipuçları yedirerek insanlarda magazinsel bir merak uyandırmaktır. Kadınların yaşamı, bedeni, onuru gazetelerin tirajlarından da haber ve yazıların tıklanma oranlarından da daha değerlidir!
Kadın hakları odaklı habercilik anlayışı elzem!
Sonuç olarak, medyanın kadına yönelik şiddet vakalarını haberleştirirken bunları kadınların insan hakları ihlali olarak ele alması elzemdir. Kadına yönelik şiddeti, ataerkil kapitalist sistemin ürettiği akılda tutularak gerçekleşen olaylar ne münferit, kişisel bir mesele gibi aktarılmalı, ne de bu olaylara sıradan adli vaka muamelesi yapılmalıdır.
Kadına yönelik şiddet olayları haberleştirilirken kamuoyunda farkındalık yaratacak, devletin koruyucu ve önleyici tedbirler alması için baskı oluşturacak şekilde yayınlar yapılmalı ve tüm bunlar yapılırken de muhafazakâr refleksler geliştirmekten ve cinsiyetçi bir dil kullanmaktan kaçınılmalıdır.
Kadına yönelik şiddet konusuna medyada yer verilmesi için sadece bu olayların gerçekleşerek polis tarafından basına servis edilmesi beklenmemelidir. Örneğin Meclis’te sosyal hizmetlere dar bir bütçe öngörülürken yahut ilgili bakan sığınma evi açamayacaklarını ifade ederken ya da gerici kesimler sokaklarda taşkınlık ederken de kadına yönelik şiddetin muhafazakârlaşma, neoliberal devlet politikaları ve gericilikle ilişkisinin vurgulanması ve eleştirel bir tutum sergilenmesi gereklidir.
Kadına şiddet konusunda doğru bir algı yaratılması ve bu şiddeti önlemeye yönelik yayınlar yapılması önemlidir. Kadına yönelik şiddetle mücadele ederken Kadın Eğitimi Kolektifi olarak bu konuda farkındalık yaratacak ve eleştirel medya okumalarına imkan sağlayacak seminer ve drama atölyelerimizle Kıbrıs’ı köy köy dolaşmaya devam edeceğiz. Bütün kız kardeşlerimiz güvende olana değin sözle, sanatla, eylemle mücadeleye devam!
Cansu N. Nazlı
Kadın Eğitimi Kolektifi Aktivisti
*Bu yazı ilk olarak Gaile dergisinde yayınlanmıştır.