Kadın Eğitim Kolektifi, dün akşam Mağusa’da yaşanan kadın cinayeti sonrası yaptığı açıklamada kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şidettin artmasında hükümetin, milletvekillerinin ve medyanın rolü olduğunu belirtti.
Yapılan açıklamada, devletin şiddet gören kadınları koruyamadığı ve şiddeti de önleyemediği belirtildi. Sayısı her geçen gün artan kadın cinayetleri ve kadına şiddetin önlenmesinde milletvekillerinin de Sosyal Hizmetler Dairesi’ne geçici yetki veren yasal tadilatı yapmak yerine söz konusu dairenin dar bütçesini onaylayarak, Din İşleri Yasasını onaylayarak ve bireysel silahlanmayı esnekleştirerek aslında kadına yönelik şiddetin artmasında hükümet kadar sorumlu olduğunu vurgulandı. Kadın Eğitim Kolektifi yapmış olduğu açıklamada kadın şığınma evi yerine neoliberal muhafazakar uygulamalara bütçe ayrılmasının kabul edilemez olduğunu söyledi. Kadın cinayetlerinin artmasının ardındaki bir diğer nedenin de medyanın kadın cinayetlerini magazinleştirerek meşrulaştırması olduğunun altını çizen basın açıklaması: “Kadın Eğitimi Kolektifi olarak olayın takipçisi olacağımızı kamuoyuyla paylaşırken evde, sokakta iş yerinde biz kadınlar kendimizi güvende hissetmediğimiz sürece, görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyen devlet yetkililerine koltuklarında rahat vermeyeceğimizi duyururuz.” sözleri ile son buldu.
Yapılan açıklamanın tam metni şöyle:
“Ülkemizde son yıllarda tırmanışa geçen kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerine bir yenisi daha eklendi. Anayasal ve yasal görevi, ülkesinde yaşayan insanların yaşama hakkını, beden bütünlüğünü, vücut dokunulmazlığını korumak olan devletin şiddete uğrayan kadını koruyamadığı ve şiddete karşı önlem alamadığı gerçeği ile yine karşı karşıyayız.
Sadece Hükümetin Değil Vekillerin de Sorumluluğu Var!
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ile ilgili düzenlemelerin sadece kağıt üzerinde kalması ve gerçek hayatta vücut bulamaması devletin bu konuda bir arpa boyu dahi yol alamadığının kanıtıdır.
Kadın Eğitimi Kolektifi olarak önceden de belirttiğimiz gibi, maddi durumu iyi olmayan ve şiddet gören kadınlara fiilen adli yardım sağlanması konusunda basit bir “yasal tadilat” ile Sosyal Hizmetler Dairesi’ne geçici yetki verilmesi mümkünken, “Tadilat” olayını yanlış anlayıp genel kurul salonunun tadilatına giden meclise kendilerinin de bu konuda sorumluluğunun olduğunu hatırlatmak isteriz. Sosyal Hizmetler Dairesi’ne dar bütçeyi onaylarken, Din İşleri Yasası’na el kaldırırken, bireysel silahlanma serbestisini esnek hale getiren düzenlemelere giderken kadına yönelik şiddetin artmasına vekiller olarak katkıda bulundunuz.
Cami Değil Sığınma Evi!
Üzerinde yaşadığımız ada yarısının her yanından gelen kadınların tacize, tecavüze, cinayete uğradığı haberleri bize kadın sığınma evlerinin ve şiddet önleme merkezlerinin her bölgede olması gerektiğini göstermektedir. Bütçe bahane edilerek gerekli istihdamların yapıl(a)maması, sığınma evlerinin açıl(a)maması, bunların yerine kadına yönelik şiddeti besleyen muhafazakarlığın toplum içerisinde yerleşmesine çanak tutan uygulamalara bütçe ayrılması kabul edilebilir değildir.
200 cami varken devlet tarafından açılan bir kadın sığınma evinin bulunmayışı, Sosyal Hizmetler Dairesi’ne 160 personel yetmezken Din İşleri Dairesi personel sayısının 360’a çıkarılması hükümet tarafından icra edilen neoliberal muhafazakar politikaların sadece bazılarıdır.
Medya Kadın Cinayeti Haberlerini Ciddiyetle Ele Almalı!
Kocaları tarafından aramızdan alınan kız kardeşlerimizin ölümleriyle ilgili davaların haberleri yazıktır medya tarafından magazinleştirilerek, cinayete kıskançlık gibi mazeretler üretilmesine göz yuman biçimde servis edilmesi kadın cinayetlerini kınayacak yerde normalleştiren, meşru gösteren bir tutumdur. Medya organları ölmüş olsa dahi kadınların kişilik haklarını ve onurunu zedeleyici yayınlar yapmaktan kaçınmalı, kadına yönelik şiddete karşı net bir tavırla bu haberleri ele almalıdır.
Tüm Kız Kardeşlerimiz Güvende Olana Dek Mücadeleye Devam Edeceğiz!
Kadın Eğitimi Kolektifi olarak olayın takipçisi olacağımızı kamuoyuyla paylaşırken evde, sokakta iş yerinde biz kadınlar kendimizi güvende hissetmediğimiz sürece, görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyen devlet yetkililerine koltuklarında rahat vermeyeceğimizi duyururuz.”