Bugünlerde manşet üzerine manşet atılıyor.
“Kıbrıs sorununda büyük adım”, “Çözüm İçin son şans”, “Mart`a kadar çözülebilir” “Yıl sonuna çözüm mümkün” falan filan vs…
İyimserlik halimiz sürekli değişken.
Gazete manşetlerine göre biçimleniyor ruh halimiz.
Kıbrıs meselesi ABD`de görüşüldü, Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanları açıklamalar yaptı…
Her ne kadar da “usandık bunları duymaktan” dese de herkes en ufacık bir diplomasi trafiğinde yüreğimiz hop oturuyor hop kalkıyor değil mi?
Bu sitenin yazarlarından Celal Özkızan kısa bir zaman önce çok güzel bir soru sormuştu.
Yanılmıyorsam soru aşağı yukarı şöyleydi; “Irak ya da Afganistan`da katil olduğundan şüphe etmediğimiz ve öyle adlandırdığımız ABD nasıl oluyor da iki açıklama yaparak Kıbrıs meselesinde barış elcisi oluyor?”
Çok doğru bir noktaya parmak basmıştı ya, ama neyse mesele Kıbrıs meselesi olduğu zaman barış başta olmak üzere bir çok kavram anlamını yitiriyor.
Ne de olsa herkesin barış için seferber olduğu fakat barıştan başka her türlü şeyin gerçekleştiği bir adada yaşıyoruz.
Gerçi bu aralar müzakereler değişikliğe vesile olacak gibi görünüyor ama sürecin iyi mi kötü mü gideceğini zaman gösterecek.
Esas tartışmak istediğim konuya döneyim ve sorayım.
Siz ne düşünüyorsunuz, iyimser misiniz?
Barış, adanın birleşmesi, halkların yeniden kardeşleşmesi konusunda umutlu musunuz?
Umut ve beklentilerimizin hep bizim dışımızdaki etkenlere göre şekillenmesinden mutlu musunuz?
Durumumuzun bu şekilde olması bana Gassan Kanafani`yi hatırlatıyor.
Gassan Kanafani Filistinli bir yazar, gazeteci ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi`nin(FHKC) sözcüsüydü.
8 Temmuz 1972`de arabasına İsrail tarafından yerleştirilen bir bomba sonucu yaşamını yitirdiği ana kadar Filistinlilerin özgürlük mücadelesine çeşitli biçimlerde katkı sundu.
1970`te, bir arkadaşıyla yaptığı uzun konuşma sırasında Kanafani`ye iyimser olup olmadığı sorulmuş.
Aslında iyimser olduğunu söyleyerek şöyle cevap vermiş.
“Geçmişte Filistinliler önce haberleri okuyana dek bekler, sonra da buna iyimserlik ya da kötümserlikle tepki gösterirlerdi.
Şimdi ise Filistinliler ilk kez iyimser olabiliyor, çünkü haberlerde ne söyleneceğini önceden biliyorlar.”
Bunun üzerine arkadaşı devam etmiş ve Kanafani`ye, George Bernard Shaw`a doksanıncı yaş gününde doksan yaşında olmanın nasıl bir duygu olduğunu soran gazetecinin hikayesini bilip bilmediğini sormuş.
Shaw`u cevabı, “diğer seçenek göz önünde bulundurulursa çok mutlu olduğu” şeklinde olmuş.
Kanafani bu cevaba uzun uzun gülmüş ve sonra gayet ciddi bir şekilde şöyle demiş:
“Benim bugün yaş günüm değil ama eğer nasıl hissettiğimi sorsaydın, mutluyum demekte tereddüt etmezdim. Diğer seçeneği göz önünde bulundurduğumdan değil, başka bir seçeneğin bulunmadığı bir yolda yürüdüğümüzü bildiğimden.”[1]
Kanafani`nin işaret ettiği nokta son derece açık bence.
O, mücadele artık bizzat sorunun mağdur ettiği özne tarafından verildiği için iyimserdi.
Beklentilerini tamamıyla Filistinlilerin kendisi belirliyordu.
Şimdi Kıbrıs`i düşündüğümde “ne kadar iyimsersin sorusuna” kendim cevap vermeye çalışırsam şunu söyleyebilirim.
Ne kadar mücadele ediyorsam o kadar iyimserim.
Umutların bile ganimetleştirildiği bir ortamda, sanırım doğru olan, umudunu çalışarak alnının teriyle kazanabilmekten geçiyor.
Çünkü kurtuluşun ganimeti olmuyor.
[1] Gassan Kanafani; Filistin`in Çocukları, Otonom Yayınları, Sf:16
Ali Şahin
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.