Halen daha unutulmamış, anlatılması gereken çok hikâye var. Geçekliği abartılmadan hayal gücünü yormaya gerek kalmayan çok hatıra.. Her hanede savaş öncesi anlatılabilecek, unutulmamış, çoğu zaman gülümseten, bazen de bir damla gözyaşı ile noktalanan binlerce yaşanmış gerçeklik.
Hangimizin dedesi anlatmadı ki iki halkın dostluklarını? İki farklı dilde, ayni kahvede yudumlanan kahvenin tadını? Hangimiz dinlemedi nenemizden bilmediğimiz kelimelerin içine karıştığı masalları..
Ortak bir geçmişle büyüyen, ayni yağmurda ıslanan, hasatın coşkusunu, kuraklık korkusunu paylaşan bir nesil. Yaşanmış kötü hatıralara rağmen gülüşlerin ve özlemin gözyaşlarına ve acılara hep ağır bastığı yaşlanmış yorulmuş bir nesil.
Öncesinde seni beni yaşamayan, sonrasında da diğeri olmayı kabul etmemiş. Kini de olmuştur, öfkesi de.. Sırtını da dönmüştür kulağına fısıldanan yalanlarla.. Ama hep bir yanı dönük kalmıştır, ya kuzeyin kıyısına, ya da güneyin ovalarına.
Ne kadar öldüyse o kadar öldürmüş, ne kadar kaybolmuşsa o kadar kaybetmiş.. Yüzlerce kilometre telde çekilse arasına, on binlerce askerle tutsak da edilse, görünmeyen bir bağla hatıralara bağlanmış. Her özlemde gizli gizli karşının radyosundaki havadisler dinlenirdi. Kimse duymadan eşlik edilirdi Stelio Kazancidis’in, Zeki Müren’in şarkılarına, rüzgâr ile mesaj gönderircesine ıslıkla..
Bir yanı hep eksik kalmış bir neslin çocuklarıyız aslında. Kurşunlanmış, kurşunlamış, anne bile diyemeden daha toprağa karıştırılmış. Elli yıldır o kapının tokmağı hiç çalınmamış, bir yanı hep eksik kalmış. Yirmili, otuzlu, kırklı yaşlarına kadar yaşanmamış sayılmış. Çocukluğuna, gençliğine, ilk aşkına yasak hiç kalkmamış bir neslin çocuklarıyız. Yalanlarla karartılmış, yeniden yazılmış bir geçmişin çocukları.
Son nefesini hep bir damla gözyaşı ile veren bir neslin çocuklarıyız biz. “İnsanın canı çıkarken son itiraftır bir damla gözyaşı “ der eskiler. Sözle değil de gözden düşen bir damla ile yansıtırmış gerçeği. İçinde gizli kalmış sevinçlerin, öfkenin, ama en çok da pişmanlığın itirafı. Masum olmasına rağmen suçluluğunu kabul edip de son bir af dilemesi gibi. Elindeki kılıçla kendi başını vuran bir neslin çocuklarıyız biz, binlerce yılık sevdasını unutup da kendi celladına ilanı aşk eden bir neslin çocukları..
Özlem fiilinin anlamını değiştiren bir neslin çocuklarıyız biz. Olana özlem duyan bir nesil, sahip olduğunun farkındalığını kendi içine gömüp, hasretle özlemini çeken bir nesil. Vardır işte ordadır ama dokunamazsın. Görürsün ama bakamazsın. Senindir ama yok sayarsın, yaşamışsındır ama olmamış gibi davranırsın. Olana özlem duyan bir neslin çocuklarıyız son raddede, özlemin varlığından mutlu olan bir neslin çocukları..
Ben yoruldum artık, biz yorulduk. Geçmişin acılarına tutsak yaşamaktan yorulduk. Artık haykırmak istiyoruz gönlümüzden geçeni sınırın öte yanına. Uzatmak gerek artık yüreğimizi, dikenli tellere inat yağan kurşun yağmurları altında. Kaçımız düşer ki bizim olmayan sınır boylarında? kaçımız kapatıla bilinir ki güneş görmeyen nemli zindanların duvarlarına. Yorulduk artık biz, o tarafta da, bu tarafta da. Bizim taraf olmalı özlenen adanın dört bir yanı. Kardeşlik türküsünü söylemek gerek artık iki dilde tek bedende. Artık ölmek istemiyor ne gönlümüz ne aklımız son gözyaşında ki itiraflarla.
Celladımıza dur demeliyiz! Sahte aşkın körlüğünden kurtularak, kendi sevdamızı kendi topraklarımızda yaşamalıyız ve yaşlanmalıyız. Ayni sokaklarda, ayni caddede geçmeliyiz ihtiyarlık yaşımıza. Hasretinden değil sevdamızdan olmalı özlemimiz. Vatan dediğimiz adanın dört bir yanında, kimsenin iznine tabi olmadan gönlümüzce dolaşabilmeliyiz.
Karar vermek gerek şairin dediği gibi. ben iyi insan olmak istemiyorum artık, biz iyi insan olmak istemiyoruz. Taraf olmamız gerekli! Ya özlemlerinin tutsağı olarak yaşlanmış bir neslin çocukları olmaya devam edeceğiz, ve kendi dünyamızın yok oluşlarının esiri olarak başkalarının günahlarını yaşayacağız. Ya da kendi dünyamızın geleceğine sahip çıkarak, pişmanlık gözyaşı yerine gülümseyerek göz yummayacağız ayrılırken.. ‘İyi’ olmak; uslu olmak ve bize çizilen sınırlar içerisinde yaşamaksa eğer, iyi olmayacağız. Ezilenden sömürülenden yana taraf olacağız.