Kıbrıs’ın kuzeyi son yıllarda örnek teşkil edebilecek sol içi ittifaklara sahne oldu.
2013 genel seçimlerinde Birleşik Kıbrıs Partisi – Toplumsal Varoluş Güçleri (BKP-TVG) süreci ile BKP, Baraka ve DKB bir araya gelmiş; aldığı % 3,23 oy oranı ile radikal solun o güne kadar aldığı en yüksek rakama ulaştı.
Ardından 2014 yerel seçimlerinde ise 2013 te ittifaka dahil olmayan TDP’nin de katılımıyla TDP, BKP, Baraka ittifakı seçimlere girildi. Büyük bir başarı elde edilerek Lefkoşa Belediyesi’ni ittifakın adayı Mehmet Harmancı kazandı.
Bu ittifakların özgün yanı, bileşeni olan örgütlerin Kıbrıs’ta barış, neo-liberalizme karşı mücadele ve Ankara’nın politikaları karşısında Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını savunmak şeklinde üç ilke etrafında birleşmeleriydi.
Örgütler tek bir örgüt çatısı altında birleşmedi ve ittifaklar bir eylem birlikteliği olarak kurgulandı.
Örgütlerin kendi aralarında farklılıkları barizdi ve bu farklılıklar halen daha var.
Fakat bu üç ilke, ittifak bileşenlerinin asgari müşterekleriydi.
Farklılıkları noktasında büyük tartışmalar yaşanmadı çünkü ilkeler dışında kimse kimsenin kefili değildi.
Herkes bu üç ilkeyi kendi biçimiyle yorumladı, politikasına kendi biçimiyle dillendirdi.
Ayrıca bu ittifak salt seçimlerle de sınırlı da değil.
İttifakların ortaya çıktığı günden itibaren bileşen örgütler 14 Ağustos, askerlik yasası, Lefkoşa Belediyesi’nin daha iyi duruma gelmesi, iki toplumlu etkinlikler, AKP tarafından kurdurulmak istenen koordinasyon ofisine karşı mücadele gibi çeşitli eylemlilik süreçlerinde bir araya geldiler.
İttifak, bir anlamıyla uzun süredir çok da sağlanamayan sol içi beraber hareket etme kültürünü de tekrardan yaratmış oldu.
Yaratılan bu olumlu hava geçtiğimiz ay gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerine de yansıdı.
Her ne kadar adaylığını ve ilkelerini kendi belirleyerek bir ittifak adayı olmasa da, ilerici bir aday olarak Mustafa Akıncı’nın seçimi kazanması için ortaya konan çabada ittifakın yarattığı zeminin payı büyüktü.
Bu olumlu hava halen sürüyor.
Hatta o kadar ki; ittifak genişleyecek bir potansiyele sahip.
Ancak ittifak bileşenleri her ne kadar farklı eylemlerde bir araya gelmiş olsa da, ittifakın yaratıldığı günden bugüne her sene bir seçimin yaşanması ittifakı yoğunlukla seçimlere yöneltti ve yaratılan enerji büyük oranda bu şekilde kullanıldı.
Seçim ortamında olması gereken de buydu.
Fakat ittifak şu anda başka bir süreçle karşı karşıya.
Önümüzdeki süreçte herhangi bir seçim yok.
Ancak mücadele edilmesi gereken onlarca konu var.
Yanı başımızda AKP eliyle kurulmak istenen ve sadece adamızı değil tüm bölgeyi tehdit eden nükleer santral, çok meşru bir zeminde yükselen özel sektörde sendikalaşma mücadelesi, gericiliğe karşı mücadele, asimilasyon politikalarının bir yenisi olan koordinasyon ofisi, sokakta yükseltilmesi gereken barış mücadelesi…
İttifakın seçimden öte bir form şeklinde sürmesi bu konuların bileşenler tarafından sahiplenilmesine bağlı.
Eğer ittifak şu anda ufukta görülmeyen seçimin gereksiz tartışmaları içinde boğulur ve sokağa gözünü kulağını kaparsa, kendisiyle çelişerek doğal bir sönümlenme yaşayacaktır.
Çünkü ittifak süreçlerinin halk tarafından sahiplenilmesinin sebebi, egemenlerin çizdiği sınırları zorlayabilecek bir anlayışla oluşturulmasıydı.
Bu anlayışın esas olarak sınanacağı yer ise, ittifakın seçim olmayan bir dönemde sokak mücadelesinin büyütmek için ortaya koyacağı çabadır.
Bir başka değişle önümüzdeki süreç, ittifakın mevcut ve potansiyel bileşenlerinin seçim partisi/örgütü olup olmadıklarını gösterecektir.
Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu