Boğazımızda büyüyen düğümlerle yaşıyoruz….
Biz… Kadınlar…
Acı takılmış boğazımıza…
Tarif edemiyorum!
Cümleler aklımda sıraya giriyor, elim yazmak istemiyor…
Felsefik neden-sonuç analizleri yapmak istemiyorum.
“Böyleyken böyle oldu” demek istemiyorum!
Çünkü kadın öldü!
Kadın yeni öldü.
Yine kadın öldü.
Reyhaneh Jabbari…
Zülüfleri yerine yanağını çarşaflar okşayan kadın…
Kendisine tecavüz edeni öldürdü.
İdam edildi.
İlk değildi…
Dünya topraklarının altı kadın cesetleri ile dolu.
Kocaman bir kadın mezarlığı üzerine kuruyoruz hayatlarımızı!
Hepsi gözümüzün önünde öldüler.
Şahitiz hepimiz olanlara!
Gazete haberlerinde kullanılan vesikalık bir fotoğraftan baktılar son kez yaşama.
Bir fotoğraf, ve bir fotoğraf daha.
Ölülerin bakışları sırtınızda ağırlık yapmıyor mu?
Utanıyorum…
Çirkefe bulanmış bir yer burası…
Ve bizler tam vücut pisliğe gömülmüş haldeyiz.
Hangi sular paklar bizi?
Hangi sular siler umursamazlığın miskinliğini?
Kadınlığımla tutsak olmak istemiyorum!
Kadınlığınla tutsak ol istemiyorum!
Kadınlığımızdan bizi tutsak et istemiyorum!
Kader değil bu, reddediyorum!
“Bir ses arıyorum
Yeni bir şarkı için.
Çocukların ilk sözcüğü gibi umutla,
Sevinçle duyulacak bir ses,
Çünkü umutsuzluk yasaktır.
Don vuran ağaç sürgün verecek,
Kaya çatlayacak, tohum yeşerecektir.”*
(*Sennur Sezer, “Sesimi Arıyorum”)
Başak Önel
Baraka Dostu
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.