Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) bir basın açıklaması yayımlayarak “İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararı alanlar, eğitimimizden, kültürümüzden, eşitlik, bağımsızlık ve özgürlük temelinde demokrasimizden derhal elini çekmeli ve çekilmelidir” dedi.
KTOEÖS Genel Sekreteri Selma Eylem tarafından yapılan açıklamanın tam metni şöyle:
“Aralarında Türkiye de olan 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve taraf devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan uluslararası insan hakları sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi 2011 yılında imzalanmış ayni yıl KKTC Meclisi tarafından da oybirliğiyle onaylanmıştır.
Ancak, kadına karşı şiddeti ve kadın cinayetlerini önlemekte, kadınları korumakta çok önemli bir anlaşma olan bu sözleşmeden geçtiğimiz hafta yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla Türkiye’nin çekildiği açıklanmıştır.”
“AKP iktidarı kadının insan olduğunu, açıkça reddetmektedir”
“Sürdürdüğü politikalarla kadınları Ortaçağ karanlığına sürüklemek isteyen AKP iktidarı kadının insan olduğunu, birey olduğunu açıkça reddetmektedir. Toplumsal cinsiyet rolleri toplumun ataerkilliği ile paralel olarak kadın erkek eşitliğini ortadan kaldıran, erkeğin erkek olmak sıfatı ile kadından üstün olduğu, kadının erkeğe tam itaatini isteyen görüştür.
Kadının birey olduğunu reddeder. AKP hükümeti kadını kuluçka makinesi, karın tokluğuna hizmetçi olarak görmektedir. Bu nedenle kadın mutlaka evlenmeli en az 3 çocuk doğurmalı, işsizliğin artmaması için iş hayatına dahil olmamalı ve bir erkeğin malı, karın tokluğuna kölesi olmalıdır.”
“Gerektiği gibi uygulanmıyor”
“Kadına şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadelenin bütüncül politikalarla desteklenmesi ilkelerinden oluşan İstanbul Sözleşmesi doğrultusunda; Türkiye’de Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 sayılı kanun çıkarılmıştır. Ancak bu yasa gerektiği gibi uygulanmamaktadır.
Kadın ve erkeğin eşit olmadığı ve kadın ve erkeğin eşit olduğu söyleminin fıtrata aykırı olduğunu ifade eden, vakıf yurtlarında çocuklara tecavüz edildiğinde bir kereden birşey olmaz ifadesiyle olayın üstünü örtmeye çalışan, hamile kadın sokağa çıkmamalı, kahkaha atmamalı görüşlerini alenen dile getiren AKP anlayışı, değil bu kanunu uygulamak taraf olunan uluslararası sözleşme maddelerini zaten açıkça ihlâl etmektedir.”
“Türkiye 153 ülkeden 130. sırada bulunuyor”
“AKP’nin hüküm sürdüğü coğrafyada; Dünya Ekonomik Forumu’nun kadınların ekonomiye katılımı, fırsat eşitliği, eğitim imkanlarından yararlanma ve siyasi katılım oranlarını dikkate alarak oluşturduğu 2020 Cinsiyet Eşitliği Raporu’nda Türkiye 153 ülkeden 130. sırada bulunmaktadır.
Her geçen gün kadına şiddet, taciz, tecavüz oranı yükselmektedir. 2020 yılında 300 kadın öldürülmüş 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulunmuştur.Çocuk istismarı artmaktadır. Kız çocukları evlilikleri oranı artış göstermektedir. (%15)”
“Siyasi iktidarı ciddi olarak korkutuyor”
“Türkiye’de kadın haklarının yaygınlaşması erkek iktidarını sarstığı için ataerkil, muhafazakar toplum yapısını savunan, hayatın her alanında yaşatmak için politikalar üreten siyasi iktidarı ciddi olarak korkutmaktadır. Bu nedenle kadınları sindirmek amacı ile kadına kadın olduğu için şiddet ve baskıyı bütün kurum ve kuruluşları ile uygulamaktadır.
Sistematik kadın cinayetleri ve cezasızlık bu nedenle oldukça yaygın bir durumdadır. Bu nedenle tüm insan hakları umarsızca ihlâl edilmektedir. Bu nedenle yasalar veya maddeleri KHK’larla ya da fiili olarak değiştirilmekte, olmazsa Anayasa Mahkemesi kararları ile ortadan kaldırılmaktadır.”
“Neden federasyonu da tasfiye etmeye çalıştığının net cevabıdır”
“Aslında kadının yok sayılması laik cumhuriyet yönetiminin tasfiye edilmesinin şeriat devlet yönetimini kurma talebinin en önemli adımıdır. Kıbrıs‘ın garantörü olan böyle bir gerici anlayışın neden federasyonu da tasfiye etmeye çalıştığının net cevabıdır. Kıbrıs Türk toplumunun iradesinin neden tamamen gasp edildiğini görmek istemeyen kör gözler, sessizce izleyenler görmek zorundadır.
İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararı alanlar, eğitimimizden, kültürümüzden, eşitlik, bağımsızlık ve özgürlük temelinde demokrasimizden derhal elini çekmeli ve çekilmelidir. Kendi ülkesinde ne varsa buraya monte etme çabalarından vazgeçmelidir.
Dayatma, baskı ve tehditlerinin işe yaramayacağını, Kıbrıslı Türklerin çağdışı antidemokratik yaşam biçimini asla kabul etmeyeceğini, karşı duruş mücadelesinden vazgeçmeyeceğini bilmelidir!”