Yine seçimler var…
Hani “demokratik” bir hava estirerek; seçimlerde halkın iradesi ile bir yönetim anlayışı oluşturacaklarını söylüyorlar ya, inanmayın…
Halk iradesi filan yok…
Oylar çalınacak…
Çeşitli bölgelerde stratejik oyunlarla belirli adaylara yönelim sağlanacak…
İnsanların kimisi kontrol mekanizmaları (patron, müdür v.s.) ile korkutulacak; en ihtiyaçlısı da eline sıkıştırılan üç-beş kuruş ile kandırılmaya çalışılacak…
Ama –unutulmamalı- yine bu seçim sonuçlarının vebali; en yoksul, en ihtiyaçlı olanlarla başlayıp yukarıya doğru herkesi etkileyecek…
Demokrasi, halk iradesi v.s. diyorlar ya inanmayın.
Külliyen yalan…
Yol, kaldırım, azınlık hakları, barış süreci diye sıralıyorlar sahnedeki konuşmalarda…
Hatta uçak da yapacakmış…
Bok yapacak…
İktidar!
Ne kadar kibirli…
Sahte, kırılgan bir güç kokuyor resmen her anıldığında…
Sahte, çünkü rızaya dayalı gösterişli bişey…
Kırılgan çünkü iktidar her seçim dönemi gücün yönetimi için halktan vekalet alır…
Esas güç halktır…
Halk!
Ne kadar da birlik, biraradalık kokuyor her anıldığında…
Öfkelenenince durdurabilene aşk olsun…
Sıkılmış bir yumruk gibi güç kokuyor resmen…
Tutuşturur günü de meydan okurcasına gece’ye
Ah bir birlik olsa!
Umut!
Aniden çalar kapını, girer içeri!
Misafirin en güzeli…
Hep yaşanmamış güzellikleri çağırır anıldıkça: İçinde ne kaldıysa uhte kalan…
Seçimler!
Barış’a erken gidilir ama geç kalınmaz…
İnsaniyet namına verilecekse bir oy; hazır vakit varken barış’a ver oyunu…
Aksine ya yangına rüzgar olacaksın…
Ya da günlerden güzelliğe bir sefa geldin, hoş geldin diyeceksin…
Ve sen…
Halk!
Umudun dili…
Yarının söylenmemiş sözü…
Yaşanmamış günlerin sahibi…
Bu seçimlerde – her seferinde olduğu gibi – sadece oy vermeyeceksin…
Bu alçak iktidara, bu kadar kalleşliğe dur diyeceksin…
Soma’da ölen işçiye de…
Gezi de ölen gençlere de…
Ankara’da barış için hayatını kaybedenlere borcun var unutma!
Bugün sadece oy vermeyeceksin…
İnadına barış diyeceksin!
Salih Batak